Hikmet Çetinkaya

Che Guevara’ya Mektup...

05 Ekim 2014 Pazar

Biliyorduk, acı çekmeden yakalayamazdık geniş kanatlarını dünyanın... Biliyorduk umutlarımızın kaçıp gittiğini avuçlarımızın içinden...
Kıskançlığın gölgesini, kötücül düşünceleri, paramparça olmuş yürekleri, Karaburun’dan topladığımız nergisleri masmavi suların derinliğine gömdük...
Aydınlığın penceresini açmak istiyorduk, hepsi o!
Zamanın buluştuğu dönemeçte şafağı beklemiştik gençlik yıllarımızda, umudu!
Hiç soluk almadan durduk aynı yerde taş kesilmiş gibi...
Martılar çığlık çığlığaydı...
Gece şarkılarında şiirler okuduk, yıldızları seyrettik saatlerce, Metin Altıok’u, Seferis’i, Metin Eloğlu’nu, Turgut Uyar’ı andık daha sonraki yıllarda...
Biliyor musun o dizeleri:
“Işıkta üç güvercin
alın yazımızı çiziyorlar ışıkta
Renkleriyle davranışlarımızla
sevdiğimiz kişilerin.”

***

Bir sonbahar serinliği içindeydik şimdilerde...
Gezi Direnişi, Soma katliamı, Kobani, göç yolları...
Eli kanlı terör örgütü IŞİD, emperyalizm, İslam Ortaçağı, sömürü...
Bir bayram sabahında acıyı bal eyliyoruz yine Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi...
Talip Apaydın... Metin Demirtaş...
Benden iki kuşak ötede yürekli bir insandı Talip Ağabey... Aydınlanma Devrimi’nin yılmaz savunucusu, Anadolu’nun yüreği...
Metin’in devrimci yüreği, Antalya’nın iyot ve limon kokulu geceleri...
Ciğerlerimiz Akdeniz’in esintisiyle dolu...
1974 yılı, genel af, özgürlük türküleri...
Altı yıl sonra 12 Eylül...
Darbe günleri, sürgünler, zindanlar, işkenceler.
Cumhuriyet’in Antalya ekinde yıllar sonra yazdığı yazılar...

***

Uzun yolculuklar, devrim sevdamız...
Dudaklarda bir mercan ışıltısı, koyu yalnızlıklar, delişmenlik...
Metin’in Che Guevara’ya seslenişi:
“Bizim de ozanlarımız Che Guevara
Sağ çıkmış güneşsiz taş odalardan
Yüreğiyle bakışa, sevgiye yönelmiş
Çelik öfke bir yanı, bir yanı uysal mavi
Eğilmeden dimdik geçmiş demir kapılardan
Bizim de yiğit insanlarımız vardır Che Guevara”
Metin, yıldızlara kavuştu Talip Ağabey gibi...
Sen yazmıştın ya Metin, Guevara’ya!
Senden araklayarak yazayım ben de...
O halkımız unutulmuş uzak tarlalarda, vadilerde, dağlarda, ovalarda... Onlar sazlarıyla türküleriyle kardeşliğe, barışa vurgun...
Bizim de halkımız vardır, tüm ulusların halkları olduğu gibi...
Durgunluk içindeydik hep birlikte. Olup bitenleri kavrayamıyorduk.
Yılgınlığımız vardı, kötümserdik...
Özdemir Asaf’ı dinliyorduk:
“Sana gitme demeyeceğim
Gene de sen bilirsin
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
İncinirsin.”
Uzun yolculukların, hüznün, yitik aşkların, kaçışların içindeyiz...
Oysa hüzün bize göre değil!
Sağır ve eski bir pişmanlık, anların anlarla harmanlaştığı bir günün bitimi...
Aşk insanlığın aydınlık yüzüdür. Anlar anlarla harmanlaşırsa duygular ortaya çıkar...
Bu hayatın tüm evrelerinde bir güzellik yaratır!
Toplumsal mutluluk denilen şey budur!
Felsefe ve mantık!
Hayatın içine girerse hırs, öç alma, kin, nefret insan olanın yüreğine yapışmaz...

***

Yaz çiçeklerinin yerini güz çiçekleri aldı...
O kuru umutsuzluk ve yalnızlık dünyayı yıkmaya doğru dörtnala koşarken, sömürü çarkı hızla dönüyor...
Olan yoksul halklara oluyor...
IŞİD kapımıza dayanmış, göç yolları tıkanmış!
Duru bir aşk, barış, ekmek, kardeşlik hayatın gerçek yüzüdür.
Ben sessizliğin içinde dolaşırken, İstanbul’un yalnızlığını çok seviyorum...
Balat’ta bir kahvedeyim...
Kendi kendime bir düş kuruyorum!
Geniş zaman dilimi içinde geçen yıllarımı geri almak istiyorum ama nafile!
Sessizce şöyle diyorum:
“Güzellik bir başka geceye saklar köklerini ve başka bir günde yeniden doğar!”
Sen ne diyorsun yanıt ver:
“Haksız mıyım?”

***

Adam eski İstihbarat Daire Başkanı... Ramazan Akyürek. Cemaatçi, Fethullahçı!..
Hrant Dink’in öldürüleceğini önceden biliyor...
Akyürek, kendisini kurtarmak için topu F tipinden tutuklu Ali Fuat Yılmazer’in üzerine atıyor...
Bence çok önemli bir haber...
Salı günü yazarım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları