Olaylar Ve Görüşler

‘Sarıkamış’ta yıkıldı 90 bin evin ocağı’ - Prof. Dr. Bingür SÖNMEZ

22 Aralık 2023 Cuma

Birçok tarihçinin şehit sayılarını çok farklı rakamlar ile ifade etmelerinin nedeni; her ay, hatta her gün bu rakamların farklı olması ve yitik, gaip ve şehit kavramlarının farkından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla “son bir ay içinde” veya “Sarıkamış önünde” gibi rakamlar, hiçbir zaman bütünü ifade etmediği gibi yitik sayısı her zaman şehit sayısından fazladır.

Askeri terminolojide “şehit, gaip ve yitik” kavramlarının tanımlamasında ciddi bir kavram karmaşası yaşanmaktadır. Şehitlik, bir unvandır ve komutanın bilgisi dahilinde yaşamını yitiren askerin künyesi saptanarak askerlik şubesine bildirilince “şehit” olarak kayıtlara geçmektedir. Fakat Divik (Yayıklı) Yaylası’nda 29 Aralık 1914 sabahı tamamını yitiren 90. Alay’ın kaç kişi olduğunu, Çerkezköy’e girmeyi başaran 87. Alay’da kaç kişi bulunduğu ve Kars’tan gelen tahrip taburunun havaya uçurduğu köy evinde kaç askerin paramparça olduğunu, tüm bu kahramanların isimlerinin ne olduğunu kimse bilemez. Kayıtları bile yapılamadan cepheye katılan gönüllülerin, gerektikçe cepheye sürülen depo askerlerinin isimlerini ve gerçek sayılarını da kimse bilemeyecektir. Bunlar “gaip” veya “yitik” olarak isimlendirilecektir.

Sarıkamış Muharebeleri sonrasında 3. Ordu Kurmay Başkanı olan Aziz Samih (İlter) Bey 22 Aralık 1914’te, Sarıkamış taarruzunun başladığı gün 3. Ordu’nun toplam kuvvetinin 118 bin 174, 18 Ocak’ta geri kalan mevcudun 8 bin 900 olduğunu ve kaybın 109 bin 274 olduğunu ortaya koymaktadır. (1) 22 Ocak 1915’te geri çekilme tamamlandıktan dört gün sonra bile, toparlanmalar ile birlikte mevcut, ancak 21 bin kişi olup kayıp sayısı 97 bindir. (2)

TÜRK ORDUSUNUN SAYISI

Mareşal Fevzi Çakmak, 1935’te Harp Akademisi’nde verdiği konferanslarda Sarıkamış Harekâtı esnasında verilen şehit sayısını 60 bin olarak ifade etmiştir. Çakmak, Sarıkamış Harekâtı başladığında Türk ordusunun 118 bin kişi olduğunu kabul ediyor, yaralıları, Rusların baharda defnettikleri kayıpları, hastaneye giren hastaları, geri dönen firarileri ve esarete gidenleri hesaplayarak bu rakama (60 bin) ulaşıyor. (3)

Kazım Karabekir de Fevzi Çakmak gibi Genelkurmay kayıtlarına dayanarak “Sarıkamış taarruzunda 90 bin kişilik (muharip) kahraman bir ordudan ancak 12 bin kişi sağ kalmıştı” demiştir. (4) Her iki komutanımız da yitik sayısını değil, kayıtlara geçen şehit sayısını ifade etmişlerdir. Diğer önemli bir nokta, her iki komutanımız da ordunun 118 bin kişi olduğunu beyan etmiş, bahsedilen 90 bin rakamının sadece muharip asker sayısı olduğunu da belirtmişlerdir.

Dukakinzade (Dokakinzade) Feridun (Dirimtekin) Bey; Erkânı Harbiye (Kurmay) Mektebi’nin 1926-1927 tedrisatı (3. sınıf) için yazdığı “Büyük Harb-Türk Cepheleri” adlı eserinde “3. Ordu’nun kasım ayı sonlarındaki mevcudu 90 bini muharip, diğerleri geri hizmette olmak üzere 134 bin kişiydi” demiştir. (5) Bazı tarihçiler, bu 90 bini muharip rakamını (hatta bazen 70-75 bin olarak), anlamsız bir şekilde Sarıkamış’ta savaşan ordunun tamamı gibi göstermeye çalışmaktadır.

Binbaşı Larcher’in sıklıkla referans olarak gösterilen Büyük Dünya Savaşı’nda Türk Cepheleri adlı eserinin Kafkas Cephesi bölümünde; “Osmanlı 3. Ordusu’nun uğradığı felaket, tamamen Enver Paşa’nın hatasından ve hava koşullarının aşırı kötülüğünden kaynaklanmıştır. Dokuzuncu Kolordu tamamen yok olmuştur. Otuz ve 31. tümenler (10. Kolordu’dan Allahuekber’i aşan tümenler) baştan aşağı yeniden düzenlenmesi gerekir hale gelmiştir. 23 Ocak 1915’te yeniden bir araya getirilmesi için toparlanan asker sayısı 12 bin 400 kişidir. … Osmanlı’nın kaybı toplam 90 bin olarak belirtilmektedir.” (6)

KAYIPLARIN TOPLAMI

Genelkurmay, 1993 tarihinde yayımlanan “Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi-Kafkas Cephesi” isimli kitapta 75 bin rakamına açıklık getirmiş ve adeta Fevzi Çakmak’ın verdiği rakamın açık dökümünü yapmıştır; “Sarıkamış kuşatma harekâtına başlandığı 22 Aralık 1914 günü, 3. Ordu’nun 75 bini muharip olmak üzere genel insan mevcudu 112 bini buluyordu. Sonradan Erzurum depolarından alınan 6 bin erle ordunun insan mevcudu 118 bine yükselmişti” dedikten sonra, “Bizim kendi arşivlerimizden ve yazarlarımızdan edinilen bilgilere göre Ruslar, muharebe esnasında 7 bin esir aldıklarını ve muharebeden sonra 23 bin ölü gömdüklerini (bu sadece Sarıkamış önündeki şehitlerdir) resmi yayınlarında bildirmişlerdir. Bu, aynen kabul olunmaktadır. 11. Kolordu bölgesinde 10 bin, muharebe hatları gerisinde donma ve hastalık nedeniyle 20 bini erin daha öldüğü sanıldığından, kayıpların toplamı 60 bini bulmaktadır.” (7) Fahri Belen de “Kayıpların toplamı 60 bin eri bulmuştur” (8) diyerek Fevzi Çakmak’ın raporundaki sonucu vermektedir.

Yarbay Felix Guze, şehit ve yitikler konusunda en samimiyetsiz bilgiyi vermiştir: “Yaklaşık 30 bin insan geri dönmüş. Bazı kaynaklara göre Ruslar tarafından 27 bin esir alınmış, 30 bin ölü. Diğer bilgilere göre esirlerin miktarı 3 bin 500, gömülen ölülerin miktarı ise 11 bin kadarmış.” (9) Bu bilgi içinde verilen rakamların hepsi yanlıştır. Rakamlar ile bu derece oynamak, bu felakette büyük sorumluluğu olan bir Alman kurmay subayının başarısızlığını minimalize etme hezeyanından başka bir şey değildir.

Kayabalı-Arslanoğlu da Türk Kültürü Dergisi’nde Türk ordusunun kayıplarını 75 bin olarak vermişlerdir. (10) Necati Ökse, Askeri Tarih Bülteni’nde sunduğu “3. Türk Ordusu’nun mevcudu 75 bin kişiyi bulmuştu” derken savaşçı (muharip) sayısını kastetmekte, “Bu savaşta Ruslar 32 bin kişi kaybetmiş, Türklerin zayiatı ise yaralı ve şehit olmak üzere 60 bin kişiyi bulmuştur” (11) derken verdiği kayıp rakamları, Fevzi Çakmak’ın verdiği şehit rakamına uymaktadır.

OZANLARIN ANILARI

Emekli Korgeneral Hüseyin Işık, Sarıkamış Harekâtı’na katılan kuvvetlerimizin muharip mevcudu 73 bini 600 kişi idi” (12) demektedir. Korgeneral Işık, daha sonra “Sarıkamış Şehitleri” için en doğru rakamları vermiştir; “Sarıkamış Harekâtı’na katılan 118 bini kişiden ancak 18 bini kişi geri dönmüştür. Korgeneral Işık, 118 bini askerin 73 bin 600’ünün muharip olduğunu belirtmesine rağmen tereddütsüz bir şekilde şehit sayısını 90 bini olarak vermiştir. General Işık’ın verdiği 73 bin 600 muharip rakamından sonra “Kaybımız 90 bini kişidir” demekle, bazı tarihçilerin sadece muharip asker sayısı olan rakamı telaffuz ederek “75 bin mevcutlu ordunun nasıl 90 bini şehidi olur?” şeklinde haksız yorumlarının ne kadar boş olduğunu ortaya koymaktadır.

90 bin rakamının 15 günlük savaşın şehitleri için bir sembol haline gelmesinde, Enver Paşa sansürünün karşısında herkes sessiz kalırken, cesur bir şekilde dik durarak söylemlerini esirgemeyen ozanların sağduyusunun büyük rolü olmuştur. Uygulanan ağır sansür, bir tek ozanları susturamamış, onlar Sarıkamış gerçeğini ağıtlarla 1915’ten günümüze kadar, belki de en kesin rakam olan;

“Sarıkamış diye kırıldı 90 bin evin ocağı”, 

“Allahuekber’de söndü 90 bin evin ocağı”, 

“Bir Sarıgamış uğruna 90 bin fidan gırıldı”

gibi cümlelerle şehitlerin yüreğimizde yer etmesini sağlamışlardır. (13) Üstelik ozanlar bunu sansürün evlerde bile Sarıkamış’ın konuşulamayacak kadar katı olduğu bir zamanda korkusuzca dile getirmişlerdir. Bu nedenle ozanların verdiği bu mesaj kutsaldır ve cesurca verilen bu rakama saygı göstermek gerekmektedir. Hiçbir ağıtta bundan farklı rakama rastlamak mümkün değildir. Bir sembol değer haline gelmiş olan bu rakam, ozanların hatırına “folklorik bir değer” olarak kabul edilmelidir. 

Bütün tartışmalara rağmen ozanların verdiği 90 bin rakamı kutsaldır ve artık bir sembol haline gelmiş olan bu rakam, ozanların hatırına “folklorik bir değer” olarak kabul edilmelidir.


Dipnotlar:

(1) Aziz Samih İlter, Birinci Dünya Savaşında Kafkas Cephesi Hatıraları, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2007, s. 7;  Salâhaddin Güngör, Kumandanlarımızın Harp Hatıraları, Kanaat Kitabevi, İstanbul 1937, s.13-14.

(2)  Aziz Samih İlter, age, s.14.

(3) Fevzi Çakmak, Büyük Harp’te Şark Cephesi Harekâtı, Haz: Ahmet Tetik, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,  2011, s. 114.

(4)  Feridun Kandemir, Cumhuriyet Tarihinde Yakılan İlk Kitap, İstiklal Harbimizin Esasları Neden Yakıldı? Yağmur Yayınları, İstanbul 2007, s. 140.

(5) Feridun Dokakin Zade, Büyük Harp Türk Cepheleri, Harp Akademisi 1926-1927 Ders Senesi III. Sınıf, 2. Basım, Yıldız Harp Akademi Komutanlığı Matbaası, İstanbul 1930, s. 121.

(6) Maurice Larcher, Türk Savaşları, Kafkas Harekâtı, Haz: Bingür Sönmez, Omnia, İstanbul 2010, s. 84-85.

(7) Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Kafkas Cephesi, 3. Ordu Harekâtı, Cilt I, Ankara Genelkurmay Basımevi, Ankara 1993, s. 535.

(8) Fahri Belen, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi C: 2 1. Kitap, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1964, s. 535.

(9) Alman Yarbay Guze, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’ndeki Muharebeler, Çev: Hakkı Akoğuz, Haz: Alev Keskin, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2007, s. 41.

(10) İsmail Kayabalı, Cemender Arslanoğlu, “Milli Mücadele Döneminde Kuzey Doğu Anadolu Cephesi-Sarıkamış Savunması (26-31 Aralık 1914)”, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü Aylık Dergisi (TKAED), Kuzey Doğu Anadolu Sınırlarının Tarihi Sayısı, S: 126 (1973), s. 443.

(11) Necati Ökse, Birinci Dünya Harbinde 3 üncü Türk Ordusunun Harekâtı, Askeri Tarih Bülteni, Sayı No: 7, Ankara 1979, s. 26.

(12) Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Savaşında Rus Cephesindeki İlk Muharebeler ve Sarıkamış Harekâtı, Dördüncü Askeri Tarih Semineri Bildiriler, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı, Ankara 1989, s. 313.

 

(13) Ali Berat Alptekin, Abdurrahman Güzel, Geçmişten Günümüze Âşıkların Dilinden Sarıkamış, Haz: Prof. Dr. Bingür Sönmez, Omnia Yayınları, İstanbul 2010, s. 74.

PROF. DR. BİNGÜR SÖNMEZ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları