Olaylar Ve Görüşler

Siyasetsiz sendika olur mu? - Dr. Engin ÜNSAL

06 Ekim 2023 Cuma

Siyasete yabancı sendikacılık anlayışı ülkemize Soğuk Savaş’ın hediyesidir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika ve Rusya kendi ideolojilerini yayma sürecini başlattı. Soğuk Savaş diye bilinen bu süreçte Rusya komünizmi Amerika ise kapitalizmi dünya devletlerine kabul ettirerek kendilerine ekonomik ve siyasal güç merkezleri kurup dünya siyasetine yön veren egemen devlet olmak istediler. Komünizmin işçi sınıfı aracılığı ile Rusya güdümünde uydu devletler yaratacağına inanan Amerika, Rusya coğrafyasına yakın iki devleti hedef alarak buradaki işçileri uyarma ve onları böyle bir girişime karşı bilinçlendirmeye soyundu. Bu iki devlet Türkiye ve Yunanistan’dı. Bu amaçla AİD (Aid for Industrial Development-Endüstriyel Kalkınma Yardımı) adlı bir kurumu yaşama geçirip onun aracılığı ile iki ülkedeki işçileri komünizme karşı bilinçlendirmeye soyundu. Bu amaçla bu iki ülkeye emekli sendikacıları “İşçi Ateşesi” adı altında görevlendirdi. Türkiye’ye gönderilen emekli sendikacılar 1952’de Türk-İş’in kurulmasına katkıda bulundu, Türk-İş’in bugünkü merkezinin yapılmasına parasal katkı sağladı ve sonraki yıllarda bin dolayında sendikacıya Amerika’da kendine özgü sendikacılık anlayışını seminerlerde öğretmeye başladı. Öğrettikleri temelde siyasete uzak durmalarını öğütlemekti: “Siz sadece üyeniz işçilerin ücretlerini artırmaya odaklanın, siyaseti başkaları yapsın.” Türk-İş yöneticileri bu öğretiyi partiler üstü politika olarak algıladı, tüzüğüne temel ilke olarak koydu. Daha sonra tüzükten çıkarılsa da sendikacılığımız siyaset yapmayı hiçbir zaman kabullenemedi.

SİYASET YASAĞI YOK

6356 sayılı Sendikalar Yasası’nda işçi sendikaları siyaset yapamaz diye bir hüküm yok; sadece 26. maddenin 7. bendinde, “Kuruluşlar siyasi partilerin ad, amblem, rumuz veya işaretlerini kullanamazlar” hükmü vardır. Öyleyse siyasetten kaçış neden? Bunun yanıtı açıktır. Genelde sağ siyaseti temsil eden hükümetler tarafından yönetilen ülkemizde hükümetler işçi sınıfının bilinçlenip ülke siyasetini yönlendirmesine karşıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında olan 65 milyon emekçi ve yakınları bilinçlenip siyasette taraf olurlarsa sosyal devletin kurulması, refahın topluma eşit yayılması, devlet olanaklarının emekçilerden yana kullanılması bazı kesimleri müthiş rahatsız edecektir. Bu nedenle sendikaların işçileri siyaseten bilinçlendirilmesi önlenmeli, sermaye sınıfı rahat etmeli ve ülke hükümetin keyfine göre yönetilmelidir. Cumhurbaşkanının işverenlere, “Grevleri siz rahat edesiniz diye erteliyoruz” demesi bundandır. 

SİYASAL SENDİKACILIK YAPILMALIDIR

Sendikalar sürekli olarak toplusözleşme masalarında kazandıklarını etkili olamadıkları ekonomik politikalar nedeni ile kaybetmişlerdir. Sendikasız işçilerin, emekli milyonların durumu daha da vahimdir. Sermaye sınıfı yandaşlarının, tarikatların egemen olduğu, işçinin adının geçmediği, temsilcisinin olmadığı Meclis’ten işçi yararına yasaların çıkacağını beklemek hayaldir. Bugün ülkemizde işçiler, memurlar, emekliler bir yaşam mücadelesi vermektedir ve müthiş bir gelecek korkusu içindedir. Suyun başına geçmek zorundadırlar ve bunu da ancak siyasette etkili oldukları zaman yapabilirler. Bu amaçla üyelerine ve sendikasız işçilere yoğun bir eğitim programı hazırlamaları ve onlara gerçekleri, başka ülkelerin örneklerini anlatarak ortak çıkarları için nasıl siyaset yapmaları, hangi partiye oy vermeleri anlatılmalıdır. Bunu yapmayıp siyaset ortamında söz sahibi olamayınca, üretimden gelen gücünü meydanlara taşımayınca ezilmeye, sömürülmeye devam edeceklerini işçiler, memurlar, emekliler ve özellikle sendika yöneticileri bilmelidir. Hükümetin açıkladığı orta vadeli ekonomi programı kapsamında gündeme getirdiği “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” ile milyonlarca işçinin kıdem tazminatını yok etmek ve işverenleri bu yükten kurtarmak istemektedir. Bu kapsamda işçilerin toplu kıdem tazminatı alması önlenecek, işçiler kıdem tazminatını çok azalmış olarak bir fondan alacak, işverenler rahatça işçi çıkaracak ve çalışma güvencesi yok olacaktır. Konfederasyonlar, sendikalar işçilerin yaşam hakkına yönelik bu düzenleme karşısında sessiz kalamazlar. Artık ayağa kalkma ve işçilerin yaşamsal haklarına göz dikenlere dur deme zamanıdır. Kaybedecekleri zincirlerinden başka bir şeyleri yoktur.

DR. ENGİN ÜNSAL

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları