Fahri Aral’ın tanıklıklarıyla ‘Bizim 68’liler’

14 Kasım 2023 Salı

Aslında o yıllardan başlayan yaşamı paylaşımlarıyla, Jülide Aral ile birlikte konuk olmaları gerekirdi. Jülide Aral’ı İstanbul’da yakalamak yıllar içinde gittikçe güçleşiyor. Bakırköy Hastahanesi’ndeki Yıldırım Aktuna’nın başkanlığında, gencecik yıllarında en üst görevlerindeki başarılarıyla öne geçen Jülide Aral’ın tıp uzmanlığındaki birikimini kullanmaması gibi bir gerçeklik yaşanamaz. Emeklilikte ticaretin kirli zenginleşmesi yerine toplumsal sorumluluklarını önde tutan solcu militan kimliği ağır bastığından olacak.

Körfez depremi sonrası da öne çıktığı üzere, Jülide Aral deprem travmalarının en ağırlarını yüklenen kadınlar, çocukların içinde soluksuz gönüllü görev alma alışkanlığından hiç vazgeçmedi. Günümüzün travmatik Güneydoğu odaklı büyük depremlerinin zincirlerinin içinde, her yerlere gidip gelmekte. Kent kent, elbette en ulaşılamıyan, en acılı yerlerdeki kadınlar ile çocukların arasında, biz bu söyleşi için Fahri Aral ile buluştuğumuzda Diyarbakır’ın en çaresiz kadınları ile çocuklarının arasında olmalı.

Fahri Aral’a gelince 12 Mart’ın en acımasız operasyonları, işkence merkezlerinden geçirilmemesi olanaksız gibiydi. O yakalanmadan önce, Jülide kendisine düşen acılı işkencelerin payını fazlası ile almıştı. bu ülkede ne yazık ki günümüze uzanmış acımasız sivil, askeri diktatörlüklerin dünyalarında, karşıtlarını işkence ile yolundan döndürmeden vazgeçme kültüründe bir arpa boyu yol alınamadı.

İlhan Selçuk’un geçirildiği Ziverbey’den geçirilmiş Fahri Aral’ın sonrası yaşamında, gazetecilik, uluslararası önemli ajanslarda çalışmalarının yanında, hep en büyük yayınevlerinde en uzun soluklu yayın yöneticiliği görevlerini üstlenmiş olması kolay inanılası bir sonuç değil. Günümüzde adının Faruk Pekin ile birlikte Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı yanında, Türkiye Yazarlar Birliği’nin çok uzun soluklu yöneticiliği, ikinci başkanlığı ile birlikte geçmesi bir o kadar sürpriz gelebilir. Sendika başkanları arasında öncelikli Kemal Türkler ile Abdullah Baştürk’ün isimleri geçiveriyor.

68’lilerin çoğunluğu için geçerli olduğu üzere, sendikal hareketin içinden geçmemesi, doğrudan görev almaması ise tersine bir sürpriz olabilirdi. Kuruculuğu ile yönetimlerinde uzun yıllar her alanın görevlerinde uzun soluklu yer almış Fahri Aral, sürekli kültür yaşamının içinde yer almasının sonucu olsa gerek, “ağır ağabey” kimliğine geçiş yapmış. Çok uzun yıllardır hiçbir yerde, hiçbir zaman yüzündeki gülümsemenin eksildiğine, ses tonunun yükseldiğine tanıklık etmiş değilim. Canının çok yandığını bildiğim tanıklıklarını paylaşırken bile ses tonu sevecen, yumuşak.

Harun Karadeniz’in yaşarken görmesini sağlamak üzere son kitabından, en yakın arkadaşlarından sonraki yaşamlarını da çok uzun soluklu paylaştıkları Osman Saffet Arolat’ı uğurlamış olmalarından da söz ederken “Her şey insan için, dik durmak insanlık onuru, görevi” der gibisinden haller sezinleniyor. Ülkenin pek çok bilinen yayınevinde uzun yıllar çalışan, yönetici olarak görev alması yetmemiş, ulusal, uluslararası alanlarda sayılamıyacak kadar çok sayıda kurumun içinde doğrudan yöneticilik yapmış.

O kadar farklı alanlardan, mesleklerden bilim insanı, sanatçı ile iç içe yaşamın, paylaşımların etkileri bir yana, görevi olarak bukadar çok okuyup yazmanın etkileri üzerinden soru yönelttiğimde bile, sıradan görev sorumluluklarında okunanların çok fazla iz bırakamayacağından, seçilerek okunanlardan, dinlenenler, yaşananlar üzerinden anlamlı etkilerden kapı açıyor. Gençlik yıllarından önde iz bırakanlar arasında İlhan Selçuk, Yaşar Kemal, Çetin Altan, edebiyatımızın, sanatımızın önde isimlerinden çok fazla kişinin adı geçiveriyor.

1968’li kimliğinin yansımasıyla olmalı, hukukçumuz Halit Çelenk’in kimliği, gönül tahtındaki yerinde oturuyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları