Aydınlanma devrimine saplanan zehirli bir hançer

08 Eylül 2023 Cuma

Tarih 4 Eylül 1990. Saat 15.15 dolayında Koşuyolu’ndaki evinden çıktı. Sürekli alışveriş yaptığı markete giderken çapraz ateşe tutuldu. Aldığı altı kurşun yarasıyla olay yerinde can verdi, bedeninden beş kurşun çıkarıldı. Katledilen kişi, şeriat karşıtı ve İslam dini ile ilgili yazılarıyla tanınan Turan Dursun’du. 

Dinci terör bir can daha almıştı. “Faili meçhul” denilen cinayetlerin arttığı 1990 yılında önce Prof. Dr. Muammer Aksoy, sonra gazeteci Çetin Emeç ile şoförü Sinan Ercan ve ardından eski müftü ve yazar Turan Dursun suikast sonucu öldürülmüştü.

İran Televizyonu ve Tahran Radyosu, katliamı bültenlerinde birinci haber olarak duyurdu.

Cinayet göz göre geldi, 2000’e Doğru dergisindeki yazıları nedeniyle sık sık gericilerden tehditler alan Turan Dursun korunmadı.

HER FIRSATTA GERİCİLERİ ANANLAR SUSKUN

Hain pusudan sonra 33 yıl geçti ve bu yıl 4 Eylül’de Turan Dursun’u demokrasi getireceğini vaat eden siyasetçilerimiz anmadı. Düşünce özgürlüğünü ve can güvenliğini savunduklarını söyleyenler, sosyal medyada sessiz kaldılar.

Oysa tescilli Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı Necip Fazıl Kısakürek’i anmayı hiç ihmal etmemiş, kadın ve laiklik düşmanı İsmailağa Cemaati’nin şeyhi için övgü dolu mesajlar paylaşmışlardı. Sağcı ve siyasal İslamcı partiler için bu zaten şaşırtıcı değildi. 

CHP lideri Kılıçdaroğlu da anmadı Turan Dursun’u. Gericilerle helalleştiği, 38 siyasal İslamcıyı CHP listelerinden TBMM’ye soktuğu, HÜDA PAR gibi şeriatçı bir partiyi bile düşmanlaştırmayacağını söylediği, laiklik karşıtlarını danışman atadığı bir dönemde kendisinden başka bir tutum beklemek de aptallık olur aslında.

“Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim, halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım?” diyen, vaizlik yaptığı 14 yıl boyunca gericiliğe karşı tutumundan dolayı sık sık sürülen bir Aydınlanma kahramanını anmadı siyasetçiler...

Eski köye yeni âdet getirdiği söylenen, yani Atatürk büstüne çelenk koyan, ağaç diktirten, imamları sinemaya götüren ve onlar için kurslar açan, hastane ve baraj yapılması için çaba harcayan devrimci bir aydına sahip çıkmadılar.

29 EKİM'DE TAKİYEYİ GÖRECEĞİZ!

Aslına bakarsanız, siyasetçilerin rol yapmamaları iyi bence, takiye yapınca birileri inanıyor çünkü! Gerçekte oldukları gibi konuşmaları halk için iyidir ama öyle olmadığını, işlerine geldiği gibi göründüklerini, oy için dönüp durduklarını biliyoruz.

Sürekli demokrasi, insan hakları, özgürlük diyor; her 19 Mayıs, 23 Nisan, 29 Ekim ve 10 Kasım’da sahte Atatürkçü mesajlar paylaşıyorlar. Sonra da gericileri, siyasal İslamcıları, şeyhleri, şıhları, tarikatçıları, şeriatçıları övüp anıyorlar! O nedenle bu ikiyüzlülüklerini bir kez daha ifşa etmek istiyorum. 

29 Ekim’de mesaj paylaşırken sakın şunu unutmasınlar. Özdemir İnce, iki hafta önce yazdı. Cumhuriyetin 100. yılında anacakları lider, 1923 yılında dini dünya işlerine karıştıran din adamlarına karşı bu sözleri cesaretle söyledi:

“Eğer (din adamlarına) karşı benim şahsımdan bir şey anlamak isterseniz derim ki ben şahsen onların düşmanıyım. Onların menfi istikamette atacakları bir hatve (adım), yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim gayeme değil, o adım benim milletimin hayatı ile... o adım milletimin kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle hemfikir arkadaşlarımın yapacağı şey, mutlaka o adımı atanı tepelemektir. Sizlere bunun da fevkinde bir söz söyleyeyim: Farzımuhal bunu temin edecek kanunlar olmasa, bunu temin edecek Meclis olmasa, öyle menfi adımlar atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam, yine tepelerim.”

Aydınlanmanın yolu bu cesaretle açıldı. Turan Dursun, bu yolda yitirdiğimiz büyük bir değerdir. Turan Dursun konusundaki suskunluk da Aydınlanma devrimine saplanmış zehirli bir hançerdir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları