Tepkisizlik sürerse kara gün kararıp kalır

22 Şubat 2024 Perşembe

Son çeyrekte ölümlü kalımlı yıkımlar yaşadık. Bireysel, kurumsal sevinçlerimiz de oldu. Televizyonlar, bilgisayarlar, cep telefonları, teknoloji acının, umudun paylaşımında başroldeydi. Çok anlatmışımdır. Sevgili Aziz Nesin, teknolojiye katkımız el kamyonuna maşallah takmak derdi; çok geliştik ustam, parayı bastık mı uzaydayız. 

Bugünlerde Aziz Nesin’i çok düşünüyorum. 12 Eylül darbesinden sonraydı. Bir açıkoturumda son konuşmacısının son sözleri çok alkışlanmıştı. “Kara gün kararıp kalmaz!” Darbenin kara elinin, solcu aydınlara, devrimcilere uzandığı kara günlerdi. O günlerde yargılanan Aziz Nesin’in söyledikleri de çok alkışlanmıştı. Aziz Nesin alkışlanmaktan hoşlanmazdı. Alkışlar salonlarda kalır, tepkisizlik toplumsallaşamazsa kara gün karardıkça kararırdı. Keşke yanılsaydın ustam.

Sayısını bilemediğimiz televizyonla, çoğunluğun ulaşabildiği bilgisayarlar cep telefonlarıyla, bebeklerin kullanıldığı “TikTok”larla hoppala hopidik yaşarken büyüyormuşuz. Laik Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının çoğu eğitimden ekmeğe, birçok olaydan oluşuma tepkili; ne ki aklın öncülüğüyle bilimsel sanatsala, hukuksala alkışlar salonlardan, üç beş gazeteyle TV’den öteye geçemiyor. Sosyal medya akşam pazarı gibi... Zeytinini, tarlasını, madenini, emeğini savunan Cumhuriyet yurttaşına sopa gösteriliyor; karşıdevrim kara eli diliyle yürürken kara günler akıp duruyor. Düşünsel, uygulayımsal üretimi yerli olmayan iktidarla, anayasayı iktidar gözüyle okuyan yargı ve basınla, ulemalaşan akademisyenler, dönek aydınlarla gün tüketiyoruz. Yandaştan başkasının sesini duyamamak, depremin maddi manevi yıkımına bile ilaç olamamak, askıdaki ekmeği görememek, Cumhuriyetle hesaplaşmak mı demokrasi? 

Yanıt, çok bilinmeyenli denklem değil. 

Seçim mevsimlerine göre rengi modeli değişen demokrasimizde çok iktidar gördüm. Bizdeki sağ siyasa çok odalı bir konakta tek rengi, aynı eşyayı, bir yere sağ ayağıyla girip çıkmayı hastalık ölçüsünde takıntıya dönüştürenlerin toplanma yeri gibidir. Her odası aşağı yukarı ötekinin ikizi bir önderle, üçüz beşiz yandaşlarla doludur. Eğitim-geçim kaynakları birbirine benzeyen önderlerin aklı kendinedir; okumadan eğitimci, ekonomist, sporcu, yazmadan kâtip olabilirler. Teknoloji, maşallah takılacak kamyonu satın almaktır. Sanat, seçimlerde renktir. Eğitim mi, maşa varken ateşe el sürülmez. Ekmek isteyenden buz gibi soğumak, seçim sonrasının işidir. Sağ siyasa konaklarında takıntı da ortaktır: Atatürk, Cumhuriyet ve devrimler.   

Cumhuriyetin kazanımlarına, laik eğitime, Harf ve Dil Devrimlerine takıntı, bir kesimin kafasından çıkmış, ilkinden yükseğine tüm eğitim kurumlarıyla sokakta eylemleşmiştir. Sağdan girilen konaklar, Atatürkçü düşünceyi silme tezleri, karanlığa programlı troller üretirken yurttaşlık bilinci sözde kalmamalı. Ussalın, bilimselin yerine hurafeleri koyan konaklarda demokrasi her yıl, her gün başka renge boyanır. Konak demokratları doğrunun duvarlar ardında kalması, haksızlığa hukuksuzluğa tepkinin toplumsallaşmaması için birlikte tıp oynar; seçim mevsiminde sandık hasadı da kârlıysa, “ben” takıntısıyla coşarlar. 

Atatürk’e, laik Cumhuriyete inanmak takıntı mıdır? 

Şeriat yaygaracılığı sokağa inmişken? 

Mustafa Kemalce düşünmek, laik Cumhuriyete inanmak... Bilimsel sanatsal olan, kadın-erkek eşitliği, hukukun üstünlüğü takıntıysa, varsın olsun!

Kötümserlik, karamsarlık sözlükte dursun. 

Kara gün nasıl mı ağaracak?

Olmazsa olmazımızdır laiklik!

Kadınım, umutluyum!

Kadınlar umudun da annesidir! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hey, nece konuşuyorsun? 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları