Duyguda, düşüncede, çizgide sonsuzluk...

12 Mart 2010 Cuma

Turhan Selçuk’tan öğrendiklerim: İnsana ve emeğe saygı, haksızlığa, sömürüye, baskıya direnme

Duyguda, düşüncede, çizgide sonsuzluk…

Çizgiye adanmış tüm bir yaşam... Yalnız çizgiye değil... İnsanı insan yapan değerlere adanmış bir yaşam...

O çizgilerde, insan hakları, insan onuru...

O çizgilerde, sömürüye, eşitsizliğe, yalana, talana ve baskıya direniş….

O çizgilerde şiddete, kaba kuvvete, hoyratlığa karşı duruş

O çizgilerde sonsuz bir derinlik, düşünceyi, emeği yüceltme, özen ve titizlik

(Ah be Turhan Ağbi! Ah! Seninle paylaştıklarımı neresinden tutsam, anlatsam; gözyaşlarıma nasıl hâkim olsam; lise öğrenciliğime mi dönsem, aynı çatı altında çalışmanın ya da aynı gazeteden aynı gün birlikte kovuluşumuzun onuruna mı?.. Yapamıyorum. Bu yazıyı yazmak çok zor En iyisi yine çizgilerine dönmek…)

***

Karikatürsözcüğü, onun sanatını yeterince kapsamaz. Karikatürden çok daha geniş alanlara ve anlamlara uzanan bir çizgi sanatı onunki. O çizgi sanatı komik değil, dramatiktir.

Doğunun mistik çizgileriyle, Batının düşünce biçimlerini harmanlayan bir biçem ... Gözlem ve düşünceye dayanan, ayrıntıların, çeşitliliğin zenginliğini, en ekonomik biçimde, en yalın, en açık seçik iletme tutkusu... Gözlemleri tartışmaya, tartışmayı eleştiriye, eleştiriyi dirence, direnci başkaldırıya dönüştüren bir tutum... İnsana ilişkin her konuda sınırsız bir özgürlük...

İşte belki de Turhan Selçukun sanatının büyüsü bu sınırsızlıktan kaynaklanıyor.

(Ah Turhan Ağabey içim acıyor! Bak çizgilerden söz ederken kendimi nasıl da denetliyorum... Ama çooook uzun yıllar boyu Sanat dergisinde Turhan Ağabey yetiş!” haykırışlarımızda koşup gelen; gençlerle tüm bilgisini, deneyimlerini paylaşan; gençleri önerileriyle zenginleştiren seni, o ustayı nasıl anlatmalı? Hele o anlamakta hep zorlandığım aşırı alçakgönüllülüğünü? Uluslararası ödüllere boğulurken dünya basınında hakkında onca övgü dolu yazılar çıkarken övgüleri geçiştirip, sözü değiştirip, mahcup önüne bakan, utangaç seni nasıl anlatmalı?)

***

Hiç unutmuyorum: Strasbourgdaki Avrupa Konseyi toplantısına, Dışişleri Bakanlığı Turhan Selçukun bir sergisini götürmüştü (1992). Onun çizgileri, değil Avrupa Birliğine, Dünya Birliğine çoktan girmişti. Dünyanın belli başlı uzmanları onun sanatını değerlendirirken sanat dünyasına armağan ettiği dili överken Türkiyenin adı yüceliyordu.

İnsan hakları ihlallerine cephe alan karikatürlerden oluşan bir sergiydi bu... Yerelde derinleşerek evrenseli yakaladığı sergilerden biriydi. O zaman yazdığım bir yazıda Turhan Selçukun benim üzerimdeki etkisini şöyle dile getirmiştim:

Çocuktum, gazetelerde, dergilerde onun karikatürlerini görüyordum. Okul yıllarımda onun karikatürlerini elden ele dolaştırıyorduk. Onun karikatürlerini izledikçe, genç beyinlerimizde her tür haksızlığa, en yakınımızdaki ve en uzaktaki tüm haksızlıklara karşı çıkmamız gerektiğini öğreniyorduk. Ve insan onurunu, ne pahasına olursa olsun korumamız gerektiğini...

Aklı beş karış havada, ders çalışmakla okulu kırmak arasında gidip gelen genç kızlardık ama o karikatürler karşısında toparlanma gereğini duyuyorduk, kendimize çekidüzen, düşüncelerimize çekidüzen verme gereğini duyuyorduk... Yetişmemizde, kişiliğimizi bulmada Turhan Selçukun büyük bir payı olduğuna inanıyorum.

Okul sıralarında, orta ya da lise dönemlerinde, çizgilerinin özgünlüğünden, ustası olduğu ekonomik anlatımdan, yarattığı kendine özgü dilden, karikatür sanatına kattığı boyutlardan haberdar mıydım, doğrusu bilmiyorum. Belki de yalnızca konusu, verdiği mesaj ilgilendiriyordu beni. Bu saydıklarımı sonradan keşfedecektim. Gazeteciliğe başladıktan sonra ise, onunla aynı çatı altında çalışmam bana yalnızca kıvanç verdi.

***

Benim sevgili Turhan Ağbim Artık çizgilerinle seni birbirinizden ayırarak bile yazamıyorum.

Yanılmıyorsam Ferruh Doğan söylemişti. Bizim evde bir karikatür jürisi toplantısındaydık: Orhan Velinin şiirde yaptığını Turhan karikatürde yaptıdemişti

O an başını öne eğip yine utangaç mahcup gülümsemiştin. İşte şu anda gözümün önüne o gülümseyişin gelip yerleştiğinden, artık yazamıyorum

Ülkemin şu son 70 yıllık gün be gün yaşadıkları, senin 70 yıllık sanat uğraşınla örtüşüyor. Senin için o uğraş, dünyayı değiştirmek, daha güzel, daha doğru, daha eşit, daha demokratik, savaşsız, sömürüsüz bir dünya yaratma çabasından başka bir şey değildi.

Canım Turhan Ağabey tek tesellim şu: İnanıyorum ki, en özgür kuşlardan daha özgür çizgilerin, sonsuza dek var olacak, hep kanat çırpacak

Tüm yakınlarına sabırlar diliyorum.

[email protected]

faks:0212.257 16 50



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dans hayattır 2 Mayıs 2024
Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları