Olaylar Ve Görüşler

Lozan’ı beklerken - Doruk Akyüz

30 Mayıs 2023 Salı

Lozan Barış Antlaşması, neredeyse her günü ateşli tartışmalarla geçen dokuz aylık görüşme sürecinden sonra, 24 Temmuz 1923’te imzalanmıştır. Yüz yıl önce bugünlerde tüm yurtta gözler Lozan’a dikilmiştir ve görüşmelerin sonuçsuz şekilde uzamasından dolayı oldukça gergin ancak umutlu bir hava egemendir.

1922 Eylül’ünde Yunanlara karşı zafer kazanılmış, Anadolu tamamen düşmandan arındırılmıştır. Ancak barış görüşmelerinde ana muhatap mağlup Yunanlar değildir, Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri ve kendilerini halen galip olarak nitelendiren İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlardır. Barış masasında yüzleşilen taraflar, savaş alanında yenilgiye uğratılandan farklıdır. Büyük Taarruz’da kazanılan zaferin, Misakı Milli’nin henüz elde edilemeyen parçalarına nasıl etki edeceği şüphelidir. Daha kötüsü, Türklerin kaldırmayı hedeflediği kapitülasyonlar ve Batılı güçlere tanınmış diğer imtiyazlar, bazılarınca, savaşla doğrudan ilgili konular olarak görülmemektedir.

Bağımsız Türkiye

Oysa Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı sadece vatanı düşman işgalinden kurtarmak için değil, tam bağımsız bir Türkiye için başlatmıştır. Yeni kurulacak Cumhuriyetle birlikte yepyeni bir sayfa açmaya, uzun yıllardan beri Osmanlı’nın sırtında kambur olan imtiyazların genç Cumhuriyete aktarılmamasına kararlıdır. İtilaf Devletleri açısından ise bu imtiyazların savaşla ilgisi yoktur, kendilerine tanınan ayrıcalıklardan kolayca vazgeçmeyecekleri bellidir. Barış görüşmelerine bakış açıları, Türklerden çok farklıdır. Görüşmeler başlamadan önce, Lozan’ı Sevr’in devamı olarak görmekte, Türkleri savaşın kaybedeni olarak nitelendirmekte, Türklere eşit muamele yapmaya karşı çıkmaktadırlar. Türk taleplerini onaylamak bir yana, Türkiye’nin savaş tazminatı ödemesi gibi talepleri bile vardı. Özetle Lozan, savaşı sonlandıracak görüşmelerden çok, başlı başına yeni bir aşama, yeni bir cephedir.

Görüşmelere giden Türk heyeti, kesinlikle bu tipte bir savaşın uzmanı değildir. Heyet üyelerinin diplomasi deneyimi oldukça sınırlıdır. Görüşmelerde konuşulacak dillere mükemmel surette hâkim değillerdir. Ayrıca, bilgi ve istihbarat kaynaklarının sınırlı olması zorluğu artırmaktadır. Fakat her şey de Türklerin aleyhine değildir. Kurtuluş Savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu tek kriz olmadığı gibi, İtilaf Devletleri mevcut uluslararası krizlerle baş etmekte usta olmadıklarını pek çok kez kanıtlamışlardır. İtilaf Devletleri Anadolu’da yaşanan krizi bir an önce bitirmek istemektedirler ve Türklerle bu konuda ortak çıkarları vardır.

Stratejik kararlar

Atatürk, İtilaf Devletlerinin yeni bir savaşı göze alamayacaklarını doğru tahmin etmiştir. Türk tarafı bu avantajı akıllıca kullanmış, gerektiğinde görüşmeleri çıkmaza sokmaktan çekinmemiştir. Nitekim 1923 yazına girilirken alınan stratejik kararlar meyvelerini vermeye başlamıştır. Her ne kadar görüşmelerin sonucu belirsizliğini korusa da İtilaf Devletleri, Türklerin kabul edemeyeceği pek çok talebi geri çekmiş, tartışmalar büyük ölçüde Türklerin talepleri üzerinde şekillenmiştir. Dahası, Türklerin ekonomik ve mali kölelik getirecek aşağılayıcı bir barışı kabul etmeyecekleri iyice anlaşılmış, Türklerin bu savaşın galibi olduğu kabullenilmiştir.

DR. DORUK AKYÜZ - TARİHÇİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları