2019 yerel seçimleri
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

2019 yerel seçimleri

12.05.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

YSK, İBB seçiminin yenilenmesi gibi çok önemli bir konuda, kendi içinde çelişkilerle dolu, eski kararları ile uyumsuz, hak ve adalet duygusunu yerinden oynatan ve çok kritik bir oylama ile alınmış bir karar verdi. YSK’nin anayasaya aykırı olarak yedek üyelerin de katılımı ile verdiği kararların hukuksal değeri ve sonuçları, bu kararlardan etkilenen-zarar görenlerin başvurabileceği yollar olup olmadığı gibi hususlar yürürlükteki hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirilerek tartışılmalıdır.

 

Genel değerlendirme
31 Mart Yerel Seçimleri hukuka aykırı çok sayıda işlemle başladı ve aynı nitelikte, ancak kamuoyunda büyük tepki ve öfke yaratan bir Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararı ile İstanbul yerel seçiminin birinci raundu kapandı: YSK önce AKP Genel Başkanı’nı propaganda yasaklarından muaf tutan ve partisini seçime katılan diğer siyasi partilere göre imtiyazlı hale getiren bir karar verdi. İktidar partisinin YSK’nin bu kararına cevabı gecikmedi, seçimin mevcut kadro ile tamamlanması amacı ile Başkan ve üyelerin görev süreleri anayasanın 67’nci maddesine aykırı olarak bir yıl uzatıldı. (Bu uzatmanın, AKP yönünden ne kadar isabetli olduğu YSK’nın verdiği son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptali kararı ile ortaya çıktı) İstanbul Yerel Seçimleri yönünden ise oldukça vahim bir anayasa ihlali daha yaşandı: AKP’nin İstanbul adayı anayasanın 94’üncü maddesinin son fıkrası hükmünü yok sayarak uhdesinde bulunan TBMM Başkanlığı görevinden ayrılmadan, uzunca bir süre adaylık faaliyetlerini yürüttü. Yetkili seçim kurulları bu açık anayasa ihlaline sessiz kaldılar. (Bu üç konu ile ilgili ayrıntılı hukuki incelemem 19 Ocak 2019 günlü Cumhuriyet gazetesinin bu sayfasında yayımlandı)
YSK son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini ve seçimi kazanan kişinin mazbatasını iptal etti.
Bu iptal kararını ve ortaya çıkan sonucu değerli hukukçular, bilim adamları, konuyu başından bu yana özenle izleyen medya mensupları muhtelif yönleri ile ele alıp incelediler, hukuka ve Kurulun emsal kararlarına aykırı gördüler, ağır eleştirilerde bulundular. Hatta AKP içinden de eleştirilere katılanlar oldu. Bunlara eklenecek bir söz kalmadı. Bu iptal kararının ortaya çıkardığı bir sonuç var ki “hukuki garabet” örneği olarak senelerce unutulmayacak: İBB seçimini iptal eden YSK aynı hukuki çerçeve içinde cereyan eden ilçe belediye başkanlığı, belediye meclisi üyeliği ve muhtarlık seçimleri ile ilgili herhangi bir karar vermedi.

Yerel seçimler bir bütündür
YSK’nin İBB seçimi ile ilgili iptal kararı esas alınarak değerlendirildiğinde ortaya çıkan manzara şudur: İstanbul İlçe Belediye Başkanları, Belediye Meclisi Üyeleri ve muhtarlar hukuka aykırı bir seçimle işbaşına gelmişlerdir; buna karşın beş yıl süre ile görevlerini sürdüreceklerdir. Aynı sandık kurullarının denetiminde, aynı listede yer alan seçmenler tarafından, aynı zarfın içine konulan oy pusulaları ile seçilmiş olanlar arasında yapılmış olan bu ayrımı hiçbir hukuki gerekçeye dayandırmak mümkün değildir.
Yerel seçimler bir bütündür; adaylık ve adaylara özgü farklılıklar dışında aynı hukuk kuralları çerçevesinde yürütülür; eğer yerel seçimlerle ilgili herhangi bir hukuki sakatlık varsa ve seçimlerden biri bu nedenle iptal ediliyorsa, talep edilmemiş olsa bile diğer seçimlerin de iptal edilmesi zorunludur. YSK başından sonuna kadar seçimlerin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırmaya yetkili anayasal bir kuruluştur. Kendisi de birçok kararında eşitlik, serbestlik ve dürüstlük ilkelerine vurgu yapmıştır.
Karardan kısa bir süre önce dışarıdan yapılan ağır baskılara direnemeyen YSK’nin adalete kıyan yedi üyesinin, Türkiye ekonomisine verdikleri çok büyük zararı da göz önünde bulundurarak, yapacakları vicdan muhasebesinde 2019 yerel seçimlerinin dürüstlüğünü savunabileceklerini ve kendilerini aklayabileceklerini sanmıyorum.
Sonuç olarak 2019 Türkiye Yerel Seçimleri, özellikle İstanbul seçimleri, Sayın Binali Yıldırım’ın deyimini de hatırlayarak, baştan sona lekelenmiştir; pislenmiştir. Ancak bu seçimlerin toplumda oluşturduğu olumlu bir gelişmeyi de gözden kaçırmamak gerekir. Son yerel seçimler ve YSK’nin bu seçimler nedeniyle vermiş olduğu hukukla uyumsuz kararlar tepkisiz ve kaderci görünümdeki toplumu sarsmış ve hareketlendirmiş; sağduyu sahibi yetenekli liderlerin önderliğinde, doğru yönlendirildiği zaman demokratik tepki vermeye istekli ve hazır olduğunu ortaya çıkarmıştır. Toplumun bu enerjisinin ayakta kalmasına herkes elinden geldiğince destek olmalıdır.

YSK’nin toplantı ve karar yeter sayısı
Anayasanın 79’uncu maddesine göre YSK yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurulları’nca kendi üyeleri arasından seçilir. Üyelerin tamamı kendi aralarından bir başkan ve bir başkan vekili seçerler. Başkan ve Başkanvekili dışında, '59argıtay ve Danıştay’dan seçilen üyeler arasından ad çekme ile ikişer yedek üye ayrılır. 79’uncu maddenin bu kuralları değişikliğe uğramamış olup halen yürürlüktedir. Anayasada YSK’nin çalışma usullerine, toplantı ve karar yeter sayılarına ilişkin başka bir hüküm bulunmadığı gibi bunların kanunla düzenleneceğine dair herhangi bir kurala da yer verilmemiştir. Bu durumda YSK’nin toplantı ve karar yeter sayılarının, 79’uncu maddedeki kurallar esas alınarak belirlenmesi gerekmektedir.
Bu madde asıl üye-yedek üye ayrımı yaptığına ve YSK’nin toplantı ve karar yeter sayısı konusunda bir kural da getirmediğine göre toplantı yeter sayısı asıl üyelerin sayısına eşittir, yani yedidir; karar yeter sayısı da salt çoğunluktur, yani dörttür.
Anayasanın asıl üye, yedek üye ayrımını yaptığı bir kurulda, asıl üyelerin herhangi bir nedenle toplantıya katılamadığı veya asıl üyeliklerde boşalma olduğu durumlar dışında, yedek üyeler toplantıya ve karara katılamazlar.
Yasaya aykırı olarak toplantıya katılan bir üyenin dahi görüş ve fikirleriyle kurulu etkilemesi, verilecek kararın yönünü değiştirmesi mümkündür. Aksi düşünce anayasa kurallarının uygulanmasında keyfiliğe yol açar.

Daha önceki uygulamalar
Türk hukukunda yedek üye uygulamaları mevcuttur: Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasasının 145’inci maddesine göre on beş asıl beş yedek üyeden; 1982 Anayasası’nın 146’incı maddesine göre on bir asıl, dört yedek üyeden kurulmuştur. 1982 Anayasası’nın 146’incı maddesi 2010 senesinde 5982 sayılı yasa ile değiştirilip yedek üyelik kaldırılıncaya kadar asıl üyeliklerdeki sürekli ve geçici boşalmalar dışında yedek üyeler Anayasa Mahkemesi’nin toplantılarına ve kararlarına katılmamışlardır.
YSK’nin seçimle ilgili idari işlemlerinin yerine getirilmesinde yedek üyelerin görevlendirilmeleri gerekli ve yerindedir; yasaya aykırı değildir.
YSK anayasanın yargı bölümünde ve Yüksek Mahkemeler arasında yer almamış olmakla beraber, üyeleri Yüksek Mahkeme üyeleri arasından seçilen, şikâyet ve itirazları incelerken yargısal nitelikte görev yapan ve bunlar hakkında kesin kararlar veren, kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamayan özgün (nev-i şahsına münhasır) anayasal bir kurumdur. Dolayısıyla asıl üyelerden haklı nedenlerle katılım sağlanamadığı durumlar dışında, yedek üyelerin kararlara katılmaları mümkün değildir; bu şekilde verilmiş kararlar anayasaya aykırı olur.
YSK’nin teşkilat ve görevleri ile ilgili kanunda (7062/5m) Kurulun karar verme usulü ile ilgili bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre Kurul, kararlarını salt çoğunlukla verir; oyların eşitliği halinde Başkan’ın bulunduğu tarafın görüşü doğrultusunda karar alınır. Bu hüküm, anayasanın öngördüğü toplantı nisabının dışında bir sayı ile toplanmaya izin verdiği için anayasaya aykırı olduğu gibi, sayısını belirlemeden herhangi bir çift sayı ile toplanmaya imkân sağladığından keyfiliğe yol açacak içerik de taşımaktadır. Dolayısıyla bu madde hükmü esas alınarak yedek üyelerin katılımı ile karar alınamaz.
YSK’de uygulama uzun seneler anayasaya uygun şekilde yürütülmüş, kararlar asıl üyelerin katılımı ile alınmıştır. Zaman yetersizliği nedeniyle başlangıcını saptayamadığım bir tarihten bu yana, YSK yedek üyelerin de katılımı ile ve anayasaya aykırı bir şekilde on bir üye ile toplanmaktadır. Bu durum siyasi partiler ve ilgililer tarafından da benimsenmiş görünmektedir.
Düzenleyici hukuk kuralının bulunmadığı alanlarda, gelenekselleşmiş uygulamalara hukukilik tanımak mümkün olabilir. Ancak ortada Anayasa’nın açık bir hükmü mevcut iken, ilgililer tarafından susmak suretiyle kabullenilmiş olsa bile, anayasaya aykırı bir uygulamanın sürdürülmesi mümkün değildir.
Önemli görevler üstlenmiş bir kurulun bütün üyeleri ile toplanmasının, daha iyi ve hukuka uygun kararlar alınmasına neden olacağı da ileri sürülebilir. Ancak bu bir “yerindelik” görüşüdür ve bir anayasa kuralı bu nedenle ihmal ve ihlal edilemez.
YSK, anayasanın 79’uncu maddesindeki üyelerinin statüsü ile ilgili düzenlemeyi ve eski uygulamalarını da gözeterek on bir üye ile toplanıp karar almasının hukuki dayanaklarını topluma açıklamak zorundadır.
YSK, İBB seçiminin yenilenmesi gibi çok önemli bir konuda, kendi içinde çelişkilerle dolu, eski kararları ile uyumsuz, hak ve adalet duygusunu yerinden oynatan ve çok kritik bir oylama ile alınmış öyle '62ir karar verdi ki; bugüne kadar ele alınmamış hukuki bir sorunun gündeme taşınmasına neden oldu. Konu önemlidir; bilim adamları ve hukukçular tarafından ayrıntılı olarak incelenmelidir. Özellikle YSK’nin anayasaya aykırı olarak yedek üyelerin de katılımı ile verdiği kararların hukuksal değeri ve sonuçları, bu kararlardan etkilenen- zarar görenlerin başvurabileceği yollar olup olmadığı gibi hususlar yürürlükteki hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirilerek tartışılmalıdır.  

Nuri ALAN
Emekli Danıştay Başkanı

Yazarın Son Yazıları

Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025