Öztin Akgüç

Siyasal Yalanlar

03 Ağustos 2014 Pazar

Dillere yerleşmiş, sık yinelenen başlıca siyasal yalanları, Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde özetlemeye çalışayım.
? Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir.
Kâğıt üzerinde yazılı, resmi bir hukuk düzeni olmasına karşın, uygulaması yok. Son olayların da ortaya koyduğu, ülkede silahlı güçleri olduğu da anlaşılan mafya türü örgütlerin çatışması, savaşımı var. Hukuk yok, güç kullanımı var. Yargı güçlünün denetiminde, çoğu kez yazılı, resmi hukuka şekli uygunluk bile sağlanmadan, keyfi uygulamalar yapılıyor. Yargıya güven yok. Yalnız sözde kalmak, bazı çevrelere hoş görünmek üzere “yargıya güveniyoruz” takıyyesi yaygın.
? Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Gerçeği yansıtmayan slogan. Uygulama; egemenlik fiilen toplumun iradesi alalaması ile patrona aittir ve patron tarafından isteğince (keyfi) biçimde kullanılır. Resmi düzen kâğıt üstünde kalırken gayri resmi hiyerarşi geçerlidir. Sözlü buyruklar uygulamada yasaların yerini alıyor. Ulusal iradeyi temsil ettiği ileri sürülen patron etrafında, çıkar ilişkisiyle veya beklentisiyle ilkesiz, programsız bir klik çevre, yandaş grubu oluşmuş durumda... Patronla bu grup arasında karşılıklı sürekli alışveriş var. Topluluğa ise ileride geri alınmak üzere seçimler sırasında ulufe dağıtılıyor.
? Halkımızın değerleri.
Sık sık halkımızın değerlerine yollama yapılır. Halkımızın değerlerine saygılı olmaktan söz edilir. Bazı savlar, beklentiler, uygulamalar halkımızın değerlerine dayandırılır. Yeri geldikçe, halkımızın değerlerinden dem vurularak halk dalkavukluğu da yapılır. Yıllardır kamu sektöründe, özel kesimde, akademik yaşamda, çok kıyısında da kalsa yazılı medyada çeşitli görevler yapmaya çalıştım. Yaşantım halktan tümüyle kopmuş değil, fildişi kulede de yaşamıyorum. Halkın değerlerini bir türlü öğrenemedim. Gerçi bende anlayış yavaşlığı, algılama özürü var, ama halkımızın değerlerini bilen, özümseyen, uygulayan birileri yazsalar, açıklasalar da, ben ve benim gibiler de öğrense, uymaya çalışsa, rehber olarak benimsese yararlı olur.
? Liyakat esası.
Terfilerde, atamalarda, övgülerde, liyakat esasından söz edilir. Uygulamada ise tersine ayrım, negatif seleksiyon, kötünün iyiyi dışlaması söz konusudur. Yeteneksizler, güçlü gördüklerine hulul ederek, siftinerek, hizmet sunarak hukuk, hatta etik dışı isteklere alet olarak belirli makamlara gelirler. Ülkenin tüm sorunları da bu tür ilkesiz, kişiliksiz davranışlardan, niteliksizliklerden kaynaklanır. Liyakat yerine belli bir kliğe mensup olma, yandaşlık, tabasbus, yaltaklanma, övgü düzme, kraldan ziyade kralcı olma uygulamada geçerli tercih nedenleridir. Dikkat edilirse bürokraside de, politikada da, akademik yaşamda da hatta özel sektörde de liyakat değil, yukarıdaki ölçüler geçerli ve tercih nedenleridir. Bu tür tercihler başarısızlığın, kargaşanın da ana kaynağıdır.
? Yakıştırılan övünç sıfatları.
Toplumda kişiler kendilerine belli sıfatları uygun görüyor, yakıştırıyor, bu sıfatla statü kazanmaya yöneliyorlar. Milliyetçi, muhafazakâr, mütedeyyin, alperen, mücahit, demokrat, solcu, komünist, Atatürkçü, Kemalist sık kullanılan nitelemeler. Kuşkusuz her içten, samimi inanca, içeriğine, anlamına uygun davranışa saygı duymak gerekir. Ancak bu sıfatlar yanıltıcı bir etiket olarak kalmamalı, davranışlar da bu sıfatların gereğine, uygun ve tutarlı olmalıdır. Ziya Paşa’nın özlü deyişini sık sık anımsatmak zorunda kalıyoruz: “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Aldatmaksa maksat aldanan yok nafile, alabildiğince doğruları, gerçeği söylemeye, yazmaya çalışalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları