Olaylar Ve Görüşler

Beştepe’deki söylemler... -2

01 Kasım 2018 Perşembe

Danıştay Başkanı bir süre önce, kurumunun eski kararlarını kınamış, “Danıştay (yargı) hiçbir zaman bugünkü kadar bağımsız olmadı” mealinde bir açıklama yapmıştı. Bu görüşünü halen sürdürüyor mu?

Yargı kararları bilimsel eleştirilere açıktır. Uygun zemin ve zamanda yargı kararları üzerinde yapılacak bilimsel eleştiriler ve tartışmalar yargılama usulünün ve ilkelerinin gelişmesine katkı sağlar; kararı veren yargıçların özeleştiri yaparak farklı düşünce ve görüşleri değerlendirmelerine zemin hazırlar.
Yürütme ve yasama organlarından veya onların yetkililerinden gelecek eleştiriler iyi niyetle yapılsa ve eleştiri sınırları içinde kalsa bile farklı yorumlanabilir; eleştirinin yerine ve dozuna göre telkin, tavsiye veya baskı olarak nitelendirilebilir. Giderek yargı bağımsızlığı ve buna bağlı olarak yargının tarafsızlığı tartışılır hale gelir. Verilen bir yargı kararını beğenmeyebilirsiniz, sizi üzebilir. Kaldırılmasını ve uygulanmamasını isteyebilirsiniz. Bunun tek yolu ilgili yasada gösterilen usuller içinde yine yasanın belirlediği üst yargı yerlerine başvurmaktır.
Cumhurbaşkanının, 24 Ekim 2018 günü Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen “Şûrayı Devlet’ten Danıştay’a” konulu uluslararası sempozyumda yaptığı konuşmayı genel kabul gören bu ilkeler çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
Sempozyumda önce Danıştay Başkanı, daha sonra Cumhurbaşkanı konuşmuştur. Danıştay Başkanı, Danıştay’ın danışma ve inceleme görevine ilişkin açıklamalar yapmış, bu görevle ilgili önerilerde bulunmuştur. “Yargılama süreci devam eden bir dava hakkında görüş beyan edilmesinin hukuka, adalete ve yargıya olan güveni sarsacağı unutulmamalıdır” görüşünü vurgulamıştır. Bu tespite katılmamak mümkün değildir.
Daha sonra kürsüye gelen Cumhurbaşkanı, Danıştay Başkanına cevap verircesine Danıştay’ın konumu, görev yetkileri ile ilgili olarak çarpıcı ifadelerde bulunmuştur. “...
Merak ediyorum, Yerindelik görevi, hakkı idareye mi yoksa yargıya mı ait. Bunun kavgasını on altı yıl verdik. O zaman yargı gelsin, idare görevini de üstlensin...” “...Danıştay’ı istişare organı olarak değerlendiriyorsak, istişare organı görevini ifa etmesi gerekir. Karar vereyim diyorsa biz burada niye duruyoruz. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini hazırlamadan önce biz kalkıp Danıştay’a soracaksak, oradan müsaade alacaksak, ben bu makamda durmayayım, çekeyim gideyim.”

Danıştay’ın varlığı
Cumhurbaşkanının konuşmasını değerlendirmeden önce bir açıklama yapmak gerekiyor: Anayasanın 155’inci maddesinde, Danıştay’ın görevleri içinde gösterilen “...Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları... hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek” görevi 6771 sayılı kanunla madde metninden çıkarılmış ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri içinde bu yolda bir düzenleme getirilmemiş olduğundan, Danıştay’ın söz konusu kararname tasarılarını ve milletvekillerince verilecek kanun tekliflerini incelemesi, görevi ve yetkisi dışında kalmıştır. Danıştay Başkanının bu Anayasa değişikliğine karşın konuşmasında “Hazırlanma sürecinde kanunlar ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri hakkında istişari görüş verilmesi” hususunu Danıştay’ın temel görevleri arasına alınmasını önermesinin, Cumhurbaşkanının bu sert tepkisine neden olduğu anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanının bu anayasa değişikliğini hatırlatarak Danıştay Başkanı’nı yanıtlaması da mümkün, yeterli ve daha uygun olacaktı.
Anayasanın Danıştay’ı düzenleyen 155’inci maddesine göre Danıştay’ın ağırlık görevi yargısaldır; ilk ve son derece mahkemesi olarak uygulanması zorunlu yargısal kararlar verir. Sözü edilen anayasa maddesinde ve kanunlarda gösterilen sınırlı sayıda istişari ve inceleme görevleri de vardır (Danıştay’da on üç yargı dairesi, bir idari daire mevcuttur). Danıştay’ın görevleri konusundaki anayasal düzenleme bu kadar açık ve net iken Cumhurbaşkanı’nın “...Danıştay’ı istişare organı olarak değerlendiriyorsak, istişare organı görevini ifa etmesi gerekir” sözcükleri ile ifade ettiği görüşleri farklı yorumlara müsait bir içerik taşımaktadır. Bu sözleri Danıştay’ın sadece istişare görevi ile sınırlı olarak söylemiştir ya da Danıştay’ın varlığı ve yargısal görevleri ile ilgili ileriye dönük bir düzenlemeyi ima etmektedir. Böyle bir düzenlemenin ancak anayasa değişikliği ile mümkün olabileceği açıktır.

Sonuç
Cumhurbaşkanı’nın konuşması, tümü değerlendirildiğinde, yargıya karşı çok ağır ve sert eleştirileri içermektedir.
Bu konuşma Beştepe’de, içlerinde Danıştay Sekizinci Dairesi’nin verdiği karara karşı yapılan itirazı inceleyecek olan İdari Dava Daireleri Kurulu üyelerinin de bulunduğu Danıştay Meslek Mensuplarının ve yabancı uyruklu yargıçların katıldığı bir toplantıda yapılmıştır. Anayasaya göre devletin başı olan ve yürütme yetkisi tek başına şahsında toplanan Cumhurbaşkanı’nın bu konuşmasından orada bulunan Danıştay mensuplarının etkilenmemesi mümkün müdür? Toplantıya katılan İdari Dava Daireleri Kurulu üyelerinin üzerinde bu konuşma baskı yapmayacak mıdır? Meslek mensupları içinde Cumhurbaşkanı tarafından atanan üyelerin durumu daha da zordur (Danıştay üyelerinin dörtte biri Cumhurbaşkanı tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı genelde genç kişileri üye olarak seçtiği için Danıştay’ın güncel yapısında bu üyeler dörtte birin üzerinde olabilmektedir). Toplantıda bulunan konuk yabancı yargıçlar da Türkiye’de yargı bağımsızlığı konusunda yeterince bilgi sahibi olarak ülkelerine dönmüşlerdir.
Anayasanın 138’inci maddesine göre hiçbir organ, makam, merci ve kişi, mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Bunlar mahkemelerin bağımsızlığını korumayı amaçlayan kurallar olup, bunlara uygun davranmak herkes için anayasal bir zorunluluktur.
Belli ki Cumhurbaşkanı’nın Beştepe’deki konuşmasında yer alan ağır eleştiri ve sitemin nedeni “Öğrenci Andı” kararı ve Danıştay Başkanı’nın yukarıda açıklanan Danıştay’ın istişari görevine ilişkin önerisidir. Danıştay Başkanı bir süre önce, kurumunun eski kararlarını kınamış, “Danıştay (yargı) hiçbir zaman bugünkü kadar bağımsız olmadı” mealinde bir açıklama yapmıştı. Bu görüşünü halen sürdürüyor mu? Beştepe’deki konuşmasında da haklı olarak, yargılama süreci devam eden davalar hakkında görüş beyan edilmesinin yargıya olan güveni sarsacağını ifade etmişti. Cumhurbaşkanı’nın yargılama süreci henüz sonlanmamış “Öğrenci Andı” kararını ağır sözlerle eleştirmiş olması karşısında görüşünün arkasında duruyor mu? Bu konuda bir açıklama yapmayı düşünüyor mu? Kamuoyu bu iki sorunun cevabını merakla beklemektedir.

NURİ ALAN

Eski Danıştay Başkanı  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları