‘Liberal’ pişkinlik bu işte!

03 Kasım 2023 Cuma

AKP’ye yıllarca destek veren ‘liberaller’, bugünlerde Cumhuriyetin 100. kuruluş yıldönümü dolayısıyla yine bulanık akıllarından çıkan isabetsiz yorumlarıyla medyada yer alıyor. 

Birisi Paris’teki evinden Türkiye’yi yanlış yorumlamaya devam eden Nilüfer Göle. Hani modernite eleştirisi gibi teorik bir konuyu, “Burkanın karanlığının rahatsız ediciliğini seviyorum” cümlesi ile özetleyen sosyoloji profesörü var ya, işte o geçen hafta T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlamış.

Burka ile simgelenen karanlığın, Mahsa Amini gibi kadınları yaşarken hapseden ve bir gün canını da alan gericilik olduğunu düşünemeyen bu bulanık aklın, bir dönem siyasal İslamcılardan demokrasi beklemesi şaşırtıcı değildi.

2021’de College de France’taki bir panelde, “Türkiye’nin AB üyeliğine inanıyorduk. Büyük bir coşku, mutluluk (öfori) içindeydik. Bazı şeyleri değiştirebileceğimizi düşünüyorduk. Cesaret ve nahiflik içinde, samimiyetle, İslamı parlamenter sistem içine alabileceğimize, Türkiye’nin Batılılaşabileceğine inandık” diyerek laikliği hiç anlamadığını göstermesi de şaşırtıcı değildi.

Şimdi yeni söyleşisinde, Atatürkçülük ve Kemalizm arasında ayrım yapması, Atatürk adı kullanılarak yapılan askeri darbeleri “Kemalizm” olarak göstermesi, bunların gerçekte Ali Sirmen’in tanımıyla “Kenanizm” olduğunu görmemesi, Türkiye’deki laikliğin “diğer ülkeler tarafından ‘Müslüman laiklik’ modeli olarak ele alındığını” söylemesi, 1986’da başladığını söylediği özgürlüklerin genişlediği dönemi 2016’da FETÖ darbe girişimi ile kapatması da hiç şaşırtıcı değil. 

‘AYDIN’ GÖRÜNÜMLÜ APARATLAR 

Çünkü 1980’lerde 12 Eylül beslemesi solculuğun bir yansıması olarak sağa yanaşanlar, Özal çevresinde toplanırken, 2000’lerde bu furya AKP’nin çevresinde toplanarak tarihi zirvesini yaptı. 

Çünkü liberallerin özgürlüklerin genişlediğini söylediği dönemde, serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandırdığı bahanesiyle destek verdikleri Özal, neoliberal politikaları gericilikle buluştururken, emekçi kesimleri silindir gibi ezerken, Göle gibiler yalılarında tatlı hayat yaşıyordu. 

Çünkü gencecik çocuklar Gezi’de özgürlükler için can verirken, Türkiye AKP döneminde Balyoz ve Ergenekon operasyonlarıyla cendere altına alınıp, insanlar uydurma belgelerle hapse tıkılırken, hapisten suçsuz insanların ölüsü çıkarken, FETÖ devleti ele geçirirken, Göle gibi “aydın” görünümlüler, emperyalist politikalarla uyum sağlayıp özgürlüklerin genişlediği dönemi 2016’da kapatmayı içine sindirebiliyordu.

KANDIRILANLAR KANDIRMAYA ÇALIŞIYOR

Cumhuriyet hakkında konuşan bir diğer liberal isim, Medyascope’tan Gökçe Çiçek Kösedağı’na röportaj veren Nuray Mert. 

“AKP’liler kendi partilerini muhafazakâr olarak nitelediği, İslamcı tanımından kaçındıkları için, Kemalistlerin bizi zorladığı ‘niyet okumasını’ reddettik. Unutmayalım, niyet okuma, otoriter bir siyaset yaklaşımının ifadesidir” diyen Mert’in, geçen yıl 30 Ekim’de Politikyol adlı sitede, “Ben ne Mahir Ünal’ın ne AK Partililerin ne de genel olarak muhafazakâr ve İslamcıların halihazırda saltanat yanlısı, dahası Arap alfabesi veya fes takmaya dönüş yanlısı olduğunu sanmıyorum” diye yazarak niyet okuması da şaşırtıcı değil. 

Mahir Ünal, “Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir” diyerek açıkça Cumhuriyet ve Harf Devrimi’ni hedef alsa da Mert iyi niyetini koruyarak niyet okuyor ama Erdoğan “Ben şeriatçıyım” demiş olsa bile, AKP aleyhine olacak diye niyet okumasına karşı çıkıyor!

Siz kendiniz gibi herkesin de kandırılabileceğini, daha doğrusu kanmak istediğini mi sanıyorsunuz?

Hâlâ utanmadan, “Laiklik ve cumhuriyetçilik adına muhafazakâr çevrelere yapılan dayatmalardan” söz eden Mert, bu ülkede gericilik adına yapılan katliamları, oruç tutmadığı için öldürülenleri, bomba ile havaya uçurulan gazetecileri, laikliği savunduğu için otelde yakılan aydınları unutup konuyu yine türbana getiriyor!

Liberal pişkinlik tam da bu işte!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları