Nermin ‘Hoca’ Neden İhsanoğlu?

05 Ağustos 2014 Salı

Temmuzda yitirdiğimiz Andrew Mango, iki yıl önceki son röportajında, “Günümüz Kemalizminin sorunu nedir” sorusuna;
Günümüz Kemalistleri Atatürk zamanında olduğu kadar pragmatik değiller” yanıtını vermiş, şöyle devam etmişti: “Dünyayı yeterince takip etmiyorlar. Dolayısıyla fikirleri dış dünya ile uyumlu değil.” (Ağustos 2012, Research Turkey)
Kendisini öteden beri “Kemalist” olarak tanımlandıran Prof. Nermin Abadan Unat ile konuşurken, Mango’nun hep bu sözlerini düşündüm..
Abadan Unat, Mango’nun eleştirdiği Kemalistlerden değil…
Dünyayı, gençliğinde yaptığı gibi tıpkı, hâlâ çok yakın takip altında tutuyor ve olaylara daima geniş dünya penceresinden alabildiğine pragmatik bakıyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığını böyle bir perspektifte değerlendiriyor.
Raf, raf… muntazam arşivlenmiş “Entegrasyon”, “Avrupa”, “Kemalizm”, “Gezi”, “CHP”, “Kentsel Dönüşüm, Kent Ekonomisi”, “Çokkültürlülük”, “Medya”, “Demokrasi”, “Milliyetçilik”, “Küreselleşme”, “Din, Laiklik, İslamcılık”, “Türkiye’de Muhafazakârlık”, “Türban”, “İnsan Hakları”, “Azınlıklar”, “Göç ve Kadın”, “Kadına Şiddet” gibi sırayla dosyanın bulunduğu kütüphanesinden çıkardığı Yılmaz Esmer araştırmasını açıp önüme koyuyor.
Yılmaz Esmer’in ’90’dan beri aralıklarla yaptığı bu araştırmada, malum, Türkiye’nin muhafazakârlık haritası hemen hiç değişmiyor.
Araştırmanın konu aldığı başlıca dört alan olan dindarlık, kadının statüsü, hoşgörü, siyasal katılım konularında ’90’dan bu yana arpa boyu yol alınmadığına dikkat çeken Nermin Hanım, her gündeme gelişinde şok yaratan bu “Değerler Atlası”nın sayfalarını önümde çevirmeye başlıyor.
Türkiye, Avrupa Konseyi’nin 47 ülkesi içinde en sağcı ülke, kadın-erkek eşitsizliği, kadına biçilen rolde en geri konumdaki ülke, toplum yaşamında dinin; insan yaşamında Tanrı’nın yerinin en üst mertebede yer aldığı ülke, dinin ahlak, vicdan değerleri için değil de… sadece öbür dünya için gerekli olduğunu (yüzde 76 ağırlıkla) düşünen; mistik ve ruhani nedenlerden çok, dini (yüzde 64 oranla) temel ibadet ritüelinden ibaret gören ülke…
Böylesine -hadi adını koyalım!- “ortaçağ değerleri”nin hâkim olduğu bir tablo ile yüz yüzeyiz.

‘Treni kaçırmanın bedeli’
Gözlerimin önünde ancak engizisyon yıllarına karşılık gelebilecek şu türden oranlar uçuşuyor: “Bilim ve din çatışırsa, her zaman din doğrudur diyenlerin oranı yüzde 79, kadın kocaya daima itaat etmeli diyenlerin oranı yüzde 64, işte erkeğe hep öncelik verilmeli diyenlerin oranı yüzde 60!
Bu verilerden hareketle Nermin Hanım özetle “Erdoğan’ın alternatifi, İhsanoğlu profilindeki bir adaydan başkası olamazdı!” sonucuna ulaşıyor.
Toparlanamadığı için sol treni kaçırdı” diyor kısaca; “Treni kaçırmanın bedelini şimdi AKP ile aynı dili konuşan bir aday göstermek zorunda kalmakla ödüyor!

Yeni dünyayı anlamak
Bu pragmatizm/gerçekçiliğin yanı sıra, Prof. Abadan Unat, küresel bir analiz de getiriyor:
Bugün gerçek sol çok zor!” diyor: “Çokuluslu şirketlere nasıl karşı koyacaksınız? Yalnız Türkiye’de değil, Avrupa’da da artık sol yok. Sol adı altında çeşitli maskaralıklar var. Almanya, İngiltere, Macaristan.. her yerde koyu muhafazakârlık yaşanıyor. Söz konusu olan sadece… hukuk devletine saygı, yargı bağımsızlığı ve demokrasinin ana şartlarına riayet. Artık sol düşünce olamaz. Olamaz çünkü dünya ekonomisi iç içe hale geldi. Yepyeni bir dünyada yaşıyoruz. O dünyayı iyi anlamak lazım. Küreselleşmeyi def edemezsiniz. Daha sofistike bir mücadele gerekiyor...
İhsanoğlu’nu bu nedenlerle mi destekliyorsunuz” sorusunu; Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin ilk kadın asistanı, ilk kadın doçenti, ilk kadın profesörü, fakültenin ilk “Siyasal Davranış Kürsüsü”nün kurucusu Nermin Abadan Unat, son kertede şöyle yanıtlıyor:
İhsanoğlu’nun kariyeri muhafazakârlık içinde geçmiş, ama bu, hak edilmiş bir kariyer. Gasp edilmiş bir kariyer değil. Mühim olan demokrasinin (hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, düşünce özgürlüğü gibi) temel değerlerine uymasıdır. Ben, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bunu yapacağına/yapmak zorunda kalacağına inanıyorum. Eğer iktidarın antitezi olacaksa, bunu yapması lazım. Yanılabilir miyim? İnsanoğlu bu, yanılır. Ama bu adayın vasfına baktığımda, sözünde duracağına inanıyorum!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları