Yasak arası sanat…

12 Temmuz 2018 Perşembe

Evet, ne bekliyorduk? Seçim öncesi verilen vaatleri mi? OHAL kalkacak, daha çok özgürlük, daha çok demokrasi mi? Güldürmeyin beni… O nedenle yılların tiyatrocusu Orhan Aydın’ın gözaltına alınmasına şaşmadım. Gerekçe: “Yaşasın Hayat, Yaşasın Tiyatro” dediği için Erzurum’dan; “Darbenin siyasi ayağı araştırılsın” dediği için darbecilikle Antalya’dan ihbar edilmesi… Orhan Aydın iddiaları redetti ve serbest bırakıldı…
İki gündür sanat çevrelerini kahreden bir başka olay Fazıl Say’ın Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda vereceği konserin iptal edilmesi. Dünkü gazetemizde okudunuz. Kente nefes aldıran bu açıkhava tiyatrosu İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait. Gözler derhal oraya çevrildi. Zaten politik baskı söylentileri vardı. Ama Büyükşehir Belediyesi bizden kaynaklanmıyor diyor. Organizasyonu üstlenen Atlantis Yapım ise susuyor. Fazıl Say Instagram’daki duygusal açıklaması dışında konuşmayacak ve zaten konuşmamalı da…
Ama biz? Biz Fazıl Say’ın dünyadaki başarılarını ve konumunu bilenler, Türkiye için önemini kavrayanlar onu sevenler konuşabiliriz, sorabiliriz. Sormalıyız da. Kim, Fazıl Say’ın Türkiye’de dinleyicisiyle buluşmasını engellemek ister? Kim, neden? (Bu arada Sevgili Fazıl Say’ın annesinin bir an önce sağlığına kavuşup yoğun bakımdan çıkmasını ve sanatçımıza güç diliyorum.)

Devlet Opera, Bale ve Tiyatroları’nın geleceği
Tam bu yazıyı yazıyordum ki bir haber geldi: “Devlet Opera Bale ve Tiyatroları kapatıldı” diye… Yok deve! (okurlardan özür dilerim…)
Hayır efendim. Öyle bir şey yok. Şimdilik sadece KHK ile Cumhurbaşkanı’na bağlandı… Cumhurbaşkanı bilmez mi hiç kapatmanın rezillik olacağını. Onca sanatçının kapı önüne konmayacağını. Bırakın dünyanın, kendi suratımıza bakamayacağımızı; Atatürk’ün ‘her şey olabilirsiniz ama sanatçı?’... dediğini… Turizmci Kültür Bakanı hiç izin verir mi buna!?
AKP iktidarı sırasında hani “Türkiye Sanat Kurulu Yasa Tasarısı” Meclis’e sunulmuş, opera ve bale ile tiyatronun birleştirilmesi istenmiş; sanat çevreleri de karşı görüşle, protestolarla ve kamuoyundan gelen baskıyla yasanın çıkması engellenmişti ya… İşte şimdi sıkıysa karşı görüş, sıkıysa protesto, sıkıysa kamuoyu baskısı… Bir kararnameyle hoşça kal özerklik…Ne bekliyorduk ki?
Ama bu kurumlar ‘gerçekten özerk miydi’ diye de sorulur elbet!
Şimdi göreceğiz bakalım, yeni uygulama neler getirip neler götürecek…
Bütün bunlardan söz etmek yerine, bugün bütün bu köşeyi muhteşem bir olaya ayırmak istiyordum… Yerim azaldı ama sığdırmaya çalışacağım:

Donizetti Kraliçeleri
Leyla Gencer’in aramızdan ayrılışının onuncu yılı nedeniyle Borusan Sanat müthiş bir esere imza attı. Donizetti Kraliçeleri- “Donizetti Queens” adlı bir albümde 3 tarihi kaydı bir araya getirdi.
Koleksiyon değeri taşıyan albüm Anna Bolena’nın (1958 Milano), Roberto Devereux’nun (1964 Napoli) ve Maria Stuarda’nın (1967 Floransa) kayıtlarını bir araya getiriyor.
A.K. Müzik etiketiyle piyasaya çıkan albüme, İtalyanca, İngilizce ve Türkçe üç dilde libretto ve Leyla Gencer’in “Donizetti’nin Üç Kraliçesi” başlıklı Trieste Semineri notlarının da bulunduğu geniş kapsamlı bir kitap eşlik ediyor.
Leyla Gencer’in çok geniş repertuvarında sayısız Donizetti eseri var. Ancak bu üçünün önemi başka. Onu bir yerden alıp farklı bir çizgiye yerleştiren olağanüstü yorumlar…
Borusan Sanat’ın Genel Müdürü Ahmet Ereli şöyle diyor: “Leyla Gencer denince, Donizetti’nin unutulmuş operalarının gün ışığına çıkarılması ve repertuvarda tekrar yer almasını tarif eden ‘Donizetti Rönesansı’ndan söz etmemek mümkün değil. Biz de onun, sıra dışı yorumlarıyla, kariyerinde çok önemli yere sahip Donizetti’nin üç operasını tematik bir bütünlük içinde sunmaya karar verdik.”
Şu anda A.K. Müzik’te satılan CD’ler sonbaharda Amazon’da da satılmaya başlanacak.
Dinleyin. Yaşamda güzel şeyler olduğunu da görün, duyun, hissedin. Sinirleri yatıştırmaya, pes etmemeye birebir geliyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları