Olaylar Ve Görüşler

Ulusal güç nedir? - Prof. Dr. Murat METİNSOY

06 Mayıs 2023 Cumartesi

Son yıllarda Türkiye’de silah sanayi en güçlü sektörlerden biri haline geldi. Bu güç, etkili teknoloji üretmekten kaynaklanmıyor. Sektörün en çok öne çıkan şirketinin, iktidarla çok yakın olmasından, hatta ailevi bağlarından kaynaklanıyor. Kuşkusuz ülkenin savunma ihtiyaçlarını kendisinin karşılaması önemli. Bu, kaynaklarımızı emen silah ithalatının bütçedeki yükünü azaltabilir. Ama iki husus çok önemli:

SAVUNMA ARAÇLARI

Birincisi, savunma araçlarının teknolojisi yurtdışına bağlı. O nedenle bunları üretmenin anlamı olmuyor. Bağımlılık sürüyor. Togg veya TCG Anadolu gemisi, motorunu, şanzımanını, yazılımını, çipini, radarını, elektrik donanımını ithal ederek “yerli ve milli” üretim yapmıyoruz. İkincisi, 21. yüzyılda askeri güç, bir ülkenin gücünün tek belirleyicisi değil. Dünya bunu Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’ında çoktan anladı. Uzun yıpratma savaşlarında askeri gücün değil, ekonominin ve sivillerin gücünün belirleyici olduğu görüldü. 

Bu gerçeği Türkiye’de en iyi Atatürk anlamıştı. Mustafa Kemal Paşa’ya Cumhuriyet devrimlerini yaptırtan, onu Atatürk yapan vizyon buydu. Başarısının sırrı, Osmanlı Devleti’nin hatasını çok doğru teşhis etmesiydi. Osmanlıların en önemli yanılgılarından biri, sadece orduyu güçlendirerek devleti güçlendirebileceklerini sanmaktı. III. Selim’den II. Mahmut’a, II. Abdülhamit’den İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne güçlü ordu, imparatorluğu gerilemeden kurtarmanın anahtarı görülmüştü. Ama olmadı. İmparatorluk çöktü.

Devleti, sadece orduyu güçlendirerek kurtarmanın mümkün olmadığını Birinci Dünya Savaşı göstermişti. Bu savaşta, ekonomik ve bilimsel gücün, eğitimli, üretken, bilinçli nüfusun savaş performansının en önemli unsuru olduğu ortaya çıkmıştı. Cephe gerisindeki toplum ve ekonomi, “iç cephe” diye adlandırılacak denli cephenin parçası olmuştu.

Güçlü orduyu, savaşta ve barışta destekleyecek güçlü ekonomi olmadan, ülkenin askeri gücü sürdürülemezdi. Güçlü ekonomi ise güçlü sanayiyi, ona temel olacak bilim ve teknoloji üretimini, kaliteli eğitim kurumlarını, üretken ve liyakatli nüfusu, kaynakları iyi yönetecek etkili kamu yönetimini, özetle topyekûn kalkınmayı gerektiriyordu. 

Atatürk’ün tarihimizdeki en büyük özelliği, bu durumu çok iyi kavramasıydı. O nedenle orduya değil topluma, ekonomiye, kültüre odaklandı. Üniformasını çıkardıktan sonra yaptıkları, üniformasıyla yaptıklarından çok daha uzun zaman alan, daha çetrefilli, daha köklü işlerdi. İnsanların yıllardır süren önyargılarını, tabularını, kadınlara yönelik ayrımcılığı, hurafeleri, köhneleşmiş siyasi ve ideolojik kurumların yerine dönemin en ileri ülkelerinin yöntemlerini benimsemek, muhtemelen ülkeden işgal ordularını sürmek kadar, belki de daha zordu. 

ATATÜRK’ÜN BAŞARISI

Atatürk’ü başarılı bir komutandan devlet kurucu aydın bir devlet adamına dönüştüren, askeri eylemleri dışındaki toplumsal ve kültürel kalkınma çabalarıydı. O nedenle, Atatürk ve Cumhuriyet dediğimizde ilk aklımıza gelenler silah fabrikaları değildir. Ulusal bankalardır, fabrikalardır, gelişen özel sektördür, ülkeyi bütünleştiren demiryollarıdır, çağdaş eğitim, bilim, kültür, sanat kurumlarıdır, laikliktir, yüzyıllardır ayrımcılığa uğramış kadınların haklarla donatılmasıdır ve nihayetinde demokrasiye geçmektir.

PROF. DR. MURAT METİNSOY 

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları