Katliamın ve yıkımın reklamı olmaz

23 Eylül 2022 Cuma

Bugün dünyanın birçok yerinde ve Türkiye’de iklim aktivistleri, yılın ikinci Küresel İklim Grevi için sokaklarda olacak. Ben de bu vesileyle, pek dile getirilmeyen gerçekleri hatırlatmak istiyorum.

Haberi duymuş olabilirsiniz; Hollanda’nın Haarlem kenti, dünya üzerinde kamusal alanlarda et reklamını yasaklayan ilk kent oldu.

160 bin civarında nüfusu bulunan bu kenti yönetenlerin derdi neydi ki böyle bir karar aldılar? 

Bunun temel nedeni, etin küresel iklim krizine yol açan ürünler listesinde en ön sıralarda yer alması. Daha önce Amsterdam ve Lahey kentleri, hava ulaşımı ve fosil yakıt reklamlarını yasaklamıştı ama et ile ilgili olarak ilk kez böyle bir karar alındı.

2024’e kadar uygulamaya konulacak karara göre, toplu taşıma araçlarında, otobüs duraklarında, sokaklardaki ilan panolarında, kamusal hiçbir alanda et reklamına izin verilmeyecek. 

Belediye meclisinin Yeşil Sol (GroenLinks) partili üyesi Ziggy Klazes, verdiği teklif ile yasağın ucuz et için yapılan kitlesel üretimi ve bunları kullanan ayaküstü yemek (fast food) sektörünü hedeflediğini söylüyor. 

Bu karar üzerine Hollanda et endüstrisinin kodamanları ve bazı sağcı siyasetçiler, ateş püskürdü. Neymiş, bu sansürmüş; işyerlerinin reklamı yasaklanamazmış, neyin iyi olduğuna kim karar verecekmiş...

BİLİM GÖZ ARDI EDİLİYOR 

Elbette bilimsel kanıtlar göz önünde bulundurularak neyin kötü olduğu ortaya konubilir. 8 Ağustos 2019’da Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) özel raporu, bitki bazlı beslenmeyi iklim değişikliğini azaltmak için büyük bir fırsat olarak tanımladı ve et tüketimini azaltmaya yönelik bir politika önerisi ortaya koydu.

En büyük beş et ve süt şirketi (JBS, Tyson, Cargill, Dairy Farmers of America ve Fonterra) birlikte, ExxonMobil, Shell veya BP’den daha fazla yıllık sera gazı emisyonundan sorumlu.

6 Kasım 2020’de Science dergisinde yayımlanan bir çalışma, küresel iklim hedeflerine ulaşmak için fosil yakıt kullanımını azaltmak şart olsa da küresel gıda sistemi de dönüştürülmediği sürece bu hedeflere ulaşılamayacağını saptadı. 

Söz konusu araştırma, Paris İklim Anlaşması’nın küresel sıcaklıktaki artışı 1.5°C veya 2°C ile sınırlama hedefine ulaşmak için 2050 yılına kadar neyi ne kadar yediğimiz, ne kadarının israf edildiği ve gıdanın nasıl üretildiğinin önemli ölçüde değişmesi gerektiğini gösteriyor. 

Araştırmacılar, mevcut eğilimler devam ederse diğer tüm sera gazı emisyon kaynakları derhal durdurulsa bile, gıda sistemlerinden kaynaklanan emisyonların 30-45 yıl içinde 1.5°C hedefini aşacağını ve 90 yıl içinde 2°C hedefini aşabileceğini buldu. (https://science.sciencemag.org/content/370/6517/705)

Bu durumda gezegen, insanlar ve tüm canlılar için iyi olanı kabul etmemek, bilime de akla da aykırıdır. Dolayısıyla et reklamı yasağını “diktatörlük” veya “sansür” olarak nitelemek abesle iştigaldir. Nasıl sigara reklamı savunulamazsa et reklamı da savunulamaz. 

ASIL SORUN ETİK

Buraya kadar yazdıklarım çevre açısından risk yaratan faktörlerle ilgili. Oysa sürekli görmezden gelinse de et ve hayvansal tüketim ile ilgili en önemli sorun etiktir. Etin gerçekte yaşamak isteyen ama canı alınan bilinç sahibi ve duyguları olan bir hayvanın bedeni olduğu düşünülürse bunun reklamının yapılması sorgulanmalıdır.

Hayvansal tüketimin insan sağlığına olumsuz etkileri araştırmalarla kanıtlanıyor ancak bu yazıda anlattıklarımla ortaya çıkan nettir: Hayvansal tüketim hayvanlar için katliam, doğa için yıkımdır. 

Etin sadece artan fiyatı ile ilgilenenler, hayvanlara ve doğaya ödetilen bedeli göz ardı ettikçe, hayvansal tüketime dair etik sorgulamadan kaçtıkça sonunda insan türü gezegeni herkes için yaşanmaz hale getirecek. 

Onun için diyorum ki katliamın ve yıkımın reklamı olmaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları