Söz, her zaman uçmaz

11 Ocak 2024 Perşembe

Dergilerde, sanal dünya saydığım sosyal medyada yazmak başka; Cumhuriyet’te özlediklerimle buluşmak bambaşka. Çoktandır çoğu siyasetçinin, koca pabuçlu basının ağzı başka; yönetenlerin, kulağı yönetenlere ayarlı yönetilenlerinki bambaşka. Dil kullanımında ekonomi kadar yakıcı sorunlar varken doğruluğuna inandığımız sözden söz üretmemiz gerekmez mi? 

Çoğumuz 2024’ü laik Cumhuriyetin, çocuk ve gençlerin geleceği için güçbirliği duygularıyla karşıladık. Beri yanda da yalanlara sarılıp laik Cumhuriyete bayrak açarak 2023’ü uğurlayanlar vardı. Denetlenemeyen TV’lerdeki mollalar aynı ezberle en pahalısından bilgisayara, en irisinden cep telefonuna baka baka, “Miladi takvim haram” diyor, İsa’nın yaş gününü kutlayan “laikçi”leri “yerli milli” saymıyorlardı. 

Boş fıçı çok langırdar.

Dünya hızlı dönüyor. Yüzüncü yılda Lozan’ın yırtılıp atılacağına, taştan topraktan altın inci fışkıracağına, Cumhuriyetten, laiklikten kurtulacağına inananlar 2023’te düş kırıklığı yaşadılar. Lozan Antlaşması yırtılamadı ama devrimlerle hesaplaşanlara gaz verecek koşullar, dilini yutan basın, eleştiriyle hakareti eşleştiren yargı ortamı tam kıvamındaydı. Bir yanda ezilirken ezilmediğine koşullandırılan, öte yanda adamsendeciliğin keyfini süren toplum da hazırdı. 

Dil kiri, el kirine evrilmişken durmak ne, susmak ne? 

Çok yeni yıl karşıladık; geçip giden yılda sofradan okula, yargıdan basına yeninin “y”si uğradı mı? İlk sesleminden ikincisine bir türlü geçemediğimiz demokrasimiz de çok yıl tüketti. Bizim kuşak bebeyken, “Söz milletin!” diyen siyasetçilerle aydınlar “ince demokrasi”ye balıklama atlamıştı. Demokrasimiz, adı başka özü benzer partilerle incele incele yol alırken “devrim”in “d”si komünistlikti, milliyetçi muhafazakârların en milliyetçileriyle kulisteki en muhafazakârlar da yurt bekçisiydi. Silahların konuştuğu acılı günler sürerken 1980’de darbe oldu, ince demokrasimiz cart diye koptu. Milliyetçi muhafazakârların “muhafazakâr” ayağı güçlendirilerek Atatürkçü düşünceye, laik eğitime, Harf ve Dil Devrimlerine savaş açan karşıdevrim ödüllendirildi. Baykuşun kısmeti ayağına gelmişti. Aklın ipini koparan beş paşayla aydınımsıların kazdığı kuyulara düşünce özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, bilim, sanat, üniversite özerkliği... Laik Cumhuriyetin değerleri gömülüyordu.  

Bizim demokrasi, bellek yıkama makinesi gibidir. Anımsatmakta yarar var. 12 Eylülcüler aydın desteği ve “militarizm”in gücüyle Atatürk’ün eliyle yazdığı vasiyetnameyi çiğneyerek Türk Tarih ve Dil Kurumlarını kapattılar. Karşıdevrim bayram etti; Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün vasiyetnamesi çiğnenebiliyorsa devrimler, özellikle de laik eğitim çiğnenebilirdi. 

2002’ye de umutla başlamıştık, yıl biterken siyasetçi-sözde aydın dayanışmasıyla dinselliği önceleyen “ileri demokrasi”ye ulaştık. “Eski Türkiye” bitmişti; zeytinlikleri, fabrikaları satan “yeni Türkiye”de en dinselinden dille eğitim yerli milli olmalıydı. Eğitimdeki gericileşme 1950’den sonra hızlanmış, 1997’de başlayan sekiz yıllık zorunlu ilköğretimi AKP, 2012’de kaldırmıştı. Atatürk’ün vasiyetnamesini çiğneyen darbe hukuku, 40 yıldır silinemedi. Yurttaşın refahı için ant içen milliyetçiler işi gücü bırakıp devrimlerle savaşarak, laik eğitimden uzaklaşarak ileri demokrasiye alan açtılar; eğitim dili, kural ve kurumlarıyla dinselleşti. “Milli” sanı gölgelenen MEB’in atanmış bakanı, seçilmişlere parmak sallayarak tarikat, cemaat işbirliğiyle eğitimdeki dinci karanlığın 2024’te iyice derinleşeceğini duyurdu. Daha çok sözümüz var...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hey, nece konuşuyorsun? 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları