Öner Yağcı

Thomas More’un ‘Utopia’sı

13 Temmuz 2019 Cumartesi

Hepsi de başucu kitaplarımızdan olması gereken Platon’un Devlet’i, Campanella’nın Güneş Ülkesi, Bacon’un Yeni Atlantis’i, Jean Baby’nin En Güzel Dünya’sı, Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sı gibi, Thomas More’un Utopia’sı eski, köhnemiş yaşam yerine yeni bir yaşam, yeni bir dünya yaratma arayışıdır. Eşitsizliği, köleliği sürdüren toplumsal kurumların değiştirilmesi isteğidir.
Barış Avrupa krallarının umurunda değildir. Onlar kan dökerek ülkeleri ele geçirirler sadece. Kralların danışmanları ise daha yüksek mevki kapmaktan keselerini altınla doldurmaktan başka bir şey düşünmeyen beş para etmeyen dalkavuklardır” diyen More’un ütopyası bir arayıştır.

Düşünceden dönmemek
Tüm insanların eşit olduğu bir yaşam düşlemiş ve düşüncelerinden ölümü pahasına dönmemiştir More.
Kral VIII. Henry’nin 6 Temmuz 1535 sabahı idam ettirdiği bu büyük ütopist, “Her dürüst yurttaş her şeyden önce kendi ruhuna kendi vicdanına saygı göstermelidir” diyerek bağışlanma isteğinde bulunmamıştı.
Ülkedeki yoksulluğun nedeninin “Bal vermez arılara benzeyen soylular” olduğunu söyler, zenginlerin bencilliğinin yasalarla önlenmesi, memleketin zenginliğinin eşit dağıtılması gerektiğini belirtir More. Şöyle düşünür:
Toplum her insana eşit bir güvenlik sağlamalıdır... Kralın en kutsal görevi kendinden önce halkın mutluluğunu düşünmektir. Zorba kralın tahtta oturmaya hakkı yoktur. Halkın acıları iniltileri ortasında keyif sürmek krallık değil zindan bekçiliği demektir.”

Ütopya adasında yaşam
More’un 1516’da bir roman olarak yayımladığı Utopia, nerede olduğu bilinmeyen bir adadır. Adadaki adaletli, eşitlikçi bir düzen tasarımıdır anlatılan.
Ütopya’da öğretmenler çocuklara yalnızca bilgi vermezler. Onlara önce doğru düşünmeyi öğretirler. Hem toplumsal hem kişisel mutluluğa varmak isteyen Ütopyalılar için hoş yaşamak dünyanın tadını çıkarmak iyi bir şeydir. Hem kendileri hem de başkaları için diye düşünürler. Bütün insanlar yaşamın sevinçli sofrasına ortakça oturmalı ve dünyanın tadına varmalıdır. Ütopya’da hiç kimsenin malı mülkü, parası yoktur, ama geçim derdi de yoktur. Kendisinin ve gelecek kuşakların kaygısını duymadan mutludur insanlar. Ütopya’da acılar ve haksızlıklar ortadan kaldırılmıştır. İnsanlar eşit ve özgür yaşarlar. Kralın baskıları, soyluların lüks tutkusu, savaş naraları atan dinsel baskılar yapan yöneticiler yoktur.
More’un Utopia’sı bir özlemiyle biter:
Ütopya devletinin birçok özelliklerini bizim kentlerimizde görmeyi isterdim. Bir umuttan çok bir dilektir bu.”

Ütopyan nerede?
Bugün egemenmiş gibi görünen ütopyasızlık bireyden bireye, toplumdan topluma değişir. Kimi insanın düş kurmaktan bile uzaktır yaşamı.
Kimi insansa dünyaları fethetmeye, evrenin gizlerine ulaşmayı hedefler.
Bugünün küreselleşti denilen dünyasında insanlık sanal bir dünyaya hapsedildi. Bu sanallık aynı zamanda mistisizmi, magazini, şiddeti, uyuşturucuları, fantastikliği içererek insanların gününün 24 saatini tutsak aldı. İnsani bir edim olan imgelem dünyasının yerini eski çağlarda kalmış olması gereken cinler, periler, düşsel yaratıklar ya da teknolojik olanaklarla üretilen yapay kahramanlar aldı.
Atatürk’ün “Bugün, ufukta güneşin doğduğunu nasıl görüyorsam, uzakta bütün Doğu uluslarının uyanışını da öyle görüyorum” sözünü ve bunun Afrika’nın, Asya’nın, Latin Amerika’nın birçok toplumunda yankısını bulmasını anımsayınca “Ütopyan nerede insan” sorusu geldi aklıma.
Ne demişti 20. yüzyılın büyük ütopisti Che, “Gerçekçi ol, olanaksızı iste!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları