G-öç Sorunu!

13 Ocak 2015 Salı

Bugün Charlie Hebdo’ya yapılan saldırının göç boyutunu ele alalım. 
Olaydan hemen sonra gözlerin “olağan şüpheliler” diye bakılan göçmenlerin yaşadığı bölgelere dönmesi neredeyse alışılmış bir durumdu.Önceki benzer saldırılarda da Müslüman kökenliler başta olmak üzere göçmenlerin yaşamı zorlaşmış, değil ülke değiştirmek, şehir değiştirmeleri de sorun haline gelmişti.
Yine benzer bir tablo ile karşı karşıyayız.
Başta Suriye ve çevresi olmak üzere adı terörle anılan bölgelere öteki ülkelerden “stajyer terörist” olarak gidenlerin büyük bölümünün yine benzer coğrafyalardan batıya göçmüş kimseler olması rastlantı olarak yorumlanamaz.
Yasal ya da yasadışı yollarla batıya göçmüş kişilerin, geldiği ülkeye uyumu yıllardır tartışılan bir konu. Gelişmiş Batı ülkeleri sadece eğitimli ve işlerine yarayacak kişilerin göçünü kabul ediyor, ötekileri geri göndermek için her yöntemi deniyor. Gemileri yakarak gelmiş olan ailelerin genç kuşakları da gördükleri, yaşadıkları çelişkiler karşısında “göç” olgusunun başındaki “g”yi atarak bugüne, geleceğe bakıyor.

***

Göç, tarihin motorudur.
İnsanlık tarihi bir başka boyutuyla göçlerin etrafında şekillenmiştir.
Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte biri başta Balkanlar ve Kafkaslar olmak üzere göç kökenlilerden oluşuyor. Türkiye, nüfusuna oranla ülkesinin dışına en çok yurttaşını gönderen ülke. 5 milyonu Avrupa’da olmak üzere 8 milyon yurttaşımız dünyanın dört bir yanında yeni yaşam kurmuş durumda.
Türkiye’nin kaderi, sadece göçmen almak ve göndermekten ibaret değil. Dünyanın en büyük göç geçiş yollarından biriyiz. Afrika’dan, Asya’dan gelip Avrupa’nın herhangi bir ülkesine gitmek isteyen 32 milletten insanın çoğunun umudu, Ege’de, Marmara’da ya ölümle ya hüsranla sonuçlanıyor.
Bugün başlıca göç hedefi olan Avrupa’nın tarihi de göçlerle doludur. Bizim yaşadığımız topraklar da dahil olmak üzere 19. yüzyılda bütün kıtaların kaderini göç belirlemiştir.
1921’le 1924 arasında Avrupa’dan öteki kıtalara 55 milyon kişi göç etti. Bunun 34 milyonu Amerika’ya idi. ABD’nin bütün damarlarında Avrupa’dan göç var.

***

Göç, tarihin her döneminde büyük dramlara neden olmuştur. Anadolu’ya yönelen 1912-13 Balkan göçü, son 200 yılda en az üç kez yoğunlaşan Kafkas göçü, 1915’te Anadolu’dan çıkan Ermeni göçü tarifsiz acılarla örülüdür.
Bugün “insan kaçakçılığı” diye tarif edilen küresel göç ise tarihin belki de en insanlık dışı tanımlarından biridir. 16., 17. yüzyıldaki “köle ticaretinin” yerini insan kaçakçılığı aldı.
İşte küresel terörü besleyen olgulardan biri de bu.
Önceki gün Paris’te 2 milyonu aşkın insanın teröre karşı bir araya gelmesi, pek çok dünya liderinin yan yana yürümesi elbette çok büyük bir dayanışma. Ancak başta küre-sel göç, insan kaçakçılığı olmak üzere teröre kaynaklık eden çağın vebalarını görmezsek; dayanışma, bataklığın ötesinde, bir araya gelmenin kolay olduğu yerde buluşup kötülükleri kınamaya benzer.
Umut yolcuğuna çıkmış insanları Akdeniz açıklarında gemiden kovarak, onları denize dökerek sorunu çözmüş olmuyorsunuz.
Kendi dışınızdaki coğrafyaya böl-parçala-yönet diye baktığınızda parçalardan biri size isabet edebiliyor.
Küreselleşiyoruz diye öteki kıtalara hükmetmeye girişirken bir bakmışsınız küre selleşmiş; seller sizin sokaklarınızı da yarıp girmiş, yaşam biçiminizi önüne katmış götürüyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları