Çavuşoğlu'ndan ABD açıklaması

Bakan Çavuşoğlu Büyükelçiler Konferansı’nın açılışından sonra yaptığı konuşmada, ABD'ye yönelik "Tehditle, baskıyla, yaptırımla Türkiye'den herhangi bir netice alamayacağınızı öğrenmeniz gerekiyor" diyerek "Dayatmaları kabul etmemiz mümkün değil. ABD'nin birimizin değil birbirimizin önemli olduğunu yeniden görmesi ve anlaması gerekiyor" yorumunda bulundu.

Yayınlanma: 13.08.2018 - 11:35
Abone Ol google-news

<haber-dikey:1053763,1053576>

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Bölgesel buhran yönetimi ve istikrar tesisi çalışmalarını sürdüreceğiz. Stratejik ilişkileri ve bölgesel açılımları karşılıklı çıkar zemininde güçlendireceğiz. Yumuşak gücümüzü artıracağız, küresel ve bölgesel kurumlardaki temsil düzeyimizi elbette yükselteceğiz" dedi.

Onuncu Büyükelçiler Konferansı Başkent Ankara'da resmen başladı. 12-17 tarihlerinde Ankara ve Konya'da gerçekleştirilecek konferans Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun açılış konuşmasıyla başladı. Bu yıl düzenlenen konferansta üst düzey konuklar arasında BM Genel Kurul Başkanı ve Slovakya Dışişleri Bakanı Miroslav Lajcak de yer aldı. Konferansın ilk gününde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve büyükelçiler Dışişleri Bakanlığı Şehitliğini ve Anıtkabir'i ziyaret etti. Bakan Çavuşoğlu konferansın açılışında yaptığı konuşmada, "Osmanlı diplomasisinin köklü geleneği üzerinde yükselen Bakanlık Teşkilatımız, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte ülkemizin yüz akı kuruluşlarından biri olarak hedeflerine artık daha hızlı ve daha güçlü şekilde ilerlemeye devam edecek. Bu yıl “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Girişimci ve İnsani Dış Politika” temasıyla,
konulara göre yapılandırılmış, değerli konuklarla zenginleştirilmiş, yine içerikli bir program hazırladık. Özellikle iş dünyamız, savunma sanayimiz ve bölgesel konulara bu yıl geniş zaman ayırdık" ifadelerinde bulundu.

"Çevremiz boşa çıkan çabalarla enerji ve zaman kaybediyor"

15 Temmuz 2016 günü Türk milletinin tokadının sadece darbeci, sinsi FETÖ terör örgütünü hezimete uğratmakla kalmadığını söyleyen Çavuşoğlu, o gece milletin gücünün tankların gücünü mağlup ettiğini kaydederek, "Göğsünü kurşunlara, bombalara siper eden kahraman ve asil milletimiz demokrasiye olan bağlılığıyla dünyaya da ders verdi. Türkiye’yi kirli tuzaklarla, FETÖ gibi kullanışlı maşalarıyla, terörle, ekonomik savaşla dizayn edebileceğini sananlar o gece bir kez daha hüsrana ve mağlubiyete uğradı. Bunu borçlu olduğumuz şehitlerimizi rahmetle ve minnetle; gazilerimizi şükranla anıyoruz. Bakanlığımız şehitlerini ve tüm şehitlerimizi de aynı hislerle yad ediyoruz. Bakanlığımız da aramıza sızmış hainlere rağmen, darbe girişimi karşısında dimdik durdu. Milletimizle birlikte o gece hain darbe girişimini bastırdıktan sonra hemen harekete geçtik ve Bakanlığımızdaki hainleri de temizledik. Aynı zamanda, ilk günden bu yana FETÖ’nün yurtdışı yapılanmasının çökertilmesi için ilgili kurumlarımızla birlikte amansız bir mücadele içerisindeyiz. FETÖ’nün hain darbe girişimi, hedefine ulaşamadı. Aksine, onyıllar boyunca devlete ve topluma sinsice sızan bu hain örgütten arındırılan Türkiye, Zümrüdü Anka Kuşu misali daha da güçlendi. Milli Şairimiz Akif’in dediği gibi, ezelden beri hür yaşamış, hür yaşayan, bendini çiğneyerek aşan bir milletiz. Köklü devlet geleneğimiz ve milli şuurumuz bizim hep güçlü yanlarımız oldu. Böylesine sağlam bir kök üzerinde Türkiye, Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde yepyeni ufuklara, yepyeni hedeflere, küresel ölçekte yankı ve cevap bulan bir iddiaya ulaştı.

"Devlet dışı silahlı gruplar var"

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu “Yurtta Barış, Dünyada Barış”, ve “muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma” hedeflerine hızla ilerliyoruz. Türk milletinin yazdığı demokrasi destanı sayesinde, yepyeni bir şevk ve kararlılıkla, yeni Türkiye’nin inşası hız kazandı. Yeni Türkiye’nin dış politika ve dış güvenlik anlayışı yeniden tanımlandı. Yeni anlayışımızda tehditler sınırlarımızın ötesinde de olsa, diplomatik, ekonomik ve askeri imkanlarımız ile bertaraf edilecek. Fırsatlar da aynı enerjiyle takip edilecek. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı, Astana süreci, Münbiç Yol Haritası aynı sürecin parçalarıdır. Bunlar, devlet yönetiminin diplomatik ve askeri araçlarının akılcı ve birbirini tamamlar şekilde kullanılmasına örnektir. Yeni dış politika ve dış güvenlik kavramlarımız eskimeyen bir gerçeğe dayanıyor; dünyada ve hele bölgemizde ne olursa olsun, bize hep yansır. Ama çoğunlukla menfi yansır. Peki, neden dünya tarihinin en düşük şiddet düzeyi yaşanıyor denirken biz sürekli bir tehdit ve sınama yaylım ateşi altındayız? Çünkü, çevremiz zayıf, fakir ve kırılgan. Sanayi Devrimi 4.0’ın yaşanmakta olduğu bir çağdayız. Ama, çevremiz boşa çıkan çabalarla enerji ve zaman kaybediyor. Dışarıdan müdahaleler, içeride yönetişim sorunları, kan ve şiddet eksik olmuyor. Ulus devletler tehdit altında. Hala yeni toprak kazanma hevesleri tükenmemiş devletler, devlet dışı silahlı gruplar var. Bunlar, yakarak, yıkarak sadece bugünü değil, geleceği de ziyan ediyor. Maalesef büyük ülkeler de, uluslararası kurumlar da olumlu bir rol oynamıyorlar. Aksine vekalet savaşları var. Sonuçta insanoğlu derin acılar çekiyor" ifadelerinde bulundu.

<haber-dikey:1053818,1053778>

Bakanlığın öncelik ve hedefleri
Dünyada ekonomi olsun, güvenlik olsun şoklar hep yaşanacaktır. Ama bu şoklar ülkeleri daha da “dayanıklı” hale getirmelidir. Türkiye Cumhuriyeti işte böylesine dayanıklı bir devlettir. Etrafımızda yaşanan istikrarsızlıklara, hemen yanı başımızda devam eden şiddet ve terör sarmalına, insani, siyasi ve ekonomik açıdan son derece zor bir bölgede yer almamıza rağmen Türkiye sağlam duruşuyla bütün bu olumsuz tablolara rağmen kararlılıkla hedeflerine ilerliyor. Madem çevremiz kırılgan; madem sorunlar bizi etkiliyor; o zaman ateş yumağı olan çevremizde, sorunlar yumağı olan dünyada, “icraata dönük”, “yeniliklere açık” ama ilkeli bir dış politika kaçınılmaz. İşte bu icracı, yenilikçi ve ilkeli dış politika anlayışına GİRİŞİMCİ ve İNSANİ dış politika diyoruz. Dış politika, bir demokraside “milletin aynası” olmalıdır. Dolayısıyla, girişimci ve insani dış politika felsefesi, Sayın Cumhurbaşkanımızın çeşitli vesilelerle işaret ettikleri üzere, “halkımızın girişimci ruhunu ve insancıl, vicdani kültürünü yansıtan” yerli ve milli bir dış politika yaklaşımıdır. Dış politikamıza girişimci diyoruz, çünkü: Gerçekçi, Bağımsız, Yaratıcı, Etkin; Farklı güç unsurlarını akılcı şekilde birlikte kullanabilen, İnisiyatif almaktan çekinmeyen; Kalkınma ile barışı birlikte düşünen bir politika izliyoruz. Dış politikamız aynı zamanda insani ve vicdani, çünkü: İnsanlığı bir bütün olarak gören, Yaratılanı Yaradandan ötürü seven; her politikanın insanlığın, canlıların hizmetinde olması gerektiğini bilen; İnsanlığın barış, huzur, güvenlik ve refahını sağlamanın kendi ülkesine de hizmet etmek olduğunu bilen; vicdan sahibi bir milli kültürün temsilcisiyiz. Rohinga Müslümanlarına da el uzatırız, dünyadaki tüm mazlumlara da. İnsani yardımlarda dünyada bir numaraya yerleştik. Dünyada en fazla sığınmacıya koruma sağlıyoruz. Arkadaşlar, güçlünün değil haklının, zalimin değil mazlumun yanında saf tutan bir milletin dış politikasını yürütüyoruz" diye belirtti.

"Yaptırım ve tehditleri anlamak ve kabul etmek mümkün değil"

"ABD'nin Türkiye’den yaptırımla ve baskıyla bir şey elde edilemeyeceğini bilmesi gerekiyor"
Türkiye’nin geleneksel ekseninin, NATO üyeliği ve AB üyelik süreci ile tanımlandığını söyleyen Çavuşoğlu, bu yönde yürümeye devam edileceğinin altını çizerek, "ABD ile ilişkilerde son dönemde maalesef arzu etmediğimiz bir noktaya geldik. Ülkemizin güvenliğini ilgilendiren temel konularda ABD yönetimi yapıcı olmaktan uzak bir tavır benimsedi. FETÖ konusunda somut bir adım atmadılar. PYD/YPG/PKK konusunda da beklediğimiz adımları sahada henüz göremedik. Bu tavrı kendilerine yakıştıramıyoruz. Hele, yaptırım ve tehditleri anlamak ve kabul etmek mümkün değil. ABD’nin, geleneksel dostluk ilişkilerimize ve NATO müttefikliğimize sadık kalmasını bekliyoruz. ABD halen iç politikanın da etkisiyle, bir “kafa karışıklığı” yaşıyor. ABD ile ilişkileri düzeltmek için siyasi iradeyi ortaya koyduk. Üzerimize düşeni fazlasıyla yaptık. Yapıcı angajman ve diyalogda ısrarcı olduk, olacağız. ABD’nin “birimizin” değil, “birbirimizin” önemli olduğunu yeniden görmesi, anlaması gerekiyor. Türkiye’den yaptırımla ve baskıyla bir şey elde edilemeyeceğinin bilinmesi gerekiyor. Bu yıl NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde, başta terörle mücadele olmak üzere, Türkiye’nin güvenliği ile NATO’nun güvenliğinin birbirinden ayrılmaz olduğunu tescil ettirdik. Avrupa Birliği ile uzun, ince ve yokuşlu bir yolu 60 yılı aşkın bir süredir yürüyoruz. AB üyelik sürecimizin yeniden canlanmasını ümit ediyoruz. Biz tam üyelik hedefinden vazgeçmedik. AB ülkeleri kendi içinde standartlarından geri adım atsalar dahi, biz kendi standartlarımızı her alanda en yukarıya taşıyacağız. Türkiye olarak reform ve uyum adımlarını atmaya devam edeceğiz. “Vize serbestisi” ve “gümrük birliğinin gözden geçirilmesi” konularında mevcut ataleti aşmalarını bekliyoruz. Göç ve terörle mücadelede işbirliğimiz ise samimiyet ve dayanışma anlayışıyla devam etmelidir. AB ülkeleri kadar Avrupa’da biz de ev sahibiyiz. NATO ittifakı da, AB üyeliği de, temel eksenlerimiz olmaya devam edecektir. Bugün sorunlu bir aile olsa da, Avrupa, bizim de ailemizdir. Ancak Türkiye’nin ilgi ve etki alanının Avrupa’yla sınırlı olmadığı da unutulmamalıdır" ifadelerini kullandı.

Komşu ülkeler ve ilişkiler


"Ülkemizin girişimci ve insani dış politikası, Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda, her şeyden evvel Türkiye’nin çalkantılı uluslararası ortamdan zararsız şekilde geçerek, milli ve tarihi yürüyüşüne devam etmesini sağlayacak adımları atmayı amaçlamaktadır" diyen Çavuşoğlu, konuşmasına komşu ülkeleri ve ilişkileri alarak şu şekilde devam etti:

"Çevremizde yangın var; buhran yönetimini öncelikli görmek zorundayız. Ortadoğu bugün üzüntü verici bir durumdadır. Özellikle Suriye ve Irak, güvenlik ve ekonomik anlamda ülkemiz için ciddi sınamalar oluşturuyor. Türkiye, sekizinci yılına giren Suriye ihtilafının sınır ötesi yansımaları nedeniyle en ağır fatura ödeyen ülkelerin başında geliyor. 3,5 milyon Suriyeli kardeşimizi misafir etmek için bugüne dek 32 milyar Dolar harcadık. Suriye’deki terör örgütleriyle mücadele ettik. Suriye halkının haklı davasını başından beri savunduk. Dünya ülkeleri Suriye halkını yüzüstü bırakırken, biz desteğimizi asla esirgemedik. Suriye’de akan kanın durması ve ihtilafa muteber ve kalıcı bir siyasi çözüm bulunması için var gücümüzle çalıştık. Birçok ülke bu ihtilafa sadece mülteci fobisiyle yaklaşıp kenara çekildi. Halbuki biz, hem Cenevre’de hem de Astana ve Soçi’de sonuç alınması için uğraş verdik, veriyoruz. Suriye’de siyasi çözüm çabalarına öncülük ederken, bir yandan da Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları ile sınırlarımızın güvenliğini garanti altına aldık. Komşumuz Irak’ın egemenliği, siyasi birliği, toprak bütünlüğü, refahı ve istikrarına büyük önem atfediyoruz. Kuzey Irak’ta geçtiğimiz yıl düzenlenen gayr-ı meşru referanduma karşı kararlı ve ilkeli tutum sergiledik. Kuveyt’teki Uluslararası Donörler Konferansı’nda Irak’a en fazla maddi katkı sağlayan ülke olduk. DEAŞ ile mücadelede Iraklı kardeşlerimizle dayanışma sergiledik. Irak Yönetimi DEAŞ belasını büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Şimdi sıra PKK’da. Bunun için, Türkiye ile etkili ve sonuca odaklı işbirliği sergilemelerini bekliyoruz. Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkı vardır. Nerede yuvalanırsa yuvalansın PKK/PYD/YPG varlığının sona erdirilmesi için her türlü adımı atmaya devam edeceğiz. Ayrıca, Irak’taki Türkmen soydaşlarımızın da güvenlik, huzur ve refahına önem veriyoruz. Ve haklarını yakından takip ediyoruz. Şu bir gerçek ki, Irak’ın yeniden imarı, bölgede istikrar için çok önemli bir kazanım oluşturacaktır. İran ile ilişkilerimizi önemsiyoruz. Nükleer Anlaşma’nın da faydalı bir düzenleme olduğuna inanıyoruz. ABD’nin ayrılmasına rağmen diğer ülkelerin devam etmesi olumludur. Körfez İşbirliği Konseyi ve kardeş Körfez ülkeleri (SA, Katar, Kuveyt, Bahreyn, BAE ve Umman) ile ilişkilerimizi daha da geliştirmek için birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Ortadoğu denince önce Filistin akla gelir. Filistin davası vicdanlarda kanayan bir yaradır. Çözümün adresi belli: Filistinli kardeşlerimiz 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan devletlerine kavuşmalılar. Yoksa bölgemizde kalıcı istikrar ve barış mümkün olmaz. ABD ve İsrail ise barış yerine, kışkırtıcı yönde adımlar atıyor. Zulüm ile abad olanın ahiri berbad olur. Gelin bu yoldan dönün. Kudüs, tüm İslam aleminin kırmızı çizgisidir. Gazze’de katliam yapan İsrail’e karşı Filistinli kardeşlerimizin yanında yer aldık, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde iki Olağanüstü Zirve düzenledik. BM Genel Kurulu tarafından ABD ve İsrail’in hukuk dışı eylemlerinin ezici çoğunlukla kınanmasını sağladık. Büyükelçilerimiz Filistin davasının takipçisi olmaya devam edecekler. İİT Zirvesi Dönem Başkanlığımız ve sonrasında İslam dünyasının tüm konularında etkin bir liderlik göstermeye devam edeceğiz. Zaten Türkiye’nin özelliği, aynı anda çok yöne odaklanabilir olmasıdır. Türk dış politikası 360 derece bir bakış açısıyla, çok yönlü ve çok boyutludur. Kardeş Azerbaycan’la bağlarımızı Bakü-Tiflis-Kars demir yolu ve TANAP ile daha da güçlendirdik. Azerbaycan’ın haklarını savunmaya, toprak bütünlüğünü en güçlü şekilde desteklemeye devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde komşumuz Rusya Federasyonu’yla ilişkiler, dış politikamızın önemli unsurlarından biri olmaya devam edecek. Biz Rusya ile ilişkilerimiz konusunda gayet açık ve şeffafız. Bu münasebetlerin özünü karşılıklı saygı ve çıkarlar oluşturur. Bakın, işbirliğimizin Türk ve Rus halkları için getirdiği faydalı sonuçlar zaten ortada. Afrika Ortaklık Politikamızın temel ilkesi, “Afrika sorunlarına Afrikalı çözümler” üretilmesidir. Yani Afrikalı ortaklarımızla işbirliğinde, yerel sahiplenmeyi öne çıkarmaya gayret ediyoruz. İnsani
yardımların yanında, esas olarak, ortaklık anlayışıyla Afrika ülkelerine kapasite inşası ve sosyal kalkınma projeleriyle destek veriyoruz. Hâlihazırda kıtada 41 Büyükelçiliğimiz mevcut. THY, 34 Afrika ülkesinde 52 noktaya sefer düzenlemekte. TİKA’nın 21 bölge ofisi bulunmakta. Afrika’ya verdiğimiz önem ortada."

"Dünyada bazı konular için artık kafa kafaya verip konuşma zamanı gelmiştir"


Önümüzdeki dönemde, Arjantin ve Kolombiya’da Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri açılacağını söyleyen Çavuşoğlu, "Bir yandan bölgeyle ticaretimizi artırırken, aynı zamanda Serbest Ticaret Anlaşmaları müzakere ediyoruz. Kıtasal açılımlarımızı küresel girişimlerimizle destekliyoruz. En Az Gelişmiş Ülkeler grubuna yönelik BM Teknoloji Bankası’nı da geçtiğimiz Haziran ayında Gebze’de açtık. Burada üretilen teknolojiler bu gruptaki ülkelere transfer edilecek, kalkınmalarına doğrudan katkı yapacak. BM Kalkınma Fonu’nun İstanbul’daki Bölgesel Merkezi de Avrupa’dan Orta Asya’ya, geniş bir coğrafyaya hizmet veriyor. Hatta kapsamını genişletip küresel bir etki oluşturuyor. İstanbul’un bir BM merkezi olması yönünde çalışmalarımıza devam edeceğiz. Dünyada bazı konular için artık kafa kafaya verip, “Büyük Uzlaşılar” ve köklü düzeltmeleri konuşma zamanı gelmiştir" bilgisini verdi. Çavuşoğlu, "Terörle mücadelede, iyi terörist-kötü terörist ayrımı çok yanlış. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışı da bitmeli. Kendi bölücü, yıkıcı ideolojilerini, başkalarının vazgeçilmez özlemi olarak empoze edenler yanlış yapıyor. Tabi, kendi halklarının çıkarlarına yabancılaşmış olanlar da hata yapıyor. Bunların sürüklediği “mikro-milliyetçi” veya “mezhepçi”, “aşırıcı” yaklaşımlar artık bitmeli.

"Ege’de, Akdeniz’de olmayacak işler yapıyorlar

Kıbrıs’ta ise sonuca ulaşılması için yeni bir süreç başlatılmalıdır. Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp, aynı sonucu elde edip, buna şaşırmak anlamlı değil. Kıbrıslı Rumlar birleşmek istemiyor.Süreçleri engelliyorlar. Adanın hidrokarbon kaynaklarını da AB fonlarını da gasp etmeye çalışıyorlar. Yunanistan da farklı değil. Zor günlerinde hep yanlarında oluyoruz, ama yine de Ege’de, Akdeniz’de olmayacak işler yapıyorlar. Doğu Akdeniz’i de bir barış ve refah bölgesi haline getirmek hepimizin çıkarına değil mi? Orta Doğu’da ulus devletleri koruyan, insanı yücelten, bir güvenlik ve kalkınma sistemine ihtiyacımız var. Gelelim “sorunlu aile” dediğim Avrupa’ya. Bir yazarın dediği gibi, Avrupa’yı Avrupa yapan vizyon da sınama altında. 1945 sonrası kuşakların savaş korkusu unutuluyor; 1968 kuşağının katkısı olan insan haklarına dayalı hassasiyetler köreliyor; nihayet Soğuk Savaş sonrası, birleşik bir Avrupa fikri de artık revaçta değil. Avrupa’nın yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı ve aşırı sağ patlamasını, stratejik konulardaki kafa karışıklığını, darbecilere dahi kucak açan ve bölücü teröristleri besleyen ahlaki çıkmazını ne yapacağız? Bunların Avrupa’yı dünyanın hasta adamı yapacağı uyarımızı tekrarlıyoruz. Geçen gün basına da yansıdı, hepimiz üzüldük. Ama sorunu da ortaya koyuyoruz. AB Dönem Başkanı olan Avusturya’da “2018 yılının ilk bebeği” olarak dünyaya gelen Asel bebeğin fotoğrafını ailesi sosyal medyaya koymuş. Bunun üzerine, sosyal medyada Asel bebek ve ailesi hakkında ırkçı ve nefret içerikli ifadeler patlamış. Arkadaşım! Bu iş çocuk oyuncağı değil! Bu gidişat hiç de iyi değil. Ona buna laf yetiştireceğine bil ki, toplumunda, siyasetinde sorunlu bir akım var ve bunu düzeltmen lazım. Başka bir örnek de, yenince “Alman ve Avrupalı” görülen, yenilince “göçmen” ve “Müslüman” olarak dışlanmaya çalışılan Mesut Özil, İlkay Gündoğan ve daha niceleri. Avrupa’da her üç vizyonun da yaşadığını göstermek AB’nin görevidir. Bunu başaran bir AB, çevresine de dünyaya da ışık tutar. Gelin, büyük Uzlaşı’larla bunu birlikte yapalım. Biz farklılıklarımızla zengin olan bir aileyiz. Trans-Atlantik bağın da kıtaları birbirine dijital olarak bağlayan kablolardan oluşmadığını hatırlatmak isterim. Kuzey Amerika ve Türkiye dahil Avrupa, aynı zamanda bir ekonomik, siyasi, güvenlik topluluğu oluştururlar. Aile içi kavga ve çekişme artık bitmelidir. Aynı zamanda, tüm Avrupa’da güven, güvenlik, refah ve istikrar sistemini de el ele verip yeniden canlandırmalıyız. Yine mesela; Kuşak ve Yol girişiminin, Londra’dan İstanbul’a ve oradan Pekin’e uzanan bir hat üzerinde, altyapıdan, ulaşıma, yatırımlardan, BM 17 kalkınma hedefinin her birine katkı yapmasını sağlamalıyız. Yani, bölgemizde ve dünyada Büyük Uzlaşıların gerektiği bir dönemde, birlikte çalışmayı yeniden öğrenmeliyiz. Bunun için çok taraflı düşünecek; halkla bütünleşmiş iç ve dış düzenler ve insanlık için çalışan kurumlar isteyen; kırılgan bir dünyadan, dayanıklı bir dünyaya geçişin anahtarını işbirliğinde gören olgun ortaklar arıyoruz. Zihnimiz açık. Dinç ve vizyon sahibi ortaklarla çalışmaya hazırız" şeklinde konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler