Ayrılıkçılık: İskoç, Katalan Dersleri

21 Eylül 2014 Pazar

Bir uçta ödün vermeyen merkeziyetçi İspanyollar…

Diğer uçta pragmatik Britanyalılar…

Büyük imparatorluk ve devlet geleneğine sahip Avrupa’nın iki köklü ülkesi bugün aynı bölücülük/ayrılıkçılık sorunu ile karşı karşıya.

İkisinin de içinde farklı uluslar var: İskoçya, İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’yı kapsayan dört ulustan oluşan Büyük Britanya’ya karşılık; İspanyol devletinin sınırları içinde tarihi, güçlü “milliyetçilik” gelenekleriyle ün salan Katalan ve Bask ulusları yaşıyor.

Uzun yıllar şiddet yolunu deneyen Bask milliyetçiliği, şu sıra geri planda.

Ayrılıkçılık bayrağını son dönemde Katalanlar taşıyor ve şimdi de İskoç usulü bir bağımsızlık referandumu için Madrid’i sıkıştırıyorlar.

Bu amaçla hiç vakit geçirmeden İskoç referandumunun arkasından Katalanlar; Barselona’daki yerel parlamentolarından, “9 Kasım”da bir bağımsızlık oylaması yapmak için bir yasa geçirdi.

Madrid’in ‘bilek güreşi’

İskoçya’da merkezi hükümetle yerel güçler arasında “anlaşmalı olarak” varılan “referendum” kararının aksine, İspanyol hükümeti ile yerel Katalan yönetimi arasında kıyasıya bir bilek güreşi var.

Madrid, “İspanya’nın bölünmez bütünlüğünü” teminat altına alan anayasada öngörülmeyen bu referanduma, siyaseten olduğu kadar hukuki gerekçelerle karşı çıkıyor.

47 milyonluk İspanya’nın kaderine, 7 milyonluk bir bölgenin yön veremeyeceğini” söylüyor.

Anayasayı çiğnemekle eşanlama gelen “bağımsızlık oylaması dayatması”nın; anayasa mahkemesinden jet hızıyla geri döneceğini bildiriyor.

Katalanların önünde bu durumda üç seçenek var:

Madrid’in her türlü itirazına rağmen, yerel parlamento kararını uygulamaya geçirmek ve her boy ölçüşmeyi göze alarak çok uzun süredir sözünü ettikleri referandumu ne pahasına olursa olsun 9 Kasım’da yapmak!

Madrid’in bu halde, Katalonya’nın yerel yetkilerini iptal etmek dahil her radikal yönteme başvurabileceği; bütün gözlemciler tarafından gündeme getiriliyor.

Tırmanmanın önüne geçebilecek öteki seçeneklere gelince…

Referendum” yapmak yerine, “anayasal” bir yerel seçimi yeğlemek ve “bağımsızlık” söylemlerini sandıkta yerel seçim yoluyla sınamak…

Ya da…

Başbakan Mariano Rajoy ile günün en ileri “İskoç açılımı” standartları üzerinden tekrar genişletilmiş özerklikler için masada pazarlığa oturmak!

İspanya Başbakanı Rajoy ile Katalanların yerel hükümet başkanı Artur Mas’ın yüz yüze gelmekten bile kaçındığı düşünüldüğünde, bu pek olası görünmüyor.

Tedavisi yok

 “Kurnaz” İngiliz Başbakanı Cameron’ın “doğrudan demokrasi” ve “diyalogçuluk” adına geçit verdiği İskoç referandumu örneğine karşılık… Madrid’in sertlik politikası…

Bu iki örneği yan yana getirdiğimizde hangisi yerelciliğe ve ayrılıkçılık girişimlerine karşı daha kesin, etkili sonuç alır derseniz…

Bu sorunun yanıtı yok.

Küreselleşmenin getirdiği savrulmalara karşı güçlü aidiyet arayışına cevap verdiği varsayılan yerelciliklerin depreşmelerine karşı, bilinen standart bir formül yok aslında.

Ulus devletleri tehdit eden bu çok zorlu ayrılıkçılıkları yerelci eğilimler; vücuda giren bir virüs gibi. Bir kez yer etti mi atılamıyor. Tedavisi de yok, bilinmiyor.

Herkes hastalıkla kendi bünyesinin gücüne göre, kendi yöntemleriyle mücadele ediyor.

İskoç sorunundan İngiliz sorununa...

Cameron’ın “Birleşik Krallık”ta bir “gaz alma” yöntemi olarak devreye soktuğu referandum da hastalığı tam tedavi etmedi.
Virüs krallığın gerçekte tüm uzuvlarına yayıldı.

Bağımsızlığa evet” oyunun önü İskoçlara daha çok otonomi vaat etmek suretiyle alınırken bu defa iş nüfusun yüzde 85’ini oluşturan İngilizlerin haklarına geldi.

İngiliz yasalarını da yalnız İngilizler oylasın!” anlamına gelen “English votes for English laws” formülüyle ifade edilen bir tuhaf etnik, bölgeci demokrasi anlayışına dek gelip dayandı tartışmalar…

Bu formül geçerlilik kazanırsa -misal!- Westminister’da İngilizleri ilgilendiren yasalarda, birliğin yalnız İngiliz kökenli parlamenterleri oy kullanacak.

Öteki bölgelerden olanlar oylamadan muaf tutulacak!

Sade bölgeler arasında değil, değişik bölgelerde değişik ağırlıklara sahip tüm siyasi partiler arasında kartların yeniden karılmasına yol açan bu ilginç “özerklik devrimi/devolution revolution” yalnız İskoçya’nın değil, Büyük Britanya’daki tüm ulusların hak, yetkililerinin tekrar pazarlık edilmesini öngörüyor.

Sonuçta ister katı İspanyol merkeziyetçiliği olsun…

İster referandum hamlesiyle her şeyi tartışmaya açmaktan kaçınmayan İngiliz usulü süper esneklik olsun…
Merkezi devletler krizde…

Krizin, öngörülebilir çözümü yok.

Her devlet, her ülke kendi yolunu bulmak zorunda.

Rehinelere çok geçmiş olsun: IŞİDden kurtulup canlarına kavuşan tüm rehineler ve yakınlarına, içten geçmiş olsun dileklerimi ile-tiyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları