Çiğdem Toker

17 Aralık Kırılması

18 Aralık 2013 Çarşamba

Sanki görünmez bir güç, her bir dakikaya prangalar bağladı da yılın en kısa günlerinden birini, sarsıla sarsıla bir mevsim uzunluğunda yaşadık.
Ve günün sonunda 17 Aralık, tıpkı 7 Şubat gibi, artık tarihiyle anılacak kırılma noktalarından birine dönüştü.
CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, hafta başı yayımlanan söyleşimizde, Sayıştay-Hükümet çatışmasının, Cemaat-Hükümet çatışması kadar önemli olduğunu vurgulamıştı.
Dün sabah başlayan ve nereye uzanacağını şimdiden kestiremediğimiz yolsuzluk operasyonu; Erdoğdu’nun söz ettiği iki çelişkinin, birbirinden bağımsız değil; tersine, iç içe geçmiş olduğunu düşündürüyor.
Çok sayıda dinamik ve belirsizliğin varlığı, berrak bir analizi bugünden güçleştiriyor olabilir. Ama şurası tereddütsüz ki, merkezinde kamu varlıkları üzerinden çıkar ve rant paylaşımı olan bir iktidar kavgasından söz ediyoruz:
? İstanbul Emniyeti’nin başlattığı operasyon, Cemaat-Hükümet kavgasından bağımsız olamaz. Yolsuzluk olguları kanıtlı, somut dahi olsa, “algının gerçeğin önüne geçtiği” bu çağda sonuç değişmiyor.
Bu çerçevede, operasyona dair ilk haberlerde yer alan “yaklaşık bir yıldır devam eden teknik ve fiziki takip” ifadesi, birkaç sebeple özel bir dikkati hak ediyor. “Teknik ve fiziki takip bir yıldır devam ediyorsa, neden düğmeye basma anı için Hakan Şükür’ün istifasının sabahı tercih edildi” sorusu meşrudur.
Diğer yandan, bu durum, eğer ortada suç şüphesi varsa, “Neden bu kadar uzun süre suça göz yumulduğu” sorusunu sorma hakkı doğuruyor. Dahası, yerel seçimlere sadece üç ayın kalmış olması, kavganın boyutları hakkında da fikir veriyor.
 Üç bakanın oğlu, bir kamu bankası genel müdürü, valeye verdiği 300 TL bahşişi haber olan “büyük müteahhit”, yani kişiler; hedefte “iktidar partisi” olduğunu gösteriyor. Kişileri bir yana bırakıp operasyon konusu kurumlara bakıldığında ise Sayıştay-Hükümet çelişkisine geliyoruz: TOKİ ile Halkbank.
2 milyon metrekarelik hazine arazisi
? Bu noktada, TBMM’deki bütçe görüşmelerinde gündeme getirilen 132 kurum gibi, TOKİ ile Halkbank’a dair Sayıştay denetim raporlarının da Meclis’e gelmediğini not düşelim. Sayıştay’ın 2011 TOKİ denetim raporunda kritik bir tespit var: TOKİ’nin bütçe formatının standartlara uygun olmadığını belirten denetçiler, bu nedenle kurum faaliyetlerini sağlıklı incelenemediğini vurguluyor.
? Raporda, yolsuzluk operasyonunda konu edilen kamu arazileri iddiasına ışık tutabilecek anlamlı veriler yer alıyor. Sayıştay raporuna göre TOKİ’nin harcamalarının finansman kaynakları arasında önemli bir yer tutan arsa ve arazi satışları 2011 yılında 1.8 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Ve 2012’de TOKİ’nin Hazine’den bedelsiz olarak devraldığı arsa ve arazilerin yüzölçümü 1 milyon 914 bin 626 metrekareye ulaşmış.
BİST’in anlaşılmaz tutumu
Halkbank, Borsa İstanbul’da işlem gören halka açık bir şirket. Sabah saatlerinde genel müdürün gözaltına alındığı haberleriyle birlikte, hisseleri hızla değer kaybetmeye başladı. Ortada yolsuzluk olmayabilir; Genel Müdür’ün sadece bilgisine başvurulmuş olabilir.
Ancak mali polisin operasyon yaptığı, genel müdürlük binasını aradığı bir halka açık şirket hisselerinin değer kaybetmesine seyirci kalınamaz. Borsa İstanbul’un seans başlar başlamaz, tıpkı geçmişte sayısız örneği olduğu gibi Halkbank’ın işlem sırasını kapatması gerekiyordu. Bunun neden yapılmadığını, BİST’in neden bilgi isteyip, yatırımcılara duyurmadığını Halkbank’tan sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın kısa da olsa neden bir açıklama yapmadığını anlamak mümkün değil.
İstanbul Finans Merkezi iddiasında dün çok kötü bir sınav verildi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları