Olaylar Ve Görüşler

Kadın cinayetleri siyasidir!

14 Aralık 2019 Cumartesi

Yazar: Prof. Dr. Erendiz Atasü


Ne kadar vurgulansa yeri! İmam öksürürse cemaat zatürree olur! Bu ülkeyi yönetenler elbette kadınların katledilmesini onaylamıyorlar, ancak onaylamamak yetmez! Afet halini almış durumu önlemek gerek! Ülke yöneticilerinin toplum üzerindeki etkisi, icraatla sınırlı değildir; söylemleri, davranışları, giyim kuşamlarıyla yönetilenlere örnek olma, yönetilenlerin bilinçlerini ve bilinçaltını etkileyebilme gücü vardır onlarda, üst/ast ilişkisi ve çelişkisi doğrultusunda. Hele, sorgulama eğilimleri tarihi alışkanlık nedeniyle zayıf kalmış “şark toplumlarında!’’ Yöneticilerin kadınların eksik yaratıklar olduklarını açıkça dile getiren ya da ima eden söylemlere derhal son vermeleri, kadınların da tıpkı erkekler gibi birer insan olduklarını, doğadan gelen dişilik özelliklerinin onları devlet, toplum, gelenek ve işveren karşısında ikincil konuma itemeyeceğini vurgulamaya başlamaları gerekmektedir. Ağızlarına geleni söylerlerken, bu sözlerin günümüz iktisadi koşullarında, iş ve işsizlik sorunları, işsiz kalma endişeleri arasında büsbütün bunalmış erkek yurttaşın labirentvari iç dünyasında hangi şekle bürünebileceğini hesap ediyorlar mı?




Çözümlemeye gerek yok!

En uygar sayılan ülkelerde bile kadınların katledilmesi, bizdeki ağır durumu ne hafifletir ne de Türkiye örneğinin siyasi olduğunu gösterir. İskandinavya ya da Kanada’daki kadın cinayetleri sadece, kadın/erkek çelişkisinin ne kadar derin bir toplumsal yara olduğuna ve bu yarayı açan sebeplerin karmaşık ve çoklu yapısına işaret etmektedir. Ayrıca bizim ülkemizde öldürmenin ön basamağı olan dayak vakalarının çoğu şiddet olayı olarak kayda geçmemekte, ailenin kapalı kutusunda gizlenmekte, ancak iş cinayet boyutuna ulaşınca istatistiklerde yer almaktadır, unutulmasın! İnsan topluluklarının bu gezegen üstünde yükselttiği tüm uygarlıkların eskil temeli erkeklerin güçsüz düşmüşlerini ve kadınların tümünü köleleştirmeye dayanır; unutulmaması gereken diğer bir husus! Bu temelin bilincinde olmak bizi, işi doğaya bağlama kolaycılığına değil - hiçbir hayvan diğerini köleleştirmez- bireyler ve kümeler olarak davranışlarımıza dikkat etme sorumluluğuna götürmelidir!

Bizdeki elim vakaların siyasi yönünü görebilmek için, yukarıda değindiğim yönetici/yönetilen ilişkisinin çözümlenmesine de ihtiyaç yok! Durum, uzun boylu irdelemeyi gerektirmeyecek kadar belirgin ve kaba! Polis ülke yönetimin kolluk gücüdür, adı üstünde! Hükümsel bir varlık olan “iktidar’’ın fiziksel unsurudur, eli koludur. Polis kendi başına davranabiliyorsa eğer, o ülkede yönetim zaten çökmüş, ülke anarşiye kaymış demektir. Dolayısıyla polisin eylemi, doğrudan siyasi iktidarın tutumunu gösterir! Bir ülkede, birkaç gün önce bizde yaşandığı gibi, polis barışçıl bir gösteri yapan kadınlara şiddet uygulayabiliyorsa, şiddet kullanan görevliler kovuşturmaya maruz kalmıyorsa ya da haklarında göstermelik soruşturmalar açılıp sırtları sıvazlanıyorsa, cinayet vakalarında, kamuoyunun amiyane deyişle “gazını almak için’’ birkaç faile hemencecik ağır cezalar kesilip, şiddet faillerinin büyük çoğunluğunu kayıran yasal düzenlemeler alel acele kotarılıyorsa, iktidarın üst mercilerindeki bayların “kadınlar başımızın tacıdır’’ gibi sözleri yok hükmündedir.

Eğitim şart

Kadın cinayetlerini önlemenin yolu, kadına yönelik ayrımcılığı önlemekten, bunun yolu da kadınlarla erkekleri, özellikle erkek yurttaş çoğunluğunu “uygarlık eğitimi’’nden geçirmekten geçer, idam cezası, kısırlaştırmak vs. gibi günümüz dünyasında uygarlık dışına düşmüş şiddet uygulamalarından değil. Ne de bu eğitim dinsel çağrışımlara dayandırılabilir.

Tektanrılı dinler, doğuşlarında kadına şefkatle yaklaşmış olabilirler, ama toplumsal bir güç olarak örgütlenirken, doğdukları çağın ve coğrafyanın erkek egemen yapısını içselleştirmişlerdir. Kadına yönelik erkek şiddetini önlemede dinle bağlantılı gelenekleri imdada çağıramazsınız. Verilecek uygarlık eğitimi “insan’’ dediğimiz varlığın “insan’’ olduğu için değerli olduğu ve vücut dokunulmazlığı bulunduğu ana ülküsüne dayanmak zorundadır. İkide bir Tanrı ile insan arasına giren ve dünyevi hayatta nasıl davranılması gerektiğine dair ahkâm kesen erkek egemen söylemli vaazlardan vazgeçilmelidir. Diyanet İşleri’nin sorumluluk payına işaret etmek isterim.

Emine Bulut cinayeti dolayısıyla kaleme aldığım yazıda, erkeklerin kitlesel olarak eğitilebilecekleri yerleri sayarken, ordu ve cami diye vurgulamıştım, polisi unutmuşum! Büyük harflerle ekliyorum: POLİS!

Sayın yöneticilerimiz, kadınların şiddete maruz kalmamasını, katledilmemelerini içtenlikle istiyorsanız, öncelikle iktidarınızın eli kolu olan polisinizi düzeltin lütfen!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları