Taşrada şiiri özlemek

31 Temmuz 2019 Çarşamba

Taşra sözcüğü TDK sözlüğünde şöyle açıklanıyor: Bir ülkenin başkenti veya en önemli şehirleri dışındaki yerlerin hepsi, dışarlık.
Konu kültür olduğunda, ülkemiz bakımından bu başkent İstanbul’dur.
Toplumsal değerlerin az çok eşit olarak dağıldığı belli başlı bütün ülkeler bakımından bile bunun aşağı yukarı böyle olduğu söylenebilir.
Paris’le Fransa’nın hangi kenti yarışabilir?
Roma, Londra, Moskova vb... Adları akla bir çırpıda gelebilecek siyasal anlamıyla başkentler, aynı zamanda da ülkelerinin kültür başkentleridir.
Bu konuda belki New York’la İstanbul arasında bir benzerlik olduğu söylenebilir.
İkisi de siyasal anlamıyla başkent olmamakla birlikte kültürel anlamda ülkelerinin başkentleridir.
Böyle olunca da onların dışında kalan şehirler, onlara göre ister istemez az çok taşradır.
Tıpkı bizde, İstanbul’a göre başkent Ankara’nın, İzmir’in, başkaca büyük şehirlerimizin özellikle kültürel anlamda az çok taşra olmaları gibi...

***

Taşra Kentlerinde Akşam Kederi” adlı bir şiirimdeki şu birkaç dize, taşra kentlerinde yaşanmış bir çocukluğun ve ergenlik yıllarının benim için özeti gibidir:

“Taşra kentlerinde geçti çocukluğum
Akşamın o gri hüznü
Yakındır bu yüzden yüreğime”

Sözünü ettiğim “gri hüzün” akşamın inişiyle birlikte irili ufaklı mağazaların, dükkânların ışıklarının sönmesi, kepenklerinin kapanması, caddelerin, sokakların ıssızlaşması demektir.
Ülkemizde bu bugün de böyledir. Akşamla ve onu izleyen geceyle birlikte, sadece daha küçük şehirlerimiz değil, 24 saat yaşayan İstanbul dışında, Ankara ve İzmir de içinde olmak üzere bütün şehirlerimiz için böyledir bu.

***

Taşra kentlerinde geçen çocuklukta ve özellikle ilk gençlikte, benim başlıca avuntum şiir olmuştur. Şair oluşumu büyük ölçüde o “gri hüzün” dediğim şeye borçlu olduğumu bile söyleyebilirim...
Başta şiir, fakat kuşkusuz bütünüyle edebiyat...
Şairlerimizin ilk şiirlerini nerede, ne zaman yazdıkları ilginç bir araştırma konusu olabilir.
Bunu bütünüyle edebiyatımız bakımından da yapabiliriz. Böyle bir araştırma, örneğin İstanbul’un kültür başkenti olma ayrıcalığını sanırım sarsacaktır.
Kültür başkenti olmak, yani kültür-sanat değerlerine ulaşma kolaylığı, söz konusu kentin ya da kentlerin; kültürün, sanatın doğum yeri olma konusunda ille de ayrıcalık sahibi olduğu anlamına gelmeyebilir.

***

Bu haftaki yazımın konusunu bana, şair Nurduran Duman’ın gazetemizin kültür sayfasında, bir süredir her hafta cumartesi günleri yayımlanan “Dergiler Arasında” başlıklı yazılarından bu haftakinin başlığı esinledi: “Nevşehir’de Şiiri Özlemek”...
Bu yazıları kaçırıyor ya da atlıyorsanız, bir eksiğiniz var demektir.
Yıllar önce “Pazar Söyleşileri” köşemde yayımladığım “Anadolu’da Edebiyat Dergileri” başlıklı bir yazımda, bu dergileri özellikle İstanbul’un kültür alanındaki tekelini kıran “kültür kardelenleri, ateşböcekleri” olarak gördüğümü yazmıştım.
Kültür sayfamızda arkadaşımız bu yazılara başladığında, bu öneriyi yapan ben bile böylesine çok sayıda ve canlı bir dergi dünyasıyla karşılaşacağımızı tahmin etmemiştim.
Öyleyse yol yakınken, internet üzerinden de olsa bu hafta pazartesi yayımlanan yazıdan (Nevşehir’de 18 yıldır yayımlanmakta olan “Şiiri Özlemek” dergisinin yönetmeni Fuat Çiftçi’yle yapılan söyleşiden) başlayarak, “Dergiler Arasında” yazılarını okuyun ve bundan sonra da izlemeyi sürdürün.
Ülkemizin her alanda ve her anlamda geleceği bu kardelenlerde, ateşböceklerindedir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ülkem için korkuyorum 24 Nisan 2024
Devlet suç işliyor 17 Nisan 2024
Bir bayram kutlaması 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları