Boğaziçi Üniversitesi ve Aziz Sancar

23 Temmuz 2023 Pazar

Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyeleri yaz kış demeden üniversitenin bahçesinde sırtları rektörlüğe dönük protesto eylemlerini sürdürüyor. Cem Say’a sordum, kaç gün oldu? 629. nöbet önceki gün tutuldu. Melih Bulu’nun rektörlüğü zamanında başladı nöbetler. Üniversitenin yerleşik bilim düzeninin yıkılması amacıyla iktidarın Bulu’yu atamasıyla başlayan operasyondan bu yana ise 932 gün geçti. 30 aydan fazla... Tatilleri, sokağa çıkma yasaklarını vs. çıkarırsak her gün “Bilim Nöbeti” tutuldu. Evet bilim nöbeti diyorum ama kapsamı genişletebiliriz: Yasalara saygı, üniversitenin yerleşik bilim düzenine saygı, öğretim üyelerinin seçme haklarına saygı, liyakat taleplerine saygı vb. nöbetleri.

TAM BİÇİLMİŞ KAFTAN

Melih Bulu iktidarın istediklerini tam yapamadı, beceriksiz çıktı, siyaseti istediği gibi kesip biçip kelle alamadı. Ve görevden alındı, yerine şimdiki atandı. Şimdikinin adı Kayyum. Vallahi helal, her şeyi yapıyor. Tam iktidarın biçilmiş kaftanı, arayıp tarayıp en iyisini yapacak adamı buldular. Herhalde kendisi de talip olmuştur: Bana güven, gerisini merak etme sen! Ne yasa dinliyor ne hukuk... Üniversite kurullarını bile yok sayıyor. 

Mesela Can Candan hoca görevden alındı, mahkeme iki kez göreve iadesine karar verdi ama üçüncü kez kapı önüne konuldu.

Hemen hemen aynı günlerde, Prof. Dr. Taner Bilgiç’in üniversite yönetim kurulu üyeliğinden uzaklaştırılmasının yasal olmadığını ve göreve iadesini kararlaştıran son mahkeme kararını da takmadı kayyum bey. Görevine başlamasını “uzaklaştırma” kararı ile engelledi.

‘ANADOLU ÇOCUĞU GİREMİYOR’

Boğaziçi’ne iktidarın nefreti büyük. Aslında diğer seçkin üniversitelere de. Şimdi AKP milletvekili seçilen bir öğretim üyesi, tam Boğaziçi Üniversitesi krizinin başladığı günlerde TV’deki bir tartışmada şöyle demişti: Anadolu çocuklarına üniversitenin kapıları kapalı, sadece seçkinler girebiliyor. Bu yapı değişecek...

Üniversiteyi sıradanlaştırma politikası yani. Üniversitelerin hepsi bileşik kaplar misali aynı düzeyde olmalı. Daha üstte olanların kafası kesilmeli. Bu, kayyum atamalarla yapılıyor. Süreç, Saray’ın rektör atamayı doğrudan kendi tekeline almasıyla başladı. Atananlarda liyakat, bilimsel yönetim anlayışı, üniversiteyi yükseltme, yüksek beceri falan aranmıyor; iktidara yakınlık, dini bütünlük, ideolojik yandaşlık ve iktidarın dediklerini yapabilme becerisi aranıyor.

Çok şükür, atananların hemen hepsi veya büyük çoğunluğu da atayanların yüzünü kara çıkarmıyor.

SANCAR’IN İLKELERİ

Diyeceksiniz ki Aziz Sancar’ın ne işi var Boğaziçi ile.

Şüphesiz ki yok. Yani doğrudan yok. Geçen pazar burada Sancar hocanın bu haziran başında Semerkant’ta Türk Devletleri Teşkilatı Türk Üniversiteler Birliği Rektörler Özel Toplantısı’nda yaptığı konuşmanın ana hatlarını yazmıştım. Çok önemli, lütfen o yazıya bakın.

Sancar, 8 maddede yapılması gerekenleri özetliyordu.

İlk maddede “Bilim, adaletin, özgür düşüncenin ve sorgulamanın olduğu ortamlarda yeşerir. Bunu unutmamak ve çocuklarımızı bu ruhla, bu alışkanlıkla büyütmemiz lazım, onlara bu ortamı sağlamamız lazım” diyordu.

Sonra şunu diyordu: “Bilimadamlarına liyakate dayalı imkân sağlanmalıdır. Onları tayin etmek, terfi etmek için tek kriter liyakat olmalıdır... Bilimle ilgili görevlere atamalarda da yine liyakate bakılır, dünyadan ve Amerika’dan en iyilerin bu görevlere getirilmesine çalışılıyor.”

REKTÖRLER VE LİYAKAT

“Kız ve erkek çocuklarımıza aynı eğitim fırsatı vermeliyiz. Bunun bütün Türk toplumlarında, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti’nde bir sorun olduğunun farkındayım. Bunu çözemezsek, toplumumuzun yarısını oluşturan kadınların potansiyelini gerçekleştiren toplumlarla yarışamayız...”

Ve “Din ile politikayı bilime karıştırmamalıyız” düşüncesini vurguluyordu.

Bu iktidar mensupları Sancar’ı davet ediyor. Ama Sancar’ın bilim konusundaki görüşlerini hayata geçirmeyi hiç düşünmüyor.

Boğaziçi Üniversitesi’nde bilimsel liyakate, adalete, hukuka, özgürlüğe ve hiçbir şeye uymayan uygulamalarla üniversite doğranıyor.

İktidar, Sancar’a uysun, rektör atamalarında liyakati ön plana alsın, öğretim üyelerine söz ve seçme hakkı versin. Olur mu? Olmaz tabii ki!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları