Olaylar Ve Görüşler

Seçimlerde muhalefetin beklediği niçin olmuyor? - A. Murat Şener

17 Mayıs 2023 Çarşamba

Cumhurbaşkanı seçimini birinci turda kazanmayı amaçlayan Millet İttifakı için sonuçlar hayal kırıklığı yarattı. Fakat bu mücadele bir süreç, seçim sonucu da sürecin parçası. 2017’deki anayasa değişikliği referandumuyla rejimi değiştiren, güçler ayrılığı ilkesini yok sayan, medyanın çoğunluğunu elinde tutan bir tek adam iktidarına karşı verilen bir mücadele bu. Eşit koşullarda yapılan bir yarış veya olası sıradan bir iktidar değişikliğinden söz etmiyoruz. İktidar; tarikatlar, diyanet ve medya üzerinden 20 yıldır sistemli olarak dayattığı “sosyal-muhafazakârlık” ve yarattığı biat kültürünün biçimlendirdiği bir kitleden besleniyor. Din istismarına dayalı siyaset üretiyor. Camide miting düzenliyor. Gerekli gördüğünde tehdit ve baskı unsurlarını kullanarak, ötekileştirmekten, hedef göstermekten çekinmiyor. Karşısında ise akıl, mantık ve bilimi öne çıkaran, toplumsal ve ekonomik adaletsizliğe dikkat çeken, açlık sınırında yaşayan milyonlara, değişimin gerekliliğine vurgu yapan siyasi etik sahibi bir ana muhalefet var.

Değişime karşı sosyalpsikolojik bariyer

Seçim sonuçlarının sahadaki gerçekleri yansıtmaması, şu veya bu kişinin aday olması ya da olmaması, siyasi pazarlıklar gibi mekanik ve kısır tartışmalarla açıklanamaz. Özellikle laik Cumhuriyetin kazanımlarının hedef alındığı bir demokrasi mücadelesinde bu daha da önemli. Hatırlarsak 2011 genel seçimlerine gelindiğinde TÜİK rakamlarına göre her 100 kişiden 21’i işsizdi. 12 milyon yoksul vardı. Fakat her 100 kişiden 60’ı hayatından memnun olduğunu belirtmişti. Seçim sonucu tüm siyasi yorumcuları şaşırtmış, sahadaki gerçeğin aksine bir resim vermişti. AKP; yüzde 49 oyla birinci olmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu tezat görüntüye dikkat çekerek durumu “Stockholm Sendromu” olarak ifade etmişti. 2014’te Soma’da yaşanan maden faciasından sonraki yerel seçimlerde de benzer durumla karşılaşmıştık. Ve bugün, Kızılay’ın çadır sattığı afet bölgesinde seçmenin AKP’yi açık ara birinci yapması, aynı psikolojik bariyeri gösteriyor.

Kırsal toplumdaki geleneksel yapıya odaklanan birçok çalışma, fiziksel, sosyal, ruhsal hayatın ayrılmaz bir bütün olduğunu gösteriyor. Bu bütün, çağdaş teknolojiye yakınlık derecesinde, bireyin algılayabildiği dünyanın sınırlarını ve buna bağlı olarak hayattan beklentisini de belirliyor. Bugün medya unsurları, propaganda ve bir sosyal mühendislikten bahsediyoruz. Bireyin geleneksel çevresinin dışında kendini daha büyük bir dünyanın parçası olarak görememesi, farklı bir hayatı ve toplumsal düzeni hayal edememesi, kendisini kayıtsızlık, değişim karşıtlığı ve ego savunması olarak gösteriyor. Empati eksikliği ve sebep sonuç ilişkisini doğru kuramamak, beraberinde eylemsizlik, itaat, ötekileştirme ve dogmatizmi getiriyor. Sonuç olarak 21 yılda AKP’nin dayattığı yapay muhafazakârlık, buna bağlı şekillenen sosyal doku ve siyasi kültür, bugün anlamlı bir değişimin önündeki en büyük engeli oluşturuyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları