Öztin Akgüç

ABD dost, müttefik mi?

05 Aralık 2018 Çarşamba

Yakın geçmişte Türkiye ABD ilişkilerinde önemli olaylar, gelişmeler özetlenerek başlıktaki soru yanıtlanmaya çalışılmıştır.
1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti topraklarının bölüşümü amacıyla hazırlanan Sevr (Serves) Antlaşması taslağında ABD savaş galibi İtilaf Devletleri safında yer almış, taslakta Doğu Anadolu’da kurulacak büyük Ermenistan devletinin sınırlarını çizme yetkisi dönemin ABD Başkanı Woodrow Wilsona bırakılmış Wilson da cömert davranarak sınırı Karadeniz kıyısı Giresun’un doğusundan başlayan Erzincan’ın batısından, güneyde Bitlis ve Van Gölü’ne kadar uzanan hattı sınır olarak belirlemiştir. Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden bir süre sonra da Güneydoğu Anadolu’da Kürt devleti kurulması öngörülmüştür. Sevr Antlaşması taslağında boğazlardan geçişleri düzenlemek, denetlemek üzere bir komisyon kurulması, bu komisyonda ABD’nin de temsil edilmesi yer almıştır. Sevr Antlaşması, Bağımsızlık Savaşımızın başlamasıyla onaylanmamış, imzalanmamış, tarihte taslak olarak kalmıştır. ABD Lozan Konferansı’na gözlemci düzeyinde katılmış, ancak Lozan Antlaşması’nı onaylamamıştır.
Ülkemizde 1. Dünya Savaşı’ndan itibaren ABD ile yakın ilişkiler kurulmasını, hatta ABD’nin, yönetimi, mandası altına girilmesini savunan “Amerikofiller” olmuştur.
2. Dünya Savaşı sürerken, Türkiye’yi, Almanya’ya karşı savaşa girmeye, Balkanlar’da yeni bir cephe açmaya ikna etmek üzere 1944 yılında, ABD Başkanı Franklin D. Roosvelt, İngiltere Başbakanı W. Churchill ve İsmet İnönü, arasında Kahire Buluşması (Konferansı) düzenlendi. Türkiye, ayartılara kapılmayarak, Balkanlar’da cephe açmak tuzağına düşmedi.
2. Dünya Savaşı sonrası Josef V. Stalin’in Türkiye’den Kars, Ardahan dahil toprak ve boğazlardan serbest geçiş hakkı talebinde bulunması, SSCB hegemonyasını önlemek amacında olan ABD ile Türkiye arasındaki yakınlaşmada etkili oldu.
ABD, SSCB’ye ileti, Türkiye’ye de destek, dostluk gösterisi olarak, 1944 yılında vefat eden büyükelçi Münir Ertegün’ün cenazesini 1946 yılında Missouri zırhlısı ile yurda gönderdi.
ABD, savaşta büyük yıkıma uğramış Avrupa’nın SSCB denetimine girmesini önlemek amacıyla General Marshall tarafından önerildiği için Marshall Planı adı altında Avrupa’ya ekonomik yardım programını 1948’de uygulamaya koydu. Savaş yıllarında ABD askeri gücüne lojistik destek sağlamak üzere Avrupa’ya getirilen araç, gereç ve malzemenin ABD’ye geri götürülmesinin maliyeti yüksek olacağından, söz konusu araç ve malzemenin Avrupa’da bırakılması, yardım olarak dağıtılması uygun görüldü. Türkiye’ye de sınırlı da olsa yardımlardan pay ayrıldı.
Türkiye ve Yunanistan’ın konumu, SSCB’nin yayılmacılığı açısından, Batı Avrupa’ya kıyasla daha ciddi bir tehlike oluşturuyordu. Doğu Avrupa, Balkanlar, SSCB hegemonyası altına girmiş, Türkiye ve Yunanistan üzerinde baskı artmıştı. Dönemin ABD Başkanı Harry S. Truman tarafından desteklendiği için “Truman Doktrini” adı altında Türkiye ve Yunanistan’a 400 milyon USD tutarında askeri ve ekonomik yardım yapılmasına 1948 yılında başlandı.
Türkiye’nin 1951 yılında Kore Savaşı’nda ABD’ye destek olarak Kore’ye bir tugay göndermesi, ardından 1952 yılında NATO’ya (Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü) üye olması, Türkiye-ABD ilişkisini, yakınlaşmasını güçlendirdi.
İlişkinin güçlendiği yıllarda ABD’li ünlü zengin işadamı Nelson A. Rockefeller’in dönemin ABD Başkanı Dwight D. Eisenhover’e yazdığı mektup, ABD’nin niyet ve tutumuna ışık tutacak bir belgedir. Mektupta, Türkiye oltaya yakalanmış bir balık olarak nitelendirildikten sonra “Oltaya yakalanmış balığın yeme ihtiyacı yoktur. Türkiye gibi ülkelere iktisadi yardım yapılabilir, ancak yardım bize uygun ve bağlı hükümetleri iktidarda tutacak bize düşman muhalifleri zararsız bırakacak biçim ve miktarda olmalıdır” tavsiyesinde bulunuyordu.
ABD, 1950’li yıllardan itibaren ülkemizde politikacılar, sivil ve asker bürokratlar, iş insanları, medya mensuplarından oluşan işbirlikçi grup oluşturma girişimini hızlandırmış, 1960’lı yılların başlarında “Barış Gönüllüleri” yaftası altında gönderdiği özel görevlilerle de Güneydoğu Anadolu’da ayrımcılığı körüklemeye başlamıştır.
ABD ilişkilerini bir sütuna sığdıramadığım için, haftaya devam umuduyla özür diliyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları