Olaylar Ve Görüşler

Anavatan ve Rauf Denktaş

13 Ocak 2019 Pazar

Kıbrıs; Rauf Denktaş için sadece Kıbrıs Türk halkının vazgeçilemez tarihi vatanı olarak değil, anavatan Türkiye’nin stratejik çıkarlarının ve güvenliğinin sıkı sıkıya bağlı bulunduğu coğrafya olarak da önemli olmuştur

Büyük Türk milliyetçisi, Kıbrıs Türkünün efsane ismi Rauf Denktaş, 13 Ocak 2012’de vefat etmişti. 13 Ocak 2019 onun bu dünyadan ayrılışının 7. yıldönümü. Biz bu kısa yazıyla hem onu anmak, hem de uğradığı haksızlığı dillendirip kayıtlara geçirmek istedik.
Rauf Denktaş; bir davaya inanmışlığın ve adanmışlığın ve o uğurda bir ömür boyu yılmadan mücadelenin az sayıdaki evrensel örneklerinden biridir. Kıbrıs Türk halkı koşullarındaki mağdur ve mazlum başka halklar için de bir semboldür.
Rauf Denktaş, sadece bir eylem adamı, bir kahraman değil, aynı zamanda bir düşünce adamıydı, bir bilgeydi. Birikimli, donanımlı bir devlet adamıydı.
Kıbrıs; Rauf Denktaş için sadece Kıbrıs Türk halkının vazgeçilemez tarihi vatanı olarak değil, anavatan Türkiye’nin stratejik çıkarlarının ve güvenliğinin sıkı sıkıya bağlı bulunduğu coğrafya olarak da önemli olmuştur. O,88 yıllık ömrünün 65 yılını kapsayan mücadelesini; sadece Kıbrıs Türk toplumunun özgürlük, bağımsızlık ve güvenliği için değil, anavatan Türkiye’nin güvenliğinin de bu amacın gerçekleşmesine sıkı sıkıya bağlı olduğunun bilinciyle vermiştir.
Bilindiği üzere 2004’de Kıbrıs’ta Annan Planı için yapılan referandumda Rauf Denktaş “hayır”, anavatan Türkiye ise “evet” çıkmasını ve bu sayede uluslararası müzakere masalarında elinin güçlenmesini istiyordu.
Rum tarafı hemen bütün Kıbrıs davası boyunca, fakat özellikle “Barış Harekâtı”ndan sonraki dönemde uzlaşamaya yanaşmayan, çözüme direnen tarafın Türkiye olduğunu ABD ve Avrupa başta olmak üzere konuyla ilgilenen bütün uluslararası topluma kabul ettirmişti. AB yoluna girmiş Türkiye, referandumda Türk toplumunun “evet” demesiyle önemli bir jest yapabileceğini, Türkiye aleyhine oluşmuş olumsuz kanaatleri değiştirebileceğini düşünüyordu. Bunun önündeki en büyük engel olarak da Denktaş’ı görüyordu. Denktaş, Türkiye’deki liberal ve demokrat çevreler tarafından da hep çözüme engel olarak görülmüştü. Bu yüzden onun için “büyük Kıbrıs tıkacı” nitelemesinde bulunuyorlardı. Türkiye’de ordu ve ulusalcı çevrelerle arasının iyi olması sebebiyle de kendisine tepki duyuluyordu. Sonuçta Türkiye’nin müdahalesi, teşvik ve destekleriyle Kuzey Kıbrıs’ta Annan Planı için yapılan referandumda “evet” çıktı. 2005’te yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini de yine anavatanın destekleriyle Mehmet Ali Talat kazandı.
Ama beklenen olmadı. Ne Mehmet Ali Talat, ne de ondan sonra bugüne kadar cumhurbaşkanı seçilen liderler döneminde bir milim ilerleme sağlanamadı. Kronik Kıbrıs sorununun çözümünde pozitif hiçbir gelişme olmadı. Bu durum uzlaşmayan, çözüm istemeyen tarafın Türkler ve dolaysıyla Denktaş olmadığının açık seçik kanıtıydı.
Rauf Denktaş’ın Kıbrıs’ta çözüm için her zaman iki vazgeçilmezi olmuştur: 1- Eşit iki toplumlu ve iki coğrafi bölgeli bir devlet yapısı, 2- Türkiye’nin garantörlüğü.
Rum tarafı her zaman her yerde Türkiye’nin garantörlüğüne ifrit olmuş ve itiraz etmiştir. Denktaş’ın uzlaşmaz imajı da bu maddedeki ısrarından doğmuştu. Onun bu madde üzerindeki ısrarının ne kadar haklı ve tutarlı olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Kendisinden sonra gelen sağcı solcu bütün liderler de aynı madde üzerinde ısrarcı oldular. Çünkü Kıbrıs Türkleri’nin güvenlik ve istikbali için hiçbir liderin elinde başka seçenek bulunmuyordu. Ama bu yalın ve katı gerçek Rauf Denktaş’a itiraf edilemedi. Bu yüzden Türkiye’nin ve onu “tıkaç” olarak itham edenlerin ona karşı kocaman bir özür borcu bulunmaktadır. Ruhu şad olsun.  

İsmail Özcan (eğitimci, yazar)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları