Olaylar Ve Görüşler

Sekiz günlük cumhurbaşkanı - Ahmet GÖKSAN

16 Ağustos 2023 Çarşamba

Kıbrıs’ta 15 Temmuz 1974’te düzenlenen darbeden sonra Makarios, İngilizlerin marifeti ile Malta-Londra hattı üzerinden New York’a ulaşıyordu. 19 Temmuz 1974’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) yaptığı konuşmasında bir kez daha tarihe not düşüyordu. Adanın Yunan ordusu tarafından işgal edildiğini ve Kıbrıs halkının (doğal olarak Rumları kastediyordu) can güvenliklerinin kalmadığını her an katliamla karşı karşıya gelebileceğini belirtiyordu.

Konuşmasının bir bölümünde ise “Yunan Cuntası Kıbrıs Helenizminin demokratik haklarına, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve egemenliğine zerre kadar saygı göstermeden diktatörlüğünü Kıbrıs’a genişletti” diyerek yardım isteğini yineliyordu. Garantör ülkelerden de işgalin kaldırılması için müdahalede bulunmalarını istiyordu. Garantör ülkelerden Yunanistan, açıktan taraf idi. İngiltere’nin tek derdinin adadaki iki adet üssü olduğu biliniyor. Yaşanan bu gelişmelerden sonra adada bozulan düzenin yeniden kurulması Türkiye’ye kalıyordu.

İç mesele

Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşmalarından doğan hakkını kullanarak müdahale ediyordu. Bozulan düzeni kurmak ve Kıbrıs Türklerinin can güvenliklerini sağlamak için müdahale etmesine karşın Türkiye’nin bu çabası değişik yöntemlerle engellenmeye çalışılmıştır. Yaşananlara koşut aynı Makarios ve ondan sonra göreve gelenlerin Türkiye’nin adada işgalci olduğunu ve askerlerini çekmesi için başlattığı çalışmalar günümüzde de sürgit ediyor.

Makarios kendisine karşı gerçekleşen darbenin bir iç mesele olmadığını belirtiyordu. Buna koşut 15 Temmuz 1974 darbesinin yönetildiği ve cuntacıların Genelkurmay Başkanlığı olarak kabul ettikleri mekânın komutanı olan Kompokis’in koridorda dolaşan Nikos Sampson’a “Git de bir kravat tak da gel, sana cumhurbaşkanı olarak yemin ettirelim” diyerek bir anlamda Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’nin kurulmasına giden yolu da açmış oluyordu.

Nikos Sampson’un darbeye bizzat öncülük eden kişi olarak kabul edilmesi olası değildir. Bu durum ayrıca adı geçen cumhuriyetin kurulması için de piyon olmanın ötesinde görevinin olmadığının da kanıtıdır. Bu nedenle Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanlığı görev süresi Türkiye’nin müdahalesi ile sonlandırılmış oluyordu. Atina’da yayımlanan ve 1981’de Elefteri Ora gazetesinde yer alan anılarında Nikos Sampson, bu konuya hiç değinmiyor. Yalnızca İngilizlerle Türklere karşı yürüttüğü saldırı ve terör saldırılarını anlatmayı yeğlemiştir.

Sürgün

24 Temmuz 1974’te görevinden istifa ederek ayrılması ile sekiz günlük cumhurbaşkanlığı macerası da sonlandırılmış oluyordu. Nikos Sampson yaptıkları nedeniyle yargılanarak mahkûm edilmiştir. Burada ilginç olan husus adı geçen kişinin cezasını çekmesi için adada veya Yunanistan’da kalmasına değil, Paris’e gönderilmesi kararıydı. Sürgün olarak Paris’te bulunduğu dönemde Türkiye karşıtı olan terör grupları ile bağlantı kurduğu Rum basınında yer alıyordu.

Birinci Barış Harekâtı’nın ateşkes anlaşmasından sonra 22 Temmuz 1974 akşamı Amerika’nın Lefkoşa’daki işgüderliğine Rum terör grupları tarafından saldırı yapılmış ve 3 CIA görevlisi katledilmişlerdi. Amerikan yönetimi saldırıya karşı misilleme olarak bazı resmi Rum görevlilerini düzenledikleri resmi toplantılara çağırmayıp bir nevi ambargo uygulamayı yeğliyordu.

Birinci Barış Harekâtı sonrasında oluşan duruma çözüm bulmak için yapılan toplantılarda Makarios’un Türk önerilerini incelemek için süre istemesi, oyalama ve zaman kazanma eylemi olarak kabul ediliyordu. Dar bir alanda sıkışan askerler toplu imha eylemi ile karşı karşıya idiler. Bu nedenle Türkiye Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in kızının ismi parola olarak kullanıldı. “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla 14 Ağustos 1974’te İkinci Barış Harekâtı başlatılıyordu.

Nikos Sampon, 9 Mayıs 2001’de yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle öldü.

Ahmet GÖKSAN - Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları