Öztin Akgüç

Çelişkiler

20 Mart 2019 Çarşamba

Ekonomide durgunluk derinleşir, enflasyon süreğenleşir, finansal kriz göstergeleri belirginleşirken yerel seçim öncesi alınan kararlarda, söylem, uygulama çelişkisi artıyor, tortular nisan ayı sonrasına süpürülüyor. Söylem, uygulama tutarsızlığına aşağıdaki örnekler verilebilir.
• TCMB’nin zorunlu karşılık oranını indirmesi
Sıkı para politikası izlendiği, gerektiğinde sıkılaştırma önlemleri alınacağı açıklamaları yapılırken, zorunlu karşılık oranının düşürülmesi çelişkidir. Sıkı para politikası izlenirken zorunlu karşılık oranı artırılmasa bile en azından sürdürülmesi gerekir. Zorunlu karşılık oranı indirilmesiyle bankalara likidite sağlanmakta, kaynak maliyeti indirilmektedir. Zorunlu karşılık oranını değiştirmenin beyan, bildirim etkisi de vardır. Zorunlu karşılık oranı indirilmesi genelde genişletici para politikası izleneceği sinyalidir.
Enflasyonla mücadele edilirken tüketici kredilerini artırmak çelişkidir. Hane halkının borç (yükümlülük)/gelir oranını yükseltmek, istikrar sağlama açısından risktir.
• Mevduat ve kredi faizlerini baskılamak
Para politikasında sözle yönlendirme bir araçtır. Merkez bankaları, bankaları, kamuoyunu ikna ederek; zorunlu karşılık, açık piyasa işlemleri, politika faizini değiştirme, reeskon kredisi gibi araçlara başvurmadan da ekonomik aktörlerin beklentilerini yönlendirebilir. Ancak fiilen yapılan, sözle yönlendirme değil, bankalara adeta gözdağı verilerek faizlerin idari kararlarla tespitidir.
Mevduat faizi baskılanır, vergi kesintisi hesaba katıldığında negatif reel faiz uygulanır, tasarruf edenlerden kullanıcılara kaynak aktarılırsa, tasarruf sahiplerinin getirisi daha yüksek yabancı para cinsinden varlıklara yönelmesi doğaldır. Nitekim DTH’ler (döviz tevdiat hesapları) rekor düzeye yükselmiş, TL mevduat tutarını da aşmıştır. Tasarrufların yabancı para cinsinden varlıklara yönelmesi “dolarizasyon oranının” yükselmesi, istikrar sağlanmasını güçleştirmektedir. TL varlıkların getirilerinin baskılanması, yurtdışına kaynak çıkışına yol açarken, yurtdışı yerleşiklerin TL cinsinden varlıklara yatırımlarını da (TL vadeli mevduat DİBS) azaltır; ödemeler dengesinde, finans hesabında portföy yatırımlarında azalma, net hata ve noksan kaleminde de eksi tutarın artması gibi sonuçlar doğurur.
Faizlerin düşürülmesi enflasyonu kontrol altına alma, cari işlemler açığını daraltma, ekonomiye uzun vadeli, istikrarlı sermaye girişi gibi yollarla sağlanmalıdır. Mevduat ve kredi faizlerini idari olarak baskılamak, ekonomik istikrar, ödemeler dengesi sağlama amacıyla çelişkilidir.
• Vergi teşvikleri, gösteriş yatırım harcamaları
Gerçekten bir dengeleme politikası isteniyorsa, bütçe denkliğine, mali disipline özen göstermek, bütçe açığını sınırlı boyutta tutmak gerekir.
Vergi gelirlerinin azaltıldığı bir dönemde, siyasal amaçlı harcamaların artması ile bozulan mali denge, istikrarın sağlanmasını güçleştirir; mali disiplini daha da bozar.
Başarılı olmanın yolu, zaman tutarsızlığı tuzağına düşmemek, söylem, eylem çelişkisinden kaçınmaktır.
Ekonomik döngüsel hareketlere, politik döngüsel dalgalanma da eklenmiştir. Seçim dönemlerinde oy kaygıları ile artan kamu harcamaları, verilen teşvikler, ekonomik dengeyi daha da bozduğundan, seçim sonrası zorunlu olarak kemer sıkma politikaları uygulanacak, harcamalar kısılacak, ertelenen zamlar yapılacak, vergiler artırılacak, para politikası gerçekten sıkılaştırılacaktır.
Türkiye politik döngüsel dalgalanmayı da yaşamaktadır. Seçim sonrası sonuç ne olursa olsun, kemer sıkma politikası izlenecek, sıkıntılar artacaktır.
Tartışılan, ekonominin en kötüyü geride bırakıp bırakmadığı; dönüşün “V” şeklinde, kısa sürede hızlı mı; yoksa “U” biçiminde uzun bir durgunluktan sonra yavaş mı olacağıdır.
Hane halkının artan borç yükü, artan işsizlik, firmaların mali yapılarının bozulması, finansal kaldıracın yükselmesi, kredi, likidite, faiz kur risklerinin üst üste binmesi, bankalarda “tahsili gecikmiş alacaklar/ krediler” oranının yükselmesi, ülkenin kredi notunun düşmesi ekonomik iyileşme, geri dönüş için risk oluşturmaktadır.
Makro ve mikro düzeyde riskleri artan bir ekonomide istikrar amacına ulaşma olasılığı zayıflar. Seçim öncesi artan harcamaların, teşviklerin etkisiyle ekonominin henüz en kötüyü yaşadığı da söylenemez. Kötüye gidiş süreci sona ermediği gibi geriye dönüş de ancak “U” biçiminde olabilecektir. Ekonomide sorunlar yaratmış kamu ve özel sektör yöneticilerinden başarılı bir geriye dönüş beklemek de çelişki olmaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları