Katliamların üstünü yalanla örtme ustaları

19 Ekim 2023 Perşembe

Bay Biden, İsrail devletinin ürettiği “Hastaneyi Hamas vurdu” yalanını devraldı, İsrail’in vurmadığını, çok öfke duyduğunu söyledi. Kucaklaşmaları müthişti. İnsanlık suçu işleyen, devlet adı altında örgütlenmiş suç örgütü liderlerinin buluşması gibi.

Biden hastaneyi kimin vurduğunu şüphesiz ki biliyor. CIA ve Amerikan ajanlarının raporları İsrail yolculuğunda önüne koyulmuştur. Bir normal insan olsa, İsrail’e gidişini iptal eder ve geri dönerdi.

Ama kayıtsız şartsız İsrail’in bu amansız saldırısının yanındaydı ve büyük bir olasılıkla CIA ve MOSSAD işbirliği ile hastaneyi Hamas füzelerinin vurduğuna ilişkin birtakım görüntüler yarattılar, bu sahtecilikle belki de Biden’ın İsrail’e gidişini de meşrulaştırmak istediler. Orada hastanede işlenen 500 cinayet karşısında, Tel Aviv’de ayakta ve dik durabilmesi, İsrail kasaplarıyla kucaklaşması için gerekliydi belki de.

Ama İsrail ordusunun “Hastaneleri vuracağız” açıklamasının üzerinden üç gün bile geçmemişti ki vurdular.

IRAK KİMYASAL SİLAH YALANI

İsrail kasapları, “Gazze’yi boşaltın çağrısı” yapıyor, kaçan Gazzeliler Mısır kapısına yöneliyor, bu kez de hepsini sınırda bombalayarak öldürüyor.

Yalanlar hem İsrail hem Amerikalıların yaptıkları katliamların gerekçeleri oldu.

Irak’ı işgal ve 1 milyon Iraklının öldürülmesinin gerekçesi de Irak’ın kimyasal silahlar bulundurduğuydu.

Irak mahvolduktan sonra uluslararası kurulun araştırmaları, kimyasal silah yalanını ortaya çıkardı. Amerika da “Evet hataydı, CIA bizi aldattı” gibi laflar etti.

Fakat bunun sonucu, Amerikalıların IŞİD’ı yaratmaları oldu.

Parçalanan ve devlet yönetimi ile egemenliği yerle bir olan Irak’ta IŞİD, El Kaide ve bir dizi uluslararası terör örgütü üredi.

Suriye’ye yönelik parçalama politikaları ve savaşları da bu örgütlerin Suriye’de yerel iktidarlar kurmasıyla sonuçlandı.

Bu yerel iktidarlardan biri de Amerikan ordusu oldu. Suriye’nin geniş petrol bölgelerini işgal altında tutuyor ve IŞİD tehlikesi var gerekçesiyle de işgalini sürdürüyor. Ayrıca Türkiye’ye karşı savaşan PKK bağlantılı güçlerin koruyuculuğunu üstleniyor.

‘BEYRUT KASABI’ KİMDİ?

İsrail’in bugünkü kasaplığı yeni değil. 1982’de o zamanki Savunma Bakanı Ariel Şaron’un boynuna asılmıştı: Beyrut Kasabı.

Olay şuydu: Şaron, 2 bin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) militanı Lübnan’da uluslararası statüde bulunan Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında saklanıyor, bahanesiyle Lübnan’ı işgal etti. İsrail yanlısı Hıristiyan Falanjistler, İsrail’in güvencesi ile iki kampı basmış ve kamplarda “bulunan ezici çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan Filistinli mültecilerle Lübnanlı yoksullardan 750-2 bin kadarını öldürmüştü”. “İsrail Meclis Araştırma Komisyonu Şaron’u katliamdan dolaylı olarak sorumlu bulmuş, Şaron bunun üzerine savunma bakanlığı görevinden istifa etmişti.” (Wikipedia-BBC)

2 bin FKÖ militanından eser bile yoktu.

Dikkat edin, kadınları çocukları katletmek İsrail’in önem verdiği bir konu. Gazze’de 600 kadar çocuk öldürüldü. Hastanedekiler arasında da yaralılar çocuklar var. Filistinli nesillere yönelik bir soykırım kastı. Hastanelere (ve 13 ambulans dahil) yönelik saldırıları da iyileşip kendilerine karşı savaşabilecek olanları imha kararı olarak yorumlamayı abartılı görmemek gerek.

TEZKEREDE YABANCI ASKERLER

AKP Kayseri Milletvekili Hulusi Akar, ülke dışına asker göndermeyi iki yıl daha uzatan tezkeredeki yabancı askerlere ülkemize yer açan ifadeyi sorgulayan CHP’lilere “ABD ile ilişkilerimiz, anlaşmalarımız var... Bu madde IŞİD’le Mücadele Uluslararası Koalisyonu ile ilgili, tezkereden bu ifadeyi çıkardığımız zaman koalisyondan çıkmış olursunuz. Bu da DEAŞ’la mücadeleden ayrılmak anlamına gelir” yanıtını veriyor.

Ooo uluslararası koalisyon varmış. IŞİD ile mücadele ABD’nin Suriye’deki işgalini sürdürmesinin bahanesi değil miydi yoksa? Akar birden bu oldubittinin savunucusu rolüne mi büründü?

Şaşırmayız...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları