Olaylar Ve Görüşler

Kusursuz bir döneğin portresi: Joseph Fouché - Prof. Dr. Okan TOYGAR

04 Kasım 2023 Cumartesi

16 Ocak 1793, Paris... 

“Fransız Devrimi’nin saati öğleyi göstermektedir.” Son kral XVI. Louis, Temple hapishanesinde tutsaktır ve o gün “Ulusal Konvansiyon” kral ile ilgili karar verecektir. 

Af mı, idam mı?

1789 Fransız Devrimi sonrasında oluşan sanayi, ticaret ve toprak burjuvazisinden yana olan Jirondenler bağışlanmasını; kent yoksulları, köylüler ve proletaryanın gücüne dayanan Jakobenler ise idamını isterler.

Meclis çoğunluğu bir kralın idam edilmesi gibi geri dönülmez bir karardan uzak durma eğilimindedir. Ancak, devrimi ilerletmekten yana olan halk, kralın başının giyotine yatırılması için 15 Ocak gecesi güçlü bir isyan başlatır. Halkın bu kararlı isteği sonrasında Jirondenlerde çözülme olur.  

KRALIN İDAMI

Jakobenlerin önderi Robespierre, halkın gerçekleri bilmesi için oylamanın gizli değil açık yapılmasını ister. Akşamın geç saatlerinde isimler okunmaya başlar ve milletvekilleri teker teker kürsüye gelerek kararlarını açıklarlar. 

Oylamanın sonuna doğru kralın idamını isteyen Jakobenler az farkla öndedir. 

Bu sırada Nantes milletvekili Joseph Fouché’nin ismi okunur. 

Dini eğitim almış bir papaz öğretmeniyken ülkede esen devrim rüzgârının etkisiyle Jirondenlerin safında siyasete atılan Fouché; eğilip bükülmesini bilen, sinsi ve kurnaz yapısıyla kısa sürede etkili bir politikacı haline gelmiştir.

NAPOLYON’A İHANETİ

Ceketinin cebinde bir gün önce yazdığı, kralın affedilmesini isteyeceği manifestoyla sessiz adımlarla kürsüye çıkar ve “La Morte”, yani “ölüm” der. Bu Fouché’nin ihanet silsilesinin ilkidir. Kararın Jakobenlerin istediği doğrultuda çıkacağını anlamış ve anında saf değiştirmiştir. Dünün din adamı Fouché artık Jakobenlerin en tutkulusu, komünistlerin ve ateistlerin en azılısıdır. Çünkü onun siyasetteki ana ilkesi, asla yenilenle aynı tarafta bulunmamaktır.

Napolyon’un, “tanıdığım en kusursuz dönek” dediği bu ilkesiz adam, yakınındaki liderin eski gücünde olmadığını hissettiği anda, güçlenmeye başlayanın yanına geçmekte tereddüt etmeyecek kadar gurursuz ve ikiyüzlüdür. 

Napolyon’a defalarca ihanet etmiş, dostu Robespierre’in giyotine gönderilmesinde başrolü oynamış olan Fouché, ömrünün son yıllarını, kraliyete yaptığı ihanetini affetmeyen XVIII. Louis’in sürgüne gönderdiği İtalya’da tek başına geçirmiş, 1820’de de sefalet içinde ölmüştür.  

Bunları, “Bir Politikacının Portresi; Joseph Fouché” isimli biyografik romanında ayrıntılarıyla anlatan Stefan Zweig; Fouché’nin şahsında, siyaseti çıkarları için yapan ve bu uğurda ahlaki değerleri yerle bir eden politikacıları eleştirmektedir.

TARİH VE EDEBİYATIN İZİNDEN

Zweig, kitaba yazdığı önsözde; eli çabuk, laf ebeliğinde mahir politikacıların, sağlam görüşlere sahip ahlaklı adamlara üstün çıktığını, kitabı da bunun bir yazgı haline gelmemesi için yazdığını söylüyor.

Hayatı ve olayları anlamanın en güvenilir yolu tarih ve edebiyat okumalarının izinden gitmektir.

Güç merkezi değiştikçe söylemleri de “değişen” günümüzün koltuk sevdalısı siyasetçileri, Fouché’nin hüsranla sonuçlanan yaşamöyküsünden ders çıkarırlar mı?

Bizler; ilkeli, tutarlı ve dürüst siyasetçileri değil de onları desteklediğimiz sürece zor...

PROF. DR. OKAN TOYGAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları