Olaylar Ve Görüşler

Siyasallaşan inançlar - Aydın Öncel

27 Şubat 2024 Salı

Dini inançlarını ideolojiye dönüştüren gerici, faşist liderler, bu ideolojilerini yönettikleri ülkelerdeki toplumları ayrıştırmak için kullanmakla kalmıyor, dünya barışını da tehdit ediyor!

Evrensel hukukun ilke ve değerlerini reddeden bu tip liderler, ırkçı bir yaklaşımı benimsiyor. Onlar için insanların farklı inanç ve ırktan olması, savaş için yeterli neden sayılabiliyor. Hedefleri; farklılıkları ve özgürlükleri ortadan kaldırmak olan bu kişiler, Batı emperyalizmi için adeta kullanışlı bir aparat haline gelerek kapitalist sömürünün yayılmasında öncü roller üstleniyor.

İNDİRGENEN MÜCADELE

Politik Siyonizm hareketinin kurucusu Theodor Herzl’in, 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararıyla gerçekleşen İsrail devleti hayali de uzun zaman sürecek bir savaşın başlangıcı oldu...

Süreç içinde şiddetini artıran İsrail saldırılarına karşı Filistin halkı, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altında birleşirken İslamcı gruplar bu yapının dışında kalmış hatta FKÖ’yü terör örgütü olarak göstermişti...

1980’li yıllarda tüm dünyada sağ siyasetin yükselmesini fırsata çeviren köktendinciler tarafından kurulan Hamas, Filistin direnişinin laik, bağımsız, devrimci yapısına zarar vererek güç kaybına uğramasına neden oldu. Hamas, işgalci, Siyonist, faşist İsrail’e karşı verilen bağımsızlık mücadelesini, ırk ve inanç düzlemine indirgedi... Buna rağmen, Gazze’nin yönetimini eline alarak belediyeden bankacılığa, sağlıktan eğitime kadar birçok alanda altyapı sağlayan, hizmet veren bir örgütten öte, devlet konumuna geldi. İsrail’in yıllardır süren ablukası ve saldırıları altında bunalan Filistin halkından, tüm bölünmüşlüğe rağmen destek buldu...

İLK DEĞİL

Hamas’ın, işgal altındaki topraklara yerleşen herkesi asker olarak görmesinin sonucu olarak, sivillere yönelik gerçekleştirdiği saldırıdaki güvenlik zafiyetini bir türlü kabullenmeyen İsrail’in, saldırıya, orantısız güç kullanarak karşılık vermesi, yüz yılı aşkın süredir devam eden çatışmaları birden çok boyuta taşıdı... İsrail, hastane saldırıları ve Refah kentinde devam ettirdiği sivillere yönelik şiddetle, çıkacak mahkeme kararlarından bağımsız, bir savaş suçlusu olarak çoktan tarihe geçti! Aslında İsrail bu suçu ilk kez işlemiyor... 16 Eylül 1982 tarihinde, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) militanlarının saklandığı iddiasıyla Lübnan’ı işgal ederek uluslararası statüdeki Sabra ve Şatila kamplarında binlerce sivil kadın, çocuk ve yaşlıyı katletmesi, tarihin belleğindeki yerini hâlâ koruyor.

ORTAK TEPKİ

İsrail, Gazze’yi Hamas’tan arındırma bahanesiyle tüm bölgeyi işgal etmekle kalmıyor, dünyanın gözü önünde soykırım gerçekleştirmeye devam ediyor! Daha şimdiden, resmi rakamlara göre 30 bine yakın Filistinli katledilmiş durumda. Dolayısıyla, Hamas saldırısının, sadece İsrail’in bölgedeki ülkelerle ilişkilerini normalleştirmesini engellemek için gerçekleştirilmemiş olduğu doğrulanmış oluyor. Aynı zamanda saldırı, çok dar bir alanda gıda, su, ilaç vb. temel ihtiyaç maddelerinden mahrum bırakılan sürdürülen işgale ve soykırıma karşı direnen Filistinlilerin ortak bir tepkisi olarak da nitelendiriliyor...

İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM

Batı dünyası “Holokost” utancını üstünden atamamış olmalı ki sessizliğini koruyor. Birkaç ülke hariç, fırsat buldukça İsrail’e desteğini açıklıyor. Biden, daha da ileri giderek “İsrail olmasaydı, yaratırdık” diyerek niyetlerini açıkça ortaya koyuyor...

1967 sınırları dahilinde iki devletli çözüm yerine sözde barış planları, geçici ateşkes ve rehine takaslarıyla, ırkçı ve dinci yaklaşımlarla sürecin sonlanmasını beklemek, bölge ve dünya barışını tehlikeye atacak tercihlerdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları