Öner Yağcı

Özgür düşünce

26 Ekim 2019 Cumartesi

Düşünme gereğini duy­mayan insanlar için, düşüncenin özgür olup olmaması sorunu yoktur. Ne yazık ki birçok insan için dü­şünmek, yaşamdaki en zor şeydir.
İnsanın düşünme hakkını yadsıyan, engellemek iste­yen bağnazlığın egemen ol­masına karşı durmak, insan olma sorumluluğunun bir parçasıdır.
Düşüncenin özgür olma­sını sorun edinenlerin top­lumlarındaki tüm insanların aynı sorumluluğu duymala­rı için uğraş vermeleri, ken­di kendilerine yüklediği bir görevdir.
Dünyada anlaşılması en güç olan bir şey varsa, o da dünyanın anlaşılabilir oldu­ğudur” diyen Einstein, “Ne kadar hazin bir çağda yaşı­yoruz. Bir önyargıyı ortadan kaldırmak, bir atomu parça­lamaktan daha güç” düşün­cesiyle özgür insanın görev­lerini anımsatıyor.

Önyargıya karşı düşünce
Her şey önceden düşü­nülmüş ve belirlenmiştir di­yen önyargı, toplumu bağ­nazlığa mahkûm ediyor. Dü­şünen, düşündüklerini çeşitli yollarla açıklayan aydınların haksızlıklara, adaletsizliklere karşı çıkmak gibi vazgeçil­mez sorumluluğu onlara dü­şünceyle ilgili tüm sorunların çözümlenmesi gibi bir gö­revi de yüklüyor. Bilimin yol göstericiliği olmadan ilerle­me gerçekleştirilemeyeceği­ne göre, iradesi ve bilgisiy­le özgür olanların toplumunu geliştirebileceği gerçeği, bu sorumluluğu ağırlaştırıyor.
Her sorunu aklın ışığın­da irdelemek, sorular sora­rak yanıtlarını bulmaya çalış­mak, sorunların çözümü için gereken bilgiyi araştırıp tar­tışmak, insanlığın gelişmesi­nin, ilerlemesinin zorunlulu­ğunu görmek özgür insanın sorumluluğudur.
Niçin insanın düşünme yeteneği vardır sorusuyla bağnazlığa karşı durmak zo­runda olan insanlık, aydın­lık bir pencere (Paul Eluard) bularak dünyanın adaletsiz, haksız, yanlış gidişine “dur” diyecek güce sahip olduğu­nu unutmamalıdır.
Kendi körü körüne bağ­lanmasını hak­lı bulan, eleş­tiri ve geliş­me bilincinden yoksun olanla­rın yani ve in­sanın en es­ki alışkanlıkların­dan olan bağnaz­lığın (fanatizm, mutaassıplık), toplumda iler­leme ve aydınlanmanın yo­lunu tehlikeli biçimde kapat­tığı bir gerçektir. Kapatılma­ya çalışılan yolu açma çaba­sı özgür düşüncenin olmaz­sa olmazıdır.

Soner Yalçın
Var olmak için bağnazlık aşılmalı. Dünyanın adaletsiz gidişinde, bağnazlığın ege­menliğinde iş zor. Ama zoru gerçekleştirebilmenin keyfi de çoktur. Bu keyfe kavuş­mak için roman, öykü, şiir, deneme, felsefe okumalı.
Bakış açımızı genişletecek kitaplarıyla merakı, düşünce yoğunlaştırmayı yazarlığın, gazeteciliğin onuruyla taç­landıran, odaTV’nin yöneti­cisi bir aydın Soner Yalçın. (d. 1966)  
Gazeteciliği sürdürürken 1990’lı yılların başında gün­cel siyasette öne çıkan ad­larla ilgili yaşamöyküsel ça­lışmalara başladı: Binbaşı Ersever’in İtirafları, Hangi Er­bakan?, Behçet Cantürk’ün Anıları, Teşkilat’ın İki Silah­şoru, Doğan Yurdakul’la Reis: Gladio’nun Türk Te­tikçisi ve Bay Pipo: Hiram Abas, Mehmet Ali Birand’la The Özal...
2000’li yılların başında, Efendi (I-Beyaz Türklerin Bü­yük Sırrı, II-Beyaz Müslü­manların Büyük Sırrı) ile zen­ginleştirdi yaşamımızı.
Yakın tarihin gayri resmi notlarında gerçeklerle yüz­leşmeye hazır mısınız” diye­rek sordu: Siz Kimi Kandırı­yorsunuz!..

Samizdat’tan Saklı Seçilmişler’e
Bu Dinciler O Müslüman­lara Benzemiyor dedi.
Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var Mı?” diye sun­du Samizdat’ı.
Oradaydım ve Menekşe’den Önce DVD’leriyle yaşama, Sivas Katliamı’na tanıklık yaptı.
Kayıp Sicil’le “Erdoğan’ın Çalınan Dosyası”nı açtı.
Doğru Bildiğiniz Yanlış­lar” diyerek Galat-ı Meşhur’u yazdı.
İnsanlığa bela edilen gıda terörünü Saklı Seçilmişler’de anlattı...
Soner Yalçın, ufkumuzun yelkenini hangi yöne açacak diye merakla bekletiyor.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Denizlerin rüzgârı 11 Mayıs 2024
Dalgalara karşı 4 Mayıs 2024
Edebiyat direniştir 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları