‘Güç Değil, Zaaf İşareti!’

24 Şubat 2015 Salı

Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu; “Dünya bize hayran. Dışarda büyük bir hayranlık ve saygı var!” açıklamaları yapadursun “Şah Fırat” operasyonuyla ilgili olarak dünyada “zaaf işareti” yorumları öne çıkıyor.
Corriere della Sera gazetesinin önde gelen jeostrateji uzmanı yazarlarından Guido Olimpio örneğin, Ankara’nın büyük övünç duyduğu operasyonu böyle yorumlamış:
Türkler IŞİD’le ‘savaş sebebi/casus belli’ olabilecek türbeyi, yerinden kaldırdı. Bu binaenaleyh güç gösterisinden çok, bir zaaf işareti.”
La Stampa”nın uzun yıllar ABD muhabirliğini yapan Maurizio Molinari ise söz konusu operasyonu “Ortadoğu’da cereyan eden değişikliklerin meyvesi” şeklinde görüyor.

‘Yeniden çizilen sınırların göstergesi’
Halen Kudüs’ten yazan gazeteci Molinari; “Türkiye için kolektif kimlik simgesi” sözleriyle tanımladığı Süleyman Şah türbesinin boşaltılmasını, IŞİD’le olası bir çatışma gerekçesinin yok edilmesinin çok çok ötesinde; Ortadoğu’da değişen ve halihazırda yeniden çizilmekte olan sınırların işareti şeklinde değerlendiriyor.
Türbenin Eşme’ye taşınması, Türk ordusunun belli alanları El Bağdadi halifeliğine bırakırken; Kuzey Suriye’de bizzat denetimi altında tutacağı bir alan tanımı yaptığını gösteriyor. Yanı sıra ayrıca Türk ordusunun Suriye’ye Kürt peşmergelerin IŞİD’den kurtardığı Kobane’den girmesi de Ankara’nın nicedir düşman bellediği Kürt gerillalarıyla bir anlaşmaya vardığına delalet ediyor. Ankara dolayısıyla bu operasyonu; Kuzey Suriye’de Türkler, Kürtler ve cihatçı IŞİD’çiler arasındaki sınırları fiilen belirlemek için kullanıyor. Bunu, Beşşar Esad rejiminin egemenliğini çiğneyerek yapıyor. Şam’ın operasyona bu kadar öfkeyle karşılık vermesinin nedeni bu.

‘Artık Suriye yok!’
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın “Esad’ın Suriye’nin yüzde 50’sini kontrol ettiği”ne ilişkin açıklamalarının hemen yanında.. satırlarına “Artık Suriye diye bir şey yok!” değerlendirmesiyle devam eden La Stampa yazarı; “Suriye’ye İsrail güneyden, cihatçılar doğudan, Türkler kuzeyden giriyor. Bu şu demek: Artık Suriye diye bir şey yok!
La Stampa’nın haberinde; bunlar olurken Musul’un tekrar ele geçirilmesi için planlanan bahar harekâtını; IŞİD’le mücadeleyle görevli ABD güçleriyle görüşmek üzere… Pentagon’un şefi Ashton Carter’ın da Kuveyt’e geldiğine dikkat çekiliyor.

‘Tarih masaya konuluyor’
Kısaca yorumlar muhtelif…
Operasyon hakkında “soru işareti” çok. “Bilinmeyenlerin” “bilinenden” fazla olduğuna dair kanılar yaygın.
Corriere della Sera”nın internet baskısındaki bir okur yorumu örneğin, kamuoyunda -heyhat “hayranlık” ne kelime- Türkiye’ye yönelen yaygın “kuşkulara” ışık tutuyor: “
Tek bir askerin kaza sebebiyle yaşamını yitirdiği bu operasyon üzerinde bilgi sahibi olduğumuz oranda, Erdoğan ve (IŞİD) halifelik ilişkilerinin gerçeği hakkında bilgi edineceğiz” diyor söz konusu okur:
“Türbenin yerini değiştirmek için yapılan operasyon, bir cenaze seremonisinin ötesinde; tarihi yeniden masaya koyuyor!
Havuz medyasının “Dünya saygı duruşunda” başlıklarından fevkalade uzak değerlendirmeler bunlar.
Erdoğan-IŞİD ilişkisinin “soru işaretlerine açık içyüzü”, son dönemde her vesilede olduğu gibi Süleyman Şah Türbesi operasyonunda da sık gündeme getiriliyor.

IŞİD ilişkileri sorgulanırken
Batı başkentlerinde Ankara-IŞİD kapsamındaki rahatsızlığı en son geçen perşembe günü Fransa’nın Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen dillendirmişti.
Fransa’nın 2017’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olması beklenen sağcı lider Le Pen; “Türkiye’yi IŞİD’le muğlak ilişkiler içinde olmakla” suçlamış; “IŞİD’den memnun ülkelerle, (bizler) suç ortağı olmamak için müttefik kalamayız!” demişti.
Türkiye’nin “Batı ile müttefiklik ilişkisinin” dahi böyle artık uluorta, damardan, gayet sert biçimde sorgulandığı bir ortamda; bu “dünya bize hayran” masalları nereden bulunup çıkarılıyor?
Batı’da fazla iddialı bir “hayranlık” belirtisi olmadığına göre; Süleyman Şah operasyonu sonrasında bize hayran kalan şu gizemli ülkeler hangileri acaba?
Esad’ın geleneksel müttefikleri komşularımız Rusya ile İran mı bize hayran?
Yoksa Mısır ile İsrail mi?
Türk’e Türk propagandasının da sınırı olmalı.

DÜZELTME: 21 Şubat tarihli ‘İdam Geri Gelsin’ Çılgınlığı başlıklı yazımda; idama bayrak açan ünlü “aydınlanmacı” hukukçu düşünür Cesare Beccaria’nın idam karşıtı görüşlerini 1772’de savunduğunu yazmıştım… Beccaria’nın ölüm cezasına karşı çıkış tarihi 1772 değil, “1764” olacak. Değerli okurum Sami Selçuk uyardı. Kendisine teşekkür eder, “8” yıllık bu bellek sürçmesi için okurlarımdan özür dilerim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları