İntikam Gözü Kör Eder!

18 Aralık 2014 Perşembe

Gandhi’nin çok ünlü sözüdür: “Göze göz mü diyorsun? Öyleyse, tüm dünya kör olurdu...”
İşte şimdi biz körlük yaşıyoruz.
El ele yürüdüler. Birlikte sahte suçlamalarla, sahte delillerle, sahte yargıyla ama gerçek zulümle, gerçek aşağılamayla, gerçek kin ve öfkeyle işlerini sadece işlerini yapan gazetecilere yazarlara saldırdılar.
Kimse masum değil: “Onlar gazetecilikten değil, terör örgütü oldukları için tutuklandılar” diyen gazeteciler... Yalakalık yarışına girip, meslektaşını linç eden köşe yazarları... Dün tükürdüğünü bugün yalayan; dün yaladığını bugün tükürmeye çalışan yazarlar...
Yesinler birbirini oh ne âlâ diyemiyorum. Bu ülke, benim ülkem ve ülkem körler ülkesine dönüşmüş durumda! Şimdi biz körlük yaşıyoruz!
Basın özgürlüğü nerede başlar, nerede biter? Şimdi bunu hatırlama zamanı... “Göze göz” dediğiniz zaman yalnız gözler değil vicdanlar da kör oluyor.

PEN Türkiye açıklaması
Gazetecilere yönelik operasyon başladığında, benim de içinde bulunduğum PEN Türkiye Merkezi yönetimi şu açıklamayı yaptı:
“Medyaya, gazeteci ve yazarlara uygulanan şiddeti kaygıyla izliyor ve protesto ediyoruz. Uluslararası Yazarlar Birliği PEN, adını İngilizce üç sözcüğün baş harflerinden almıştır: Poets (Şairler); Essayists (Denemeciler), Novelists (Romancılar). Baş harfler birleştirildiğinde ‘kalem’ sözcüğü ortaya çıkar. Kalemleri kırmak iktidarların işi olmamalıdır.”
Uluslararası PEN’den ve PEN İngiltere Merkezi’nden de tepkiler gecikmedi. İşin ilginç yanı, onlar da bu operasyonun zamanlamasını geçen yıl 17 Aralık’ta
ortaya çıkan yolsuzluklara bağlıyordu.

çArşı vicdan şampiyonudur
Gazetecilere yönelik operasyon, 17 Aralık soruşturmasının intikamıdır. “Sıfırla oğlum, sıfırla” talimatının;
ayakkabı kutularına, evdeki kasalara sığmayan paraların ortaya çıkmasının intikamıdır... Yolsuzluğun, hırsızlığın, sahtekârlığın su yüzüne çıkmasının intikamıdır... “Milletin a... koyacağız”ların; “Bakara... makara... Her cuma Google’dan bir ayet sallama” rezilliğini, kepazeliğini herkesin öğrenmiş olmasının intikamıdır.
Tıpkı çArşı’ya açılan davanın, Türkiye çapına yayılan Gezi Direnişi’nin intikamı olduğu gibi...
çArşı, tüm Gezi Direnişleri sırasında sağduyunun sesi oldu. Kinin, öfkenin, şiddetin değil, sevginin, saygının, örnek bir dayanışmanın, kucaklaşmanın yanında durdu. Kışkırtıcı değil, yatıştırıcı, uzlaştırıcı davrandı. Üzerlerine saldıran polise çiçek sunan; üzerlerine gelen TOMA’dan su içmeye çalışan onlardı.
Bu ülkeyi yönetemeyenlerin, ama yönetirmiş gibi görünmeye çalışanların aksine, ayrımcılık yapan değil, birleştirici olandı (ve olandır) çArşı.
Ne güzel yanıt vermiş sanıklardan Cem Yakışkan, hâkimin “Darbe yapmaya çalıştınız mı?” sorusuna: “Gücümüz olsa Beşiktaş’ı şampiyon yapardık.”
Beşiktaş’ı şampiyon yapamadılar ama vicdanımızın ve gönlümüzün şampiyonu oldu onlar.
“Göze göz mü diyorsun? Öyleyse, tüm dünya kör olurdu...” diyordu Gandhi. İşte şimdi biz körlük yaşıyoruz.
İntikam üzerine bir başka sevdiğim söz Konfüçyüs’ten... O da şöyle: “İntikam için yola çıkan, yolun sonunda kendi mezarını da hazır etsin.”
Geçecek... İnanın geçecek bütün bu pislikler...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları