Olaylar Ve Görüşler

Milli güç ve strateji yönüyle Kurtuluş Savaşı - Hakan ERCAN

18 Mayıs 2023 Perşembe

Ebedi başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Nutuk’unda savaşı şöyle tanımlıyor: “...Savaş ve çarpışma demek yalnız iki ordunun değil iki ulusun bütün varlıklarıyla... vuruşması demektir... Bunun için bütün Türk ulusunu ...savaşla ilgilendirmeliydim...”  

Büyük Atatürk’ün sözleri; Kurtuluş Savaşı’nın “büyük stratejisini” ortaya koyuyordu. İstiklal için milli güç unsurlarından tam/azami istifade etmekten başkaca bir hal tarzı yoktu. 

Milli güç unsurları bilindiği üzere, “coğrafi, demografik, siyasi (ve idari), askeri, ekonomik, bilimsel ve teknolojik, psiko-sosyal ve kültürel” olarak sınıflandırılmaktadır. Aslolan, birbirlerini destekleyecek şekilde bütünleşik güç oluşturabilmektir. Gücün, stratejinin zaman ve mekân faktörleriyle etkileşimi ve birleştirilmesi önemlidir.  

Ezelden beri hür yaşamış Türk milletinin “psiko-sosyal ve kültürel gücünü” harekete geçirmek için “Ya İstiklal ya ölüm” parolasından daha iyi bir belgi olamazdı. Büyük Atatürk bu deyişle, Türk milletinin ve Türklüğün kadim kültüründen; kırılamaz azim ve irade, yenilemez bir güç devşirmişti. Öyle bir güçtü ki yalnız askerleri, yalnız erkekleri değil, kadınları da -hem de çocuklarıyla beraber- harekete geçirmişti. 

Kutlu savaşın, fikri cephesini ve emel birliğini oluşturmak üzere bir dizi faaliyetlerini yürüttüğü Amasya, Erzurum ve Sivas şehirleriyle, karargâh olarak seçtiği Ankara “coğrafi” bakımdan; savaşı idare etmek üzere kurduğu Meclis ve hükümet ise “siyasi” bakımdan, milli gücün sağlam temellerini teşkil etmiştir.  

Meclis’in ilanından hemen sonra Sağlık Bakanlığı teşkil edilmesi ve aşı üretiminin zor koşullara rağmen sürdürülmesi, cepheyi bilhassa salgın hastalıklara karşı hem “bilimsel” hem de “idari” güçlerle tahkim etmiştir. 

Büyük önder Atatürk; savaşlardan yorulmuş ve yokluk içindeki kısıtlı nüfusa rağmen düzenli ordu kurarak hem “demografik güçten” en uygun şekilde yararlanmış, hem de -emir-komuta birliği oluşturarak- savaşma yeteneğini artırmıştır. Kurtuluş mücadelesinin dönüm noktası Sakarya zaferinde ve Anadolu topraklarına zafer mührünü vuran Büyük Taarruz’da bizzat başkomutanlık görevini üstlenerek “askeri gücü” zirveye taşımıştır. Kahraman Türk denizcilerinin Karadeniz’de tehlike altında yürüttükleri silah ve cephane sevkıyatını “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da; kulağım İnebolu’da” sözüyle son derece önemsemiş ve desteklemiş, bu sayede, neredeyse yok durumundaki “deniz gücünden” askeri gücü zafere taşıyan olağanüstü bir asimetrik etki ve lojistik destek elde edilmiştir. 

Çıkarılan “Tekâlifi Milliye” kanunları, “ekonomik gücü” katlayarak harekete geçirmiş, cepheye somut destek oluşturmuştur. Asker kaçaklarını, düşmanla işbirliğini ve isyanları önlemek amacıyla Büyük Millet Meclisi adına yargılama yapmak üzere kurulan İstiklal Mahkemeleri de “idari” ve “psiko-sosyal” yönlerden Kurtuluş Savaşı’na güç kazandırmıştır. 

Türk milletinin, ebedi başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazandığı emsalsiz Kurtuluş Savaşı; güç oluşturma, geliştirme ve kullanma yani gücü zafere dönüştürme yönüyle tarihi bir örnek ve miras; imkânsız gibi görüneni başarma yönüyle de büyük stratejik ders niteliğindedir.

HAKAN ERCAN

(E) TUĞAMİRAL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları