Yahya Kemal Muhafazakâr mıydı?

23 Mayıs 2012 Çarşamba
\n

\n

Edebiyat alanında muhafazakâr (tutucu) anlayışın ilk akla gelen isimlerinden biridir Yahya Kemal. Üstünkörü bir bakışla bu izlenim doğru da sayılabilir. Divan edebiyatının bir sürdürücüsü gibi aruz ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde, geleneksel temaları konu edinen geçmiş kültürün bir temsilcisi gibidir. Süleymaniyede Bayram Sabahı”, “İstanbulun Fethini Gören Üsküdar gibi şiirlerinin adları bile bu izlenimi pekiştirmeye yeter. Hatta İspanya İç Savaşı sırasında diplomat olarak bulunduğu Madridde yalnızca zil, şal ve gülşiirini yazmış olması bile bu tutucu görüntünün tipik simgelerindendir.

\n

Yahya Kemalin kültürel altyapısıyla şiir dünyasına derinliğine bir bakış ise bizi farklı düşüncelere götürebilir.

\n

Üsküpte doğan Yahya Kemal, 1903te, 19 yaşındayken gittiği Paristen 1912de, 28 yaşında döndü. On yılını geçirdiği bu ülkede çağdaş bir tarih ve şiir kültürü edindi. Hocası Albert Sorelin etkisiyle Türk tarihiyle ilgilenmeye başladı. Onun tarihe ilgi duyması, Türklük olgusundan çok Fransaya ve Fransız ulusuna duyulan hayranlıktandır. Çünkü Fransada bin yıllık tarihinin bilincinde olan bir ulusla karşılaşmıştır. Bu bilinç büyük ölçüde kendi tarihini resim ve yazı yoluyla kayda geçirmekle oluşmuştur. Türk kültürü ise, Yahya Kemale göre resimsiz ve nesirsiz olmak gibi eski kültürümüzü bilmemizi engelleyen iki feci noksana sahiptir.

\n

Bu eksiklik duygusuyla Yahya Kemal, ulus bilincini yaratacak şiirler yazmaya girişir. Ne ki bunu yaparken de, yetişme yıllarını içli dışlı geçirdiği Batı kültürünün derin etkisi altındadır. Koyu Baudelaire-peresttir, sinmişti şiri rûhuma itirafında bulunur, sosyalist lider Jauresin gür sedâsının duyulduğu bir devirdir yaşadığı.

\n

Yahya Kemal, Fransada yalnızca yabancı bir öğrenci gibi yaşamamış, bu toplumun ve kültürün türlü katmanlarına sokulup, tanımıştır. Parisin ünlü kahvelerinden La Closserie de Lilasnın sürekli müşterilerindendir... Yüz yıl sonra bugün de oradaki masaların birinde onun kazınmış ismini görmek mümkün... Bu olgu da Yahya Kemale esin veren Fransızların her şeyi kayda geçiren tarih bilinçlerinin küçük bir göstergesi.

\n

Güney Fransada Biarritz Plajında çekilmiş bir fotoğrafını anımsıyorum. 1900lerin başında Batılılar gibi denize giren bir adam. Bu fotoğraf da onun on yıl içinde yaşadığı Fransız toplumuyla ne denli bütünleştiğini gösteren bir başka simge.

\n

Yahya Kemalin şiirlerinde dile getirmeye çabaladığı tarih ve coğrafya bilinci, yaşadığı toplumu ulus kılmak isteyen bir düşüncenin ürünüdür. Bu düşünceyle yazılan şiir de, tarihsel ve bireysel olarak yaşanan hayatın yazılması demektir. Bu şiirin dilinin de günlük hayatın dili olması gerekir.

\n

Aslında dil devriminin en seçkin temsilcilerindendir Yahya Kemal. Onun, Türkçe ağzımda annemin sütüdür deyişiyle, Mustafa Kemalin Ulus demek, dil demektir sözü bütünüyle örtüşmektedir.

\n

Bu özellikleriyle Yahya Kemal, edebiyatımızın yerli ve tutucu şairlerinden değil, belki de en yabancı ve devrimci şairlerinden biridir. Rönesanstır şiirimizde gerçekleştirdiği. Türkçenin güzelliğiyle Modernizm öncesi Batı edebiyatının buluşmasıdır.

\n

Onun şiirimizde yaptığı devrimden, düz söyleyişin etkili güzelliğinden, bugünün ozanlarının çoğunun uzak durduğu söylenebilir. Bugün, divan şiirinin mazmunlarının günümüzdeki karşılığı sayılabilecek imge ağırlıklı bir şiir egemendir. Bu da Yahya Kemalin tıpkı muhafazakâr sayılması gibi, şiir mirasının da yeterince anlaşılmadığının bir göstergesidir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları