Adnan Binyazar

Yazar-okur etkileşimi

09 Kasım 2018 Cuma

Etkilemek için etkileneni olan bir dünyanın üretici yaratığıdır insan. Etkinlik-edilginlik arasındaki karşıt bağlantılar; en başta insan; hayvan, bitki, henüz türüne ulaşılamayan yeryüzü, sualtı canlıları ya da doğanın birbirini bütünleyen nesneleri için de geçerlidir.
 
Yazışma
Bir Anı” başlıklı yazımda “ayna”dan söz ediyordum. Sanat tarihçisi, ressam, heykel ustası Gürol Sözen’le, aramızda toprak altında rastlanan ayna bulgusuyla, doğal bir etkinlik-edilginlik ilişkisi doğmuş, bu yolla benim sınırlı ayna bilgimin alanı oldukça genişlemişti.
Gürol-Zeynep Sözen’in Güzeli Arayış adlı yapıtını tanıtmış olsam da, bu köşenin sınırları, Sözen’le aramızdaki bu ilişkiyi ayrıntısıyla aktarmaya yeterli değil. Ondan gelen mektubu buraya aktarırsam, yazar-okur etkileşiminin somut verilerini de yansıtmış olacağım.
 
Mektup
“Değerli dost Adnan Binyazar,
Öncelikle teşekkür ederim “Güzeli Arayış” yazın için: Yılların birikimi ve gözleminden süzülerek gelen bir yorumdu yazın. Üniversite ve dost çevrelerinden telefonlar geldi; yaşam adına, günümüzde giderek gereksinimi duyulan bu büyük arayışı anımsattığın için. Bilmiyordum: “Güzellik onu arayana görünür” sözü ile Karacaoğlan’ın “Selam eylen bizden evvel gelene/Kim var idi biz burada yoğiken?” deyişini. Teşekkürler, bir kez daha derinliklere çekti beni. Ne çok şey var duyulmadık, bilinmedik. Ayrıca, “eski’nin yeniliği” tanımın da dillendirilecek güzellikte. Shakespeare’in “Geçmiş önsözdür” tanımını anımsattı bana. Evet, bizler, eskiler alıp eskiler satmıyoruz. Çağımızda didiklenen, tırpanlanan, yok sayılan ne varsa onu, onları, gün ışığına çıkarıp notlar düşmeye çalışıyoruz: Yaptığımız, yapmaya çalıştığımız yalnızca bu toprakları didiklemek; “yalnız değiliz”, yakınması için züğürt tesellisi de olabilir! Olsun! Aradığımız, farkında olmak. Karacaoğlan’ın üstelik bu topraklarda birkaç sözcük ile yeryüzünü hallaç pamuğu gibi savurduğu, “Kim var idi biz burada yoğiken” deyişi uygarlıklar adına ne büyük gözlem ve sorgulama...
Balçık ve kirli alanlarda başkaldırır gibi çiçeğini açan ve bir toz zerresi taç yapraklarına düşünce kapanıveren lotus çiçeği değil mi hep birlikte aradığımız? Yıllardan beri, gözlemindeki gibi bizler de o denli çok karşılaştık ki kireç ocağında eritilen mermer yazıtlara, heykel parçalarına. Gel de yakınma! Zeynep ile birlikte, tekrar teşekkürler tüm gözlemin, yorumun için. İçtenliklerimle.
Gürol”
 
Etkinlik-edilginlik
Sözen’le yazışmasaydık, Shakespeare’in sözünü duymamış olacaktım. Arkeolojinin, “Çağımızda didiklenen, tırpanlanan eski eserleri günışığına çıkarma” gibi özgün olduğunca gerçekçi tanımına da rastlamayacaktım.
Sözen de, Binbir Gece Masalları’nda geçen sözü, Karacaoğlan’ın deyişini benden duyduğunu, onları “uygarlıklar adına büyük gözlem ve sorgulama” olarak algılıyor. O öne çıkarmasaydı yazımdaki “eskinin yeniliği” sözünün arkeoloji konusunda önem taşıyacağını bilmeyecektim.
Gerçeğin özüne, bilgi yığılmalarıyla değil, bilgiler arası etkileşimle varılır. Batı’nın bilimdeki gelişiminin temelinde yastan budur.
Sözen’le yazışmamızı bunun kendiliğinden oluşan bir örneği sayabiliriz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları