Unutmadım... Unutmayacağız...

01 Temmuz 2018 Pazar

Yarın 2 Temmuz. Tam 25 yıl önceydi. Sanki dün gibi... Unutmadım... Unutmayacağız...
Sekiz saat boyunca “Şeriat isteriz” diye haykıran gürûhu... Tekbir getirerek savunmasız insanları ateşe vermelerini...Yaşanan vahşeti... Unutmadım, unutmayacağız...
O gün orada ‘Devlet’in aczini, devletin yokluğunu da unutmadım.
Defterine Nâzım Hikmet’ten iki dize yazan ilkokul çocuğunun peşine düşen; “savaş istemiyoruz” diyeni hapse tıkan, nice yazarı, şairi hapislerde çürüten Devlet, o gün Sivas’ta yoktu.
O gün orada Devlet, ortaçağ karanlığına teslim oldu. Unutmadım, unutmayacağız...
O gün orada yok edilen, sadece aydınlarımız, yazarlarımız, şairlerimiz, sanatçılarımız, çocuk yaştaki folklorcularımız değildi. O gün Sivas’ta ateşe verilip tutuşturulan sadece Madımak Oteli değildi. Ateş, laiklik, düşünce özgürlüğü, insan hakları, yaşama hakkı, insan onurunu da yaktı kül etti.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in saatler boyu, endişe edecek bir şey yok deyişini... Başbakan Tansu Çiller’in aklımdan asla çıkmayacak “Neyse ki, otelin dışındakilere hiçbir şey olmamıştır” sözlerini de unutmadım.
Sonra... Sonra sanıkların mahkemelerini izlemek üzere Ankara’ya gittiğimde yaşadıklarımı unutmadım, unutmayacağım... Duruşma salonunda ve dışarıda haykırılan sloganları: “Kahrolsun laiklik”, “Şeriat isteriz” sloganları, nidaları... “Bir Sivas yetmez, daha çok Sivas”... “Hepinizi cehennem ateşinde yakacağız” tehditleri!
Duruşma salonunda: Sanık ve yakınlarının ellerine geçirdikleri kalem, bozuk para, ne bulurlarsa yargıçlara fırlatmaları; yargıçların kürsülerin altına saklanmaları... Avukatların pis pis gülerek seyretmeleri... Hiçbirini unutmadım...
Yıllar süren duruşmalar... Burnumuzun dibinde oldukları halde aranıp da bulunamayan, bulunup da yakalanamayan caniler... Yakalananların tek tek tahliyesi... Açılan, kapatılan, hep yeni baştan ele alınan dosyalar... Komisyonlar rezilliği... Sonunda zamanaşımı... Sonunda adaletsizlik... Unutmadım... Unutmayacağız.
2 Temmuz 1993... O gün ve o günden sonra yaşanan süreçte nice anlı şanlı gazetecinin, televizyon ahkâm kesicilerinin yorumlarını, yazılarını da unutmadım, unutmayacağız...
“Olaylar kötü amaaa”; “Olanlar vahşet, ancaaak...” diye başlayan... Aziz Nesin de...” diye devam eden yorumlar... Kimi Aziz Nesin’in duymadıkları, okumadıkları konuşmasını; kimi “Ama Sivas’ta da böyle yapılmaz ki...” diyerek; hani Erzurum’da olur ama Sivas’ta olmaza getirmeleri...
Unutmadığım, unutmadıklarımızla birlikte, yitirdiğimiz canlar yeniden yeniden öldürüldü...
İçlerinden biri eleştirmen, edebiyat bilimcisi, araştırmacı, yazar Asım Bezirci’ydi.
İçlerinden biri, deniz feneri ışıltısıyla şiirlerini paylaştığım Behçet Aysan’dı.
İçlerinden biri, kaç yaşına gelirse gelsin içinde hep bir çocuk barındıran felsefeci ve şair Metin Altıok’tu.
İçlerinden biri, şair,yayıncı Uğur Kaynar’dı.
İçlerinden biri, üç telli curanın son ustası, halk ozanı Nesimi Çimen’di.
İçlerinden biri, Muhlis Akarsu... Biri halk müziği sanatçısı ve araştırmacısı Hasret Gültekin...
İçlerinden biri karikatür sanatçısı Asaf Koçak.
İçlerinden biri grafik sanatçısı Ahmet Özyurt.
İçlerinden ikisi Menekşe Kaya ve Koray Kaya. Folklorcu kardeşler. Abla 17, küçük kardeş 12 yaşındaydı...
İçlerinden biri... Her birinin adı, mesleği, aydınlık bir yaşamı ve geleceği vardı...
Unutmadım, unutmayacağız... Ta ki adalet yerini buluncaya kadar...
Belki bir gün yanmadan aydınlığa çıkabiliriz umuduyla...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları