Öner Yağcı

Hak ve hukukun yılmaz savaşçısı: Muammer Aksoy

27 Ocak 2024 Cumartesi

Onu, “Bağımsız Türkiye” ülküsünün, “milli petrol” ve “milli maden” davasının kararlı bir savunucusu olarak 1960’lı yılların sonunda tanıdım, forumların ak saçlı profesörüydü (Bkz. Türkiye’nin Petrol Faciası ve Çıkar Yol, Türkiye’deki Maden Mücadelesi).

12 Mart öncesinde SBF merdivenlerinde gürül gürül akan sesiyle üniversiteye polis sokmaya kalkışan dönemin içişleri bakanına dersini verirken gördüm.

Öğrendim ki 1957’de DP iktidarının saldırısı üzerine SBF’deki doçentliğinden istifa etmiş, 27 Mayıs’tan sonra görevine dönmüş, 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis’in Antalya temsilcisi olarak Anayasa Komisyonu’nun sözcülüğünü yapmıştı.

HEP ÖRGÜTLÜ MÜCADELE

68 Kuşağı’nın efsane hocasıydı Muammer Aksoy.

12 Mart döneminde direnişçi ruhuyla örnekti, 1958’den beri başkanlığını yaptığı Türk Hukuk Kurumu’nda insan hakları, adalet, gerçek demokrasi mücadelesinin öncülerinden oldu.

Öğretmen ve kamu çalışanlarının örgütlenme savaşımına verdiği destek unutulmazdı (Bkz. Devrimci Öğretmenin Kıyımı ve Mücadelesi).

12 Eylül döneminde başkanı olduğu Ankara Barosu’nda hukuk arayışının öncü aydını olarak “Uygarlıktan yana olanlar, gerilikten yana olanlar kadar yürekli ve özverili olmadıkça Türkiye’nin aydın ufuklara doğru gidişi sürdürülemez, dahası ortaçağ karanlığına gömülmesi önlenemez” dedi (Bkz. Devlet Hukukla Yaşar).

Laiklik sevdasının öncü savaşçısı olarak Demokrasi Kurultayı’nda TCK’nin 163. maddesinin kaldırılmasını önerenlere karşı, “Kaldırılsın da görün neler olacak. Şeriatçılar kafamızı kesmeye geldiklerinde anlayacaksınız ama artık çok geç olacak” diye bağırdı (Bkz. Laikliğe Çağrı).

Bugün yaşadıklarımız ve ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehlike, onun ne denli haklı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

ATATÜRKÇÜLÜK, BAĞIMSIZLIK, LAİKLİK

Tüm sorunlarımızın “ulusal bağımsızlık ile sıkı sıkıya ilişkili” olduğunu, bağımsızlıktan uzaklaşmanın, insan onuruyla bağdaşmayan çeşitli eşitsizliklere yol açtığını söyleyen, Atatürk ilkelerinden ödün vermeyen bir devrimciydi (Bkz. Atatürk ve Tam Bağımsızlık, Atatürk ve Sosyal Demokrasi).

Bahri Savcı’nın deyişiyle “vicdan ve bilinci bütünleştiren bir insan”dı Muammer Aksoy.

Yurdumuzdaki Atatürkçülük, tam bağımsızlık, laiklik, sosyal hukuk devleti, eğitim, adalet, çağdaşlık ve gerçek demokrasinin hayata geçirilmesi arayışı ve mücadelesinin tarihiydi.

Uğur Mumcu’nun “Tek başına bir siyasi parti kadar etkilidir” dediği hocası Muammer Aksoy, “Kalpaksız Kuvayı Milliyecilerin son temsilcilerinden biriydi. İnançlı, dirençli, kararlı ve mangal gibi yürekli... Hiç korkmadı; korkunun üstüne üstüne yürüdü. Korkaklığın, yılgınlığın ve dönekliğin moda olduğu günümüz Türkiye’sinde Aksoy adı, bir kişilik anıtı gibiydi”.

Bugün Muammer Aksoy, 19 Mayıs 1989’da kurucusu ve 31 Ocak 1990’da Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde katledilene kadar genel başkanı olduğu, ülkemizin dört bir yanında çoban ateşi yakan ADD’dir (Atatürkçü Düşünce Derneği).

BUGÜNLER İÇİN

Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun sözünü kitabına ad yapan Mahmut Aslan, Hak ve Hukukun Yılmaz Savaşçısı’nda (Cumhuriyet Kitapları, 2023), çocukluğundan başlayarak Muammer Aksoy’un yaşamını, düşüncelerini, mücadelesini, öldürülmesini anlatıyor.

Onun, herkesi “laiklik ilkesinin uyanık bekçiliğine” çağıran uyarısı bugün içindir:

“...İrticanın kitle halinde harekete geçmesi ve laiklik ilkesini yok etme olasılığı, hiçbir dönemde bu kadar yakın, yaygın ve somut olarak kendini göstermemiştir... Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar görülmemiş ölçüde ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Edebiyat direniştir 27 Nisan 2024
Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları