Veysel Ulusoy

TÜİK, enflasyon ve buğday

16 Haziran 2024 Pazar

Veriler planlamanın önşartıdır.

Yol göstericidir.

Veri bazen anlık ve dinamiktir bazen de kararlı bir trende sahiptir. Örneğin, arabanızın hız göstergesi kurallar çerçevesinde size ne yapmanız gerektiğini söyler. Trafikteki levhalar riski azaltmak, belki de sıfırlamak için uymanız gereken verileri, bilgileri dikta eder.

Bu, günlük yaşamda da kendini ortaya çıkarır. Değerli zamanınızı en uygun bir şekilde dağıtmak için elinizdeki verilerle planlama yapar ona göre de davranırsınız.

Aksi takdirde, değişik boyutlu düzensizlik baş gösterir. Kısa dönemli günlük işlerde bu düzensizlik belki gözardı edilebilir ama tüm bunların tekrarı ve plansızlık, düzensizliğin boyutunu yukarılara taşır ve belirli bir eşikten sonra da kontrolsüzlük sizi esir alır.

Bunun en büyük örneğini 2018’den beri ülkemizde tecrübe ediyoruz. Söz konusu en uzun süreli kriz ortamında, verilerdeki dağınıklığın gelirsizlikle bütünleşmesi ile günümüzdeki birikmiş düzensizliğin düzen haline gelmesini tattı, tadıyor ülkemiz.

Sürecin ekonomik nedenlerini sizlere defalarca anlattık.

Makro ve mikro dengelerin neden dağıldığını, bu dağınıklığın nasıl giderilmesi gerektiğini de çokça vurguladık.

Öte yandan, başta enflasyon verileri olmak üzere, ona bağlı olan hemen tüm verilerdeki hatalar krizin sürekliliğine katkıda bulunur. Bu olumsuzluk ise ekonomi politikalarını rasyonellikten saptırır.

Bu akıldışı patikayı fazla da detaya inmeden inceleyip basit ama önemli örneklerle krizin ve düzensizliğin neden yapışkan bir hal alacağını belirtelim.

TÜİK, Türkiye’nin istatistiklerini kamuoyuna sunan yapının adıdır. Onun verileri araştırmalara ışık tutar (en azından öyle umulur), sonuçlara göre de önümüzdeki dönemlerin planlamaları yapılır.

Örneğin tarım ürünlerindeki maliyetler TÜİK’e göre bile yılda yüzde 61.24 artıyor, tarla kiraları bunun üstüne çıkıyor ve çiftçinin reel kazancı reel kayba dönüşüyorsa gıda güvenliği açısından büyük bir sorun var demektir. Diğer bir ifadeyle, maliyetlerdeki artışın yanında buğdayda olduğu gibi, ürün fiyatları yüzde 11 artırılıyorsa çiftçi yılın tamamında zarar etmek için çalışmakta olduğu anlamı çıkar.

Tarımsal kazançların bu derece düşmesi bir dönem sonra üretime doğrudan yansır. En açık ve dinamik örneğini, TÜİK’in verdiği istatistikler kapsamında, nisan ayında süt ve süt ürünlerinde yüzde 2.2 ile kümes hayvancılığı üretiminde yüzde 6.1 azalışta görüyoruz.

Tüm bu istatistiklerde dikkat edilmesi gereken nokta verilerin enflasyon şemsiyesi altında değerlendirmeye tabi tutulmasıdır. Diğer anlamıyla, enflasyon verilerinin sonuçta reel kazançların/kayıpların hesaplanmasında temel birim olması özelliği taşımasıdır.

Temel birim ülkemizde yanlış sunulmaktadır. Bundan dolayı da tüm diğer veriler yanlış hesaplanmaktadır. Örneğin, milli gelir yüzde 5 arttı, sanayi üretimi yüzde 2 yükseldi tarzı cümlelerle sunulan veriler, doğru olmayan fiyat endeksleri ve enflasyon oranları ile hesaplandığı için sonuçta ülke gerçeklerinden sapmaktadır.

Bastırılan enflasyon verisiyle bile yüzde 50 zararda olan buğday/arpa üreticisinin gerçek enflasyon verisiyle hesaplanan getirisini siz tahmin edin.

Ülkenin gerçek büyüme verileri ile nereye doğru yöneldiğini görmek mümkün iken yanlış hesaplanan verilerle yapılan ekonomik politikaların ülkeyi nereye yönlendireceğini tahmin etmek zor değildir.

Sanayi üretimi düşerken çıkıyormuş gibi hesaplamak da ortada olmayan üretim gücü üzerine yapılan planlamaları bozacak işgücü piyasasında kırılmalara yol açacaktır.

En büyük sorun ise sabit gelirli halkın enflasyon şemsiyesi altında sıcaklığı sonuna kadar hissetmesi, birikim ve varlığının sürekli erimesini seyretmesidir.

Tasarrufun sahibi ve yatırımlarım kaynağı olan bu kesimin şimdi de ek vergi ve ücret baskılamasına maruz kalması söz konusu.

Ne de olsa IMF’siz IMF programı uygulanıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları