Hakan Fidan'a 'İran ajanı' diyenler İsrailli değil, Amerikalı çıktı

ABD’nin başkenti Washington’da Hürriyet Gazetesi’nin temsilcisi olarak görev yapan gazeteci Tolga Tanış, “POTUS ve Beyefendi” adında bir kitap yazdı.

Yayınlanma: 12.03.2015 - 22:29
Abone Ol google-news

Tolga Tanış’ın kitabında, ABD gizli belgelerinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili yazılanlar da yer alıyor. Tanış, Hakan Fidan’ın İran bağlantısı ve İran gizli servisine bilgi aktardığı iddialarının, sanıldığı gibi İsrail kökenli değil, bizzat ABD kaynaklı olduğunu öne sürüyor. Kitabın o bölümü şöyle: ABD, Suriye’ye müdahale etmedikçe Erdoğan sinirleniyordu. Erdoğan sinirlendikçe de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili Amerikan basınında öyküler çıkmaya başladı. Haberler, Wall Street Journal’ın 10 Ekim 2013 tarihli yazısıyla başladı.

“Türkiye’nin istihbarat şefi Suriye’de kendi yolunu çizdi” başlıklı haberde, şöyle deniyordu:

Geçmişte ABD’nin Türkiye ve Irak Büyükelçisi olarak görev yapan James Jeffrey, “Hakan Fidan yeni Ortadoğu’nun yüzü. Onunla işbirliği yapmalıyız, çünkü işleri halledebiliyor. Ancak ABD’nin gözü kapalı dostu olduğunu da düşünmemeliyiz, çünkü değil” dedi.

ABD’li yetkililere göre, Türkiye’nin generalleri Arap Baharı’nı Türkiye’nin bölgedeki liderliğini genişletmeye odaklanmak için kullanan Erdoğan ile en yakın danışmanları Fidan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na boyun eğiyor.

***

Fidan, Başbakan’ın baş uygulayıcısı. Fidan’ın gittikçe artan rolü Washington’da telaşa, şüpheye ve kıskançlıkla karışık saygıya neden oldu.

***

Üst düzey ABD’li yetkililer, Fidan’ın üç yıl önce ABD ve İsrail tarafından toplanan hassas bir istihbaratı İran’a verip Türkiye’nin müttefiklerini rahatsız ettiği dönemde kaygıların arttığını ifade ediyorlar.

 

Türkiye karıştı

Haberin ardından Türkiye karıştı tabii. Sonra da Washington Post’ta David Ignatius’un köşesinde Hakan Fidan’ı suçlayıcı ifadelerin yer aldığı haberler patladı. Ignatius bir yazısında, Hakan Fidan’ın İran’a istihbarat aktardığına dair ilk kez somut bir suçlama dile getirilmişti.

Görev başındaki bir ABD’li istihbarat yetkilisi, MİT Müsteşarı Hakan Fidan için, “Dünyaya farklı gözle baktığımız çok net” demişti.

Ancak Fidan’ın İran’a bilgi verdiği iddiaları aslında yeni değildi. Daha önce de İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak söylemişti:

“Türkiye dost bir ülke ve stratejik müttefik. Fakat Türk gizli servislerinin başına İran’ın bir destekçisinin getirilmesi bizi endişelendiriyor. Bu atama, İranlıların gizli bilgilere ulaşmasına neden olabilir.”

Benim konuştuğum bir kaynak, Fidan’ın İran’a verdiği öne sürülen bilgilerin bazı önemli İranlı figürler hakkında ABD istihbaratının topladığı bilgiler olduğunu söyledi.

Yani Fidan, aslında İranlılara bilmedikleri bir bilgi vermemişti.

Ancak istihbaratçıların kıymetli saydıkları bir bilgiydi bu. Çünkü Fidan, İranlılara bunu söyleyerek Amerikalıların bu bilgilere sahip olduğunu bildirmiş oldu. Ancak bunun dışında Fidan’ın İranlılara verdiği Amerikan ve İsrail istihbarat bilgilerinin, PJAK’a karşı yürüttükleri terörle mücadelede İran’a yardım edecek detaylar olduğunu söyleyenler de vardı.

Kısacası, Fidan’ın Tahran’a ne verdiği, tam olarak net değildi.

Hakan Fidan’ın İran bağlantısıyla ilgili ABD’nin resmi görüşü, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki’ye soruldu. Psaki, “Türkiye ile yakın çalışıyoruz. Türkler, yakın bir müttefik. Türk istihbarat şefi de dahil olmak üzere tüm düzeylerde bir dizi yetkiliyle yakın temas halindeyiz” dedi ve orada bıraktı. Fidan İran’a bilgi vermiş mi, buna girmek yasak. Peki, bunlar niye üst üste çıktı?

 

Kaynak: NSA

CIA eski ajanı Edward Snowden’ın belge sızdırdığı üç kişiden biri olan belgeselci Laura Poitras, Alman Der Spiegel dergisi için bir haber hazırladı. Ve haberin yanında da, Türkiye için şok etkisi yaratacak bir belge yayımladı. Buna göre POTUS ve Beyefendi’nin 2013 Mayıs görüşmesinden önce hazırlanan bir NSA istihbarat raporunda, Fidan’ın İran’la ilişkisine değiniliyordu.

 

Fidan’ın adı kapalı

Ve Amerika’nın en gizli istihbarat örgütü sayılan, Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’in elli yıldan fazla süredir Türkiye ile sinyal istihbaratına dayalı bir işbirliği olduğu hatırlatılan, bazı kısımları kapatılmış dört sayfalık belgede de aynen şu ifadeler kullanılıyordu:

Son yıllardaki ABD istihbarat raporları, MİT/SİB’in (Sinyal İstihbarat Başkanlığı) başındaki Dr. ...’ın (burada Hakan Fidan’ın adı kapatılmış) İran bağlantılarına işaret ediyor. Bu bağlantıların ABD sinyal istihbarat ilişkilerine muhtemel etkileri şu anda bilinmiyor.

 

Yine yorum yok

Beyaz Saray yine yorum yapmadı elbette. Ama belge, 2013’ün Ekim ayında üst üste çıkan, Beyefendi’nin en yakın adamı Hakan Fidan haberlerinin kaynağının ne olduğuna da açıklık getirdi. Amerikalılardı. Beyefendi’nin sağ koluna vuranlar, POTUS’un adamlarıydı. Amerikan medyası yandaş değil, Amerikandır İki öykünün Türkiye’yi böylesine sallaması başka bir gerçeğin de bir kez daha anlaşılmasına neden olmuştu bu arada.

 

Çuvalcı General: Paraşütle atlayalım

Tolga Tanış kitabında, 2003’te, ABD askerlerinin K. Irak’ın Süleymaniye kentinde, 11 Türk askerini yakalayıp, başlarına çuval geçirmesi ve 60 saat alıkoyması olayıyla ilgili bir belgeyi de ilk kez yayımladı. İşte o bölüm: Çuval geçirme olayından tam iki hafta sonra ise... 18 Temmuz 2003’te adı “Çuvalcı General”e çıkan 101. Hava İndirme Tümeni’nin başındaki Tümgeneral David Petraeus ile Türk Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Sadık Ercan gizli bir toplantı gerçekleştirdiler. Görüşmenin tutanaklarına ulaşmam tam üç buçuk yıl sürdü. Görüşmede, masaların yumruklanmasını, karşılıklı restleşmeler, tehditler vesaire beklersiniz değil mi. Hayır. Bir masanın etrafına dizilmişler.

 

Hiçbir şey olmamış gibi...

Hiçbir şey olmamış gibi... Hiçbir şey olmamış gibi konuşuyorlar. Öyle ki, Petraeus bir ara Ercan’a her şeyi geride bırakıp ortak bir paraşüt atlayışı yapmayı, sonra da törenle Silopi’de bir anlaşma imzalamayı önerecek kadar ileri götürüyor işi. Askerleri Türklerin başına çuvalı geçirmiş ama hiç sıkılmadan, “Türk Özel Kuvvetleri ile devam eden operasyonları dört gözle bekliyorum” diyor. “Türk irtibat subayından memnunum” diyor. Ercan da ona cevap veriyor: “İşbirliği için teşekkür ederim” diyor. Şimdi ikisi de yok.

 

‘Gül onlarla börek yedi, biz unutmayız’

Kitapta, Azerilerin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 14 Ekim 2009’da maç izlemek için Bursa’ya gelen Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın onuruna bir yemek verip yemekte konuğuna tandır böreği ikram etmesine o kadar bozuldukları da yeraldı. 2013 Eylülü’nde protokoller konusunu görüştüğüm üst düzey bir Azeri yetkili şunu söyledi bana: “Gül onlarla börek yedi, biz unutmayız.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler