Öztin Akgüç

Hataların bedeli

30 Ocak 2019 Çarşamba

Dış ayartılara (iğvalara), onların yerli sesyayarlarına kapılıp sürekli hata yapılırsa, sonunda içinden çıkılması güç açmazlara düşülmekte, hataların bedeli de ağır ödenmektedir.
24 Ocak 1980 Kararları, AB ile Gümrük Birliği, 2000 Yılı Enflasyonu Düşürme Programı, AKP’nin “üretme - ithal et, kamu mallarını sat, borç alarak bir süre idare et” politikası birbirini izleyen yanlışlar, yanılgılar yumağı sonucu ekonomimiz kısır döngüye yuvarlandı. Bazen durumu hafif göstermek için türbülans sözcüğü kullanılıyor ama düzensiz hızlı hava akımlarına kapılmak da tehlikelidir.
IMF’nin hızlı enflasyon sürecine girmiş dış ödemeler sorunu yaşayan ülkelere önerdiği kemer sıkma “ortodoks istikrar” olarak da nitelendirilebilecek programından esinlenerek alınan 24 Ocak Kararları, dalgalı kur rejimine geçmeyi, sermaye hareketlerinde serbestleşmeyi, kambiyo kontrollerinin kaldırılmasını, finansal sistemde liberalleşmeyi, faizlerin serbest bırakılmasını, vergileme yerine iç ve dış borçlanmayı, sıkılaştırılmış para politikasını, özelleştirmeyi, özel ve yabancı yatırımların özendirilmesini içeriyordu. Ekonomideki dengesizlikler de faiz ve döviz kuru esnekliği ile sağlanacaktı. Yatırımtasarruf dengesizliği oluştuğunda, faizlerin yükselmesiyle tasarruflar artarken yatırımların yavaşlaması dengeyi sağlayacak; cari ödemeler açığı oluştuğunda da kurun yükselmesiyle ihracat artarken ithalatın azalmasıyla açık kapanacak, ekonomide dengeler oluşacaktı. İktisada giriş derslerinde bile bundan fazla bilgi vardır. Faiz ve kurların yükselmesiyle denge sağlanamadı, cari açık, enflasyon, iç ve dış borçlanma süreğenleşti.
Doksanlı yılların başlarında enflasyon hızlanıp cari açık büyürken alınması gereken önlem faizlerin yükseltilmesi iken, faizler düşürülerek adeta yangına körükle gidildi, ekonomi 1994 yılı krizine girdi. Gecikme ile izlenen faizlerin yükseltilmesi devalüasyon, vergileme, kemer sıkma politikası enflasyon, dış açık, bütçe dengesizliği sorunlarına uzun süreli çözüm getiremediğinden, 1998 Temmuz’unda, son mercii, olarak IMF’ye başvurularak Yakın İzleme Anlaşması imzalandı. IMF ile Stand-by-destek-kredi anlaşması da yapılarak “2000 Yılı Enflasyon Düşürme Programı” uygulamasına geçildi. Strateji olarak döviz kuru hedeflemesine benimsenmiş, “1 ABD Doları + 0.77 Avro’dan” oluşan döviz sepeti çapa olarak kullanılarak bir yıllık süre için, sepetin kuru günlük olarak açıklanmış; TCMB, getirilecek dövizi belirlenen fiyat üzerinden satın almayı, talep halinde de satmayı taahhüt etmiştir.
Sabit kur rejiminin Para Kurulu (currency board) tanımlanan türünün uygalamasına geçilmiş; TCMB’nin iç varlıkları sınırlanmış, dolanıma para çıkarılması dış varlıklarının artışına bağlanmıştı. Ekonomide likidite sıkıntısı başladığında, TCMB, iç varlıkları sınırlandırılmış olduğu için bankacılık sistemini bankalar arası para piyasası aracılığı ile fonlayamamış, bankaların elinde biriken DİBS’leri açık piyasa işlemleri (APİ) yaparak alamamış, geçici bir süre için ters repo yaparak bankaları kredilendirememiştir. Bankacılık sisteminde likidite sıkıntısı, faizlerin aşırı derecede yükselmesine yol açmış ,ödeme zorlukları, gecikmeler başlamış, TCMB, elindeki 5 milyar USD rezervi de kuru sürdüremeyeceğini öngören dört bankaya kaptırınca, finansal kriz kaçınılmaz olmuştu. Sürekli cari açık veren, bütçe dengesi sağlanamamış bir ekonominin, likidite, faiz, kur riskleri yüksek bir bankacılık sistemi ile döviz kurunu çapa olarak kullanması hata olmuştu.
2000-7 dönemi dünya ekonomisinin en parlak dönemlerinden biridir. Türkiye, dünyada yaşanan likidite bolluğundan IMF ile imzalanmış anlaşmanın yaktığı yeşil ışığın da katkısıyla, döviz bolluğu yaşamış, cari işlemler açığını fonlamış, ithalatını artırmış, krediler genişlemiş, ekonomik büyüme hızlanmış ama bu süreçte dış borçlar kabarmış, üretken KİT’ler satılmış, ekonomi, Hollanda Sendromu da denilen hastalığa kapılmıştır. İç üretimin yerini ithalat almış, imalat sanayii montaj sanayiine dönüşmüş, ekonomik faaliyetler üretken alanlardan katkısı kuşkulu alanlara yönelmiş; üretim gücünü yitiren ekonomi, artan dış borç yükü, hızlanan enflasyonla durgunluğa sürüklenmiştir.
Geçmişte yapılan hataların bedeli ödenmiş; günümüzde de ödenmeye başlanmıştır. Boş övgüler, övünmeler gerçekleri örtmeye yetmemekte, hataların bedeli bir şekilde toplum tarafından ödenmektedir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları