Olaylar Ve Görüşler

‘Sus’ diyen yasa önerisi - Doğu Silahçıoğlu

29 Mayıs 2024 Çarşamba

Son günlerde gündeme düşen iki yeni konu Türkiye’de tartışmalara yol açtı. Bunlar; malı ve yaşamıyla vatandaşa yükümlülük getiren; “Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği” ile “emekli komutanların medyaya açıklama yapmadan önce ilgili makamlara bilgi vermelerini koşul haline getiren yasa önerisi” oldu. Her ikisi de Türkiye’nin getirilmek istendiği noktayı ortaya koyan; çağdaş hukuk anlayışında yeri olmayan kaygı verici girişimlerdir. Siyasal iktidar; Cumhuriyetin anayasal niteliklerini, onun değer ve kazanımlarını, belleğini yok ederek aydınlık ışığını karartma ve Türkiye’yi şekillendirme uğraşı içindedir.

Aslında bu günlere geliş daha 2002’de başlamıştı. Devlet kadrolarını ele geçirmek ve sonra ülkeyi siyasal İslam ideolojisine göre şekillendirmek amacıyla yola koyulan; bir başka siyasal İslamcı yapıyla da birlikte olan iktidar; karşısında Atatürk Cumhuriyetinin kararlı savunucusu anasayasal kurum ve kuruluşları bulunca duraksamıştı. Bunların başında Türk Silahlı Kuvvetleri geliyordu. Çünkü yasalar ona Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama görevi vermişti. Mensupları, yurt ve Cumhuriyet için canını seve seve feda etmeye yeminli ona sevdalılardan oluşuyordu. Her güçlüğe bu bilinçle göğüs geriyorlar, görevlerini yerine getiriyorlardı.

2008’e kadar devam eden bir süreç sonrasında iktidar tarafından Cumhuriyeti korumasız bırakmak için adımlar atıldı. “Vesayet” diye bir sözcük dolaşıma sokuldu. TSK’yi etkisiz kılmak amacıyla bir yapay asker karşıtlığı yaratıldı. Her rütbeden çok sayıda asker düzmece mahkemelerde; akıldışı savlarla, uydurulmuş kanıtlar ve yalancı tanıklarla mahkûm edilerek hücrelere kondular. Sonunda hepsi beraat etse de içlerinden bazıları cezaevi koşullarında, bazıları ise onur mücadelesinde yaşamlarını yitirdi. Silahlı Kuvvetler’in yüce makamlarını işgal etmekte olan komutanlardan bazıları bu dönemde yapılanlara tepki göstererek istifa etme onuru sergilediler. Ama görev başında ya da emekli bazıları; ne yazık ki haksızlık ve zulme uğrayan silah arkadaşlarının yanında durma cesareti gösteremediler. 

2013’e gelindiğinde iktidar, askerlerin görev ve yetkilerini kendi düşünce yapısına göre belirlemeye artık başlamıştı. TSK’nin Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi yasalardan çıkarıldı. Yol ortağının darbe girişimi sonrasında oluşan “denetimsiz başkanlık sistemi” döneminde benzer adımlar hızlandırıldı. “Yüksek Askeri Şûra”nın ve “Milli Güvenlik Kurulu”nun yapısı değiştirildi. Askerlerin bu kurullarda yapacağı öneri ya da değerlendirmelerin önüne set çekildi. “Dindar ve kindar bir neslin” TSK’nin insan gücü yapısını oluşturması için yasal düzenlemeler getirildi. “Askeri Yargı Sistemi” ve “Askeri Sağlık Sistemi” yok edildi.

Bütün bunlar olurken TSK mensupları ve ailelerine yönelik saldırılar giderek yoğunlaştı. Gazetelerde makale adı altında askerlere ve ailelerine saldırı içerikli yazılar kaleme alınıyor, ekranlarda onları aşağılayan yorumlar yapılıyordu. 2012’ye gelindiğinde Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997 kararları bahane edilerek kin ve intikam duygularının egemen olduğu hukuk dışı bir süreç başlatıldı. Kurulun kararlarından darbe olgusu üretilerek 24 yıl sonra 2021’de; aralarında general ve amirallerin de bulunduğu çok sayıda subay yeniden hücrelere atıldı. Bir korgeneral hapiste yaşamını yitirdi. Bir süre sonra bazılarının sağlık koşulları nedeniyle cezaları kaldırıldı. Ancak 80 yaş ortalamasındaki beş generalin Adli Tıp sağlık raporları, anayasal zorunluluğa rağmen yaklaşık bir yıl boyunca işleme konmadı. Bu sürenin sonunda özgürlüğe kavuşabilme olanağı buldular.

GELİNEN NOKTA

Türkiye’de siyasal iktidarın antidemokratik uygulama arayışlarının uzun evrede bir sonuç vermeyeceği bugün artık belli olmuştur. Türk ulusu Atatürk’ün önderliğinde işgalci sömürgeci güçlere ve kendi egemenliğini gasp etmiş saray ve saltanata karşı verdiği “Milli Mücadele” ile “Kurtuluş Savaşı” sonrasında onun kurduğu Cumhuriyeti korumakta kesin kararlı olduğunu 100 yıl içinde ortaya koymuştur. Bu; sonsuza dek sürecek ve hiç değişmeyecek bir sonuçtur. “Atatürk Cumhuriyeti”nde aydınlığın ışığı sönmeyecek; kimse susmayacak; susturulamayacaktır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları


En Çok Okunan Haberler