Şiir Tugayları ve Yazmak...

24 Kasım 2013 Pazar

Kimi zaman haykırmak istedim: Sevincimi ya da acımı, umudumu, coşkumu, şaşkınlığımı ya da korkumu. Olmadı. Sesim içimde boğuldu. O zaman yazmaya sarıldım.
Kimi zaman gözlerimi sımsıkı yumdum, yaşananı görmemek için. Gözlerim kapalı, kavrar gibi oldum ortak duyguları, ortak sezgileri, ortak düşleri ve ortak olmayan gerçekleri. O zaman yazmaya koyuldum.
Kimi zaman gözlerim açık, gördüklerime hiçbir anlam veremedim. Sordum, aradım, araştırdım, yine sordum, yine sordum, anlamaya çalıştım. Hiçbir yanıt ya da karşılık beklemediğimden, anlayabilmek ve sorularımı çoğaltabilmek için yazmayı seçtim.
Kimi zaman düşlerimin gerçekten daha gerçek olduğunu, kimi zaman yaşadığım gerçekleri bir düş ya da karabasan olduğunu fark ettim. Gerçeğin içindeki düşle, düşlerdeki gerçeği ayrı düşünemediğimden yazmaya sığındım.
Kimi zaman kendime baktım başkalarını gördüm. Başkalarına yönelince kendimi bulur gibi oldum. Başkalarının düşleri ve gerçekleriyle kendiminkilerini bir arada yoğurdum. Tümünü çoğaltmak ve paylaşmak için yazmayı sürdürdüm…

Derse giren gerillalar
Yukarıdaki satırlar, bin yıl önce yazdığım “neden yazıyorum” sorusuna verdiğim yanıttı. Bugün de yanıtım değişmedi. Geçen hafta Fransa’da kimi okullarda konuşma yapmaya çağrıldığımda, (bkz: 17 Kasım Cumhuriyet) karşılaştığım ilk soruydu.
Versailles yakınında duvarları şiir dolu bir lisede konuşma yaparken konuşmamın tam ortasında, cümlemi daha bitirmemişken salonun bir köşesinden bir öğrenci ayağa fırladı ve… “Kimi zaman haykırmak istedim” diye başladı. (Fransızca elbet) Ardından salonun öteki köşesinden “sevincimi ya da acımı, umudumu, coşkumu ya da…” En arkadaki sıranın üzerine çıktı: “Kimi zaman gözlerimi sımsıkı yumdum”… Öndeki küçük kız fırladı: “Ortak duyguları… Ortak sevgileri…” Üç kişi daha fırladı “Düşlerin içindeki gerçeğin”… Sesler üst üste bindi: “Yazmaya sığındım”… Kızlarınki erkeklerinki… “Kimi zaman…” Üç sesli, beş sesli söylediler. “Yazmayı seçtim”… Kâh solo, kâh koro halinde... Benim sözcüklerimden oluşan bu “senfoni” sona erdiğinde neye uğradığımı şaşırmıştım. Gözyaşlarımı tutmakta zorlandım.
Öğrencilerden biri ayağa kalkıp “Biz ‘Şiir Gerillaları’yız. Konuşmanıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz, sizi dinliyoruz” dedi. Ve sanki hiçbir şey olmamış gibi ben konuşmaya, onlar dinlemeye devam ettiler.

Darısı benim ülkeme
Sonradan öğrendim: “Brigade d’Intervention Poétique” (Şiirsel Müdahale Tugayı) 30 yıl önce kurulmuş. Orta ve yüksekokullarda edebiyata şiire ilgi duyan gençler, katıldıkları her konferansta, böyle bir eylem sahneliyorlar. Önceden bir oyuncuyla, bir müzisyenle çalışıyorlar. Resmi adları “şiir gerillaları” değil. Her okulun “Şiirsel Müdahale Tugayı” var. (Gelin de “Ölü Ozanlar Derneği” filmini anımsamayın şimdi!) “İşin asıl tadı kendi okulunuzda değil, öteki okullarda yapılınca çıkar” diyorlar…
Bana iki okulda “baskın” yaptılar. İkisi de birbirinden çok farklıydı. Quentin en Yvelins Şiir Evi yöneticisi şair Jacques Fournier ve öğrencilerle “yazmak” başlıklı yazımı çalışan tiyatro sanatçısı Laurent Searle’a, bu armağan için ne denli teşekkür etsem azdır.
Şiir gerillalarının, Şiirsel Müdahale Tugayları’nın benim ülkemde de eyleme geçmesi dileğiyle…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları