Kömür Değil, Haksız Kâr, Ucuz Emek Karası

15 Mayıs 2014 Perşembe

Başbakan dünyadaki iş kazaları, maden kazalarından, 1800’lü yıllarda kalmış verileri de kullanarak, kamuoyunu olamasa da yandaşının, seçmeninin kafasını karıştırıyor olabilir. Bizdeki iş kazalarını iş cinayetlerine dönüştüren, bu ülkenin de teknolojik birikimleri ile alınabilir önlemler alınmadığı, yüksek kârlarla ucuz emeğin eksen yapıldığı çalışma koşullarının verilerinden ne haber? Çalışma koşulları, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinde karnemiz hep bozuktu, zaten ölüm ve sakat kalma oranlarında dünyada en kötü sıralarda yer alan ülkeydik. İktidarlarının insansız büyüme projeleriyle haksız, hukuksuz kârlar, ucuz emek cenneti; iş cinayetlerinde yüzümüz kömürünkinden kara...
Meslek hastalıkları kayıtlarını tutmayarak hesap vermekten sıyırırken, saklanamayan ölümlü, yaralanmalı iş kazalarında, madenlerde, inşaatlarda dünya rekorlarını kıran ülkeler arasında ön sıralarda hep yer alıyorduk. İktidarlarının özelleştirme, haksız-hukuksuz kârlara kâr katma, kayıt dışı üretim, taşeronlaştırmayı yaygınlaştırması, emeği ucuzlatma, çalışma koşullarını olumsuz bozma politikaları ile.. Başbakanımızın çok övündükleri ekonomimizi piyasalar düzeni üzerinden büyütürken, insani değerler ölçümlemelerinde hızla geriye çeken, kuralsız üretim koşullarında ucuz emek pazarı, işsizlikte patlama yaratan İktidarları icraatları ile gelinmiş birkaç veriye bakmak; “Kömür değil, haksız kâr, ucuz emek cinayetlerinin karası..” diyebilmek için yetiyor da artıyor bile...
Ak adını kullandıkları İktidarlarının partisini Fazilet’in içinden koparmada kamuoyuna ilk yansıyan eylemleri, Meclis’te işçilerin iş güvencesi hakkını düzenleyen yasaya karşı çıkmak olmuştu. Aslında işçilere iş güvencesini getiremeyen söz konusu yasaya karşı bile büyük bir siyasal fırtına kopartılmış Ecevit koalisyon iktidarının çöküşünde rol oynayan bu ideolojik kavgada, Fazilet’in kalan milletvekilleri iş güvencesinin getirilmesinden yana oy kullanırlarken, AKP kurucu kadroları açık oy kullanarak, kürsüden söz alarak yasaya karşı çıkmışlardı... İktidarlarının seçim kazanması sonrası ilk anlamlı yasa değişkilikleri arasında iş yasasındaki çalışma koşuları, sürelerinin esnekleştirilmesi olmuştu. Küresel ideolojiden yana dünyada da işçi aleyhine esen rüzgârlarla çok popüler olan bu esnekleştirmeyi getiren yasanın uygulanması ortamında, çok iyi bildiğiniz üzere mesaisiz, yasanın saatlerine uyma zorunluluğunun denetimsizliğini kullanarak, Türkiye’deki çoğunluk işçiyi, milyonları toptan haftanın 6 günü, en az 8 saat, yasayı 8-10 saat aşarak kölelik düzeninde çalıştırmak, her meslekte genel kural değil mi?

***

Çalışma koşulları, işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimi koşullarında yasaları unutun... Yasal kamu denetimi geçmişi mumla aratan geri düzeyde, yok anlamında. Kamunun hızla özele geçirilmesi sonrası güvenliksiz, kuralsız üretim koşulları, ucuz emek düzeninde dibe indirgemenin ise sonu gelecek gibi değil. Biz sadede gelelim, dünyayı da şaşırtan bu çağda, bu teknik birikimle, bu kadar yüksek sayılı iş cinayetleri, Soma cinayetlerini doğru okuyabilmeden bir iki veriye gelirsek... Kamuda 130 dolar olan madendeki üretim maliyetini kazadan sorumlu işveren 23 dolara indirgemiş olmakla övünürken, üretim patlaması da yapmış... Nasıl başarmış? Kamuda verimsiz çalışma ile bu uçurum rakamlarını açıklayabilmenin mantığı, haklılığı olabilir mi?
Kaza sonrası uzman meslek örgütlerinin olay incelemesinden uzak tutulmalarını nasıl açıklayacağız. Henüz belleğimizde çok taze, kamu işletmesi TTK’deki son ölümcül büyük kaza raporundan taşeron elindeki iç hizmetler cinayeti çıkmamış mıydı? Dünyanın bilinen en ağır emek sömürülü Çin ekonomisinde dahi, iş kazaları, maden kazaları verileri son on yılda düzelirken, Türkiye’de artışı nasıl açıklayacağız? Eskisinden beter verilerin, cinayetlerin hesabı kimden sorulabilir? Çok sıradan bir karşılaştırma; kamu işyerlerindeki iş kazalarının ortalama 4 katı özel sektörden çıkıyor. Kaldı ki bu veriler kâğıtlardan, sosyal güvenlik ödemelerinden kaçırılamayanlardan çıkıyor...
Bir de doğal kaynaklarımızın ucuz emek, yüksek, haksız kazançlar uğruna tüketilmesi boyutu var ki... Madenlerde durum çok çarpıcı. Çünkü madenlerde üretim maliyeti, işçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri ile, maden ocağının uzun dönemli verimli işletilebilmesi arasında doğrudan ilişki var... Önce üretim koşullarına uygun işçi sağlığı - iş güvenliği önlemleri gerekiyor. Sonra teknik donanımlı, sürdürülebilir üretim koşulları... Uymazsanız sadece işçi ölümü, yaralanmaları ile iş cinayetlerini yaratmıyorsunuz, madenin yağmalanmasını sağlıyorsunuz. Ucuza çok kazanç ancak en verimli damarların alınması, ocağın yağmalanmasıyla olabiliyor. Burada keselim isterseniz, bugün canları yananlara saygı, haksız cinayetlere, yaralanmalara, sorumlularına karşı isyan, “Yetti gayrı” diyebilmenin günüdür. Diyebilecek örgütlülüğümüzü, siyasi medyatik güdüleme bombardımanında algılamalarımız uç noktalarda çarpıtılırken, haksızlıkları sorgulayabilecek bilincimizi, aklımızı koruyabiliyorsak elbet...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları