Olaylar Ve Görüşler

Laiklik ve hukuk devleti - Av. Ali Yılmaz GÜRKAN

20 Ocak 2024 Cumartesi

Günümüzde kullanılan laiklik tanımının sosyal bilimlerde uzlaşılmış evrensel bir tanımı teorik anlamda bulunmamaktadır. Bu nedenle sosyal bilimlerde Fransız modeli tüm dünyada geçerli laiklik modeli olarak önerilmekte ve kullanılmaktadır. Ülkemizde ise 1928 yılında anayasamızdan çıkarılan “Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslamdır” ifadesi ve takiben 1937 de laiklik ilkesinin anayasaya girmesi ve ayrıntılı tarifi yapılmış olmasına rağmen bazı kesimlerde halen hilafet ve şeriat istemi yüksek sesle dile getirilmekte. Oysa Fransa, din ve devlet ayrımını 1905’te yapmasına rağmen laiklik ilkesini 1945’de kabul edebilmiştir. Yani bir bakıma Türk devrimi bu konuda tarihsel öncü niteliğindedir. Ancak bugün Batı laikliğin önemini kavramış ve artık bu tartışma bugün orada önemini kaybetmiştir. 

Peki bizdeki laiklik karşıtı söylemler neden hâlâ var, sorun nedir? Bazıları Türk tarihinde sekülerleşme 1700’lerdeki ordu kurumunda başlamıştır der. Bize göre halifeliğin lağv edilmesine kadar egemenliğin dini temelinden vazgeçildiğini düşünmek hatalı olur. Laiklik bilindiği gibi politik bir ilkedir ve bir süreç değildir, devletin işleyiş mantığının din dışı oluşunu ifade eder. Sekülerlik ise bir süreç olup devletin dine tamamen kayıtsız kalması düşüncesini içerir. 

CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ

Oysa laik bir ülkede her inanç gibi din de koruma altındadır ve onun istismarına imkân verilmez. Anayasamızın Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan laiklik 4. madde ile korunmuş, 14. madde ile din ve mezhep ayrımı yapmak ve devlet düzeni kurmak suretiyle kötüye kullanılmasının önüne geçilmiş, 24. maddesi ile din ve ahlak eğitiminin planlı ve belirli hedeflere odaklı devletin gözetim ve denetimi altında ancak okullarda gerçekleşeceğini hiçbir kuşkuya meydan vermeyecek şekilde düzenlemiştir. Bunlarla da yetinmemiş “Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini koruma amacı güden” başta 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu olmak üzere devrim yasalarını anayasanın 174. maddesi ile koruma altına almıştır. Bu düzenleme yerinde bir düzenleme olup gelecekte de muhafaza edilmelidir. Çünkü laikliğin işleyebilmesi için hukuki çerçevesinin seküler bir hukuk tarafından çizilmesi gerekir. Laikliği var kılacak esasların (“vicdan, din, düşüne özgürlüğü” gibi) laikliği güvence altına alan seküler hukukun ayrıntılı tarifini gerektirir. Bugün bu esaslara dayalı bir anayasa yapmak olanaklı görülmemektedir. 

AYDINLARIN GÖREVİ

Oysa laikliğin anayasada gereği gibi yer alması halinde Cumhuriyetimizin, demokrasinin ve halk egemenliğinin varlığından bahsedebiliriz. Aksi halde ne halk egemenliği ne demokrasi kalır. Geçen zaman süresince Cumhuriyetin eseri olarak ülkemiz her şeye rağmen yurttaş oluşturma işini başarmıştır. Laiklik toplumda bugün sahip olduğumuz her şeyin (ibadet dahil) güvencesidir. Bu bilincin canlı tutulması ve korunması konusunda her hukukçunun ve her aydının görevli olduğuna inanıyoruz.

AV. ALİ YILMAZ GÜRKAN 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları