Olaylar Ve Görüşler

CHP, Seçim ve Sol

18 Nisan 2015 Cumartesi

Türkiye gündeminde yine 7 Haziran tarihinde gerçekleşecek seçimler var. İçinde bulunduğumuz koşullarda AKP iktidarı, demokrasiyi kurma iddiası altında, onu tam anlamıyla bloke etmiş bulunuyor.

CHP öncelikle, gerçek katılımcı bir demokrasiyi inşa etmeyi hedeflemelidir. Bu da, kitleleri demokratik kurumları tehdit etmeyecek bir şekilde, nasıl mobilize edebileceği sorusuna cevap oluşturmasına bağlıdır.
CHP siyasal söylemi bu temelde, insanlara politikalar sunmanın yanı sıra, gelecek için umut vaat eden kimlikler de sunmalıdır. Siyasetin her daim olması gereken -toplumdaki demokratik siyasal pozisyonların çatışmasına/ karşıtlığına dayalı- partizan yönünü ortaya koyarak, insanların siyasetle ilgilenmeleri için gerçek alternatifleri sunan, taraflar arasında seçim yapma olanaklarını belirginleştiren politikalar oluşturmalıdır.
Zira partizansız bir anlayışın oluşturduğu mutabakatçı siyaset türü, halkın görünmesini ve tartışmasını ortadan kaldırmaktadır.
Devlet mekanizmalarının, toplumsal enerji ve çıkarlar karışımının karşılıklı iletişiminden ibaret bir hükümet pratiğinin, demokrasi olarak kavranmasına yol açmaktadır.

Demokratik siyaset
Bu post-demokrasi siyasalın husumet boyutunu, halkın demokratik siyasal pozisyonlarını sildikçe, savunulanın aksine, demokrasinin amacı olarak görülen mutabakatın gerçekleşmesi daha da tehlikeye girmektedir.
Çünkü siyasal alan hâlâ biz/ onlar ayrımına bağlıdır ve bu ayrımı içeren kolektif kimlikler siyasette merkezi bir role sahiptir.
Demokratik siyasetin görevi bunları silmek ya da mutabakat yoluyla aşmak değil, demokratik cepheleşmeyi dinamikleştirecek şekilde inşa etmektir. Demokratik siyaset, çıkarlar ve değerler arasında uzlaşma sağlamakla veya kamu yararı hakkında müzakere etmekle sınırlandırılamaz, insanların arzuları üzerine gerçek bir etkiye sahip olması gerekir.
Bu nedenle de, tutkuları demokratik tasarılar doğrultusunda harekete geçirebilmek için partizan bir karaktere sahip olmalıdır. Dolayısıyla demokratik bir siyaset, mutabakata uyuşmazlığın eşlik ettiği bir siyasal mücadeleyi örgütlemekle olasıdır.
Mutabakat, demokrasiyi oluşturan kurumlar ve siyasal birliği niteleyen etik politik değerler, herkes için özgürlük ve eşitlik açısından gereklidir.
Fakat bu değerlerin anlamına ve nasıl uygulanacağına dair uyuşmazlık, her zaman var olacaktır. Sağ /sol ayrımının esas işlevi de budur.

Sağ - sol ayrımı
Bu uyuşmazlık hem meşru, hem de zorunludur. Sağ ve sol arasında bu husumet noktasının eksik olduğu yerde, siyasal sınırlar bulanıklaşır; siyasal partilerden soğuma gerçekleşir; milliyetçi, dini ya da etnik özdeşim biçimleri etrafında başka türkü kolektif kimlikler oluşur.

CHP ne yapmalı?
Türkiye’de yaşanan süreç budur. Bu nedenle CHP, siyasal tutkuları mobilize edecek kadar güçlü kolektif özdeşim biçimleri sunan bir cepheleşmeyi örgütlemelidir.
Siyasal karşıtlığın ortadan kalktığına, toplumdaki herkesi hoş tutacak çözümler bulan kazan-kazan siyasetinin çözüm olacağına inanmayı ve buna teslim olmayı bırakmalıdır.
Çoğulculuğun ve liberal demokratik siyasal kurumların önemli olduğu gerçeğini kabul eden bir sol duruşla, mevcut kapitalist düzenleme tarzlarına meydan okuyacak, karşıt hegemonik projelerini oluşturmalıdır.
Salt biçimsel özgürlüklerin korunmasından fazlasını hedeflemeli, Marksizm ile neoliberalizm arasında bir konuma sıkışan sosyal demokrasinin, ekonomik değerlerin yeniden bölüşümünü (ekonomik demokrasiyi) gerçekleştirecek yeni bir pratiğini oluşturmalıdır.
Yüzde 35’in oyunu almak buna bağlı, sağa gitmeye değil...  

Dr. NEVAL OĞAN BALKIZ Hukukçu/Akademisyen

 

-

 

AKP’nin Demokrasi Sınavı

 

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun parti kapatılmasına ilişkin demokrasiden yana olan söylem ve tavrını seçim barajının kaldırılması konusunda da göstermesi gerekir.

Bilindiği üzere, Ahmet Davutoğlu’nun -akademik olanı bir yana- siyasal açıdan iki unvanı var: AKP Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 62. hükümetinde başbakan...
Bir başka anlatımla, hem TBMM’de bulunan 312 milletvekilinin üyesi oldukları bir partinin hem de ülkenin “yürütme” erkinin başında bulunmaktadır.
Bu konumundan ötürü, 8 Mart 2015’te, AKP’nin Mardin Kadın Kolları Kongresi’nde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bir çağrıda bulunmuştur: “... gelin yarın hep beraber vereceğimiz bir yasayla, bir anayasa değişikliğiyle parti kapatılmasını tarihe gömelim.

Parti kapatmaya karşı
550 milletvekili hep beraber parti kapatılması karşısında, 4 partinin önergesiyle gerekli anayasa değişikliğini yapalım.” AKP’nin web sitesinde yer alan bu sözlere ilişkin bilgi şöyle sürmektedir.
“Konuşması sırasında ‘Vur vur inlesin, Pensilvanya dinlesin’ sloganları üzerine Davutoğlu, ‘Bütün demokrasi karşıtları dinleyecek, bütün çeteler dinleyecek, bütün şebekeler, milli iradeye engel olmak isteyen bütün çevreler, Mardinli konuşacak onlar dinleyecek...’ dedi.” (http://www.akparti.org.tr/site/ haberler/parti-kapatilmasinitarihe- gomelim/72185#1\l; erişim: 10 Mart 2015).
Bu sözlerle Davutoğlu’nun (i) “milli iradeye engel olmak isteyen bütün çevreler” ile (ii) “demokrasi karşıtları”nı Mardinlilere, daha geniş bakıldığında da “millet”e şikâyet ettiği, “samimi olmadıkları”nı, hatta “demokrasiden yana olan”ın “yalnızca” AKP -ve AKP’ye oy verenler- olduğunu ima ettiği açıktır. AKP’nin ve hükümetin en tepesinde oturan kişi olarak Davutoğlu’nun “demokrasi”den yana, kendi ifadesiyle “milli iradeye engel olmak isteyen bütün çevreler”e karşı bir tavır takınmasına ancak olumlu bakılabilir.

Demokrasi ayıbı
Davutoğlu’nun bu “olumlu” yaklaşımını pekiştirmesi için “milli iradeye engel” oluşturanlara yönelik söylemini ve eylemini bir an önce gerçekleştirmesini, “milli iradeye engel” oluşturduğu çok açık olan “seçim barajı”nın kaldırılmasına çaba göstermesini ve 7 Haziran 2015’te yapılacak milletvekili seçimine Türkiye’nin böyle bir “demokrasi ayıbı” olmadan girmesini, seçim sonrasında çıkabilecek “meşruiyet” tartışmalarının da böylece şimdiden önlenmesini beklemek T.C. yurttaşlarının hakkıdır.
Tersi olur, 7 Haziran 2015’teki milletvekili seçimi sonunda, seçime katılan siyasal partilerin oyları ile TBMM’deki sandalye dağılımı arasında gene “dengesizlik” ortaya çıkarsa, daha açık bir ifadeyle, başka siyasal partilere verilen oylar, seçim barajından ötürü bir başka partinin “kazanç” hanesine yazılır ve “yürütme erki” elde edilen bu “gayri meşru kazanç” sonucu belirlenecek olursa, TBMM’de bulunan 312 milletvekili ile “çoğunluk” olan AKP’nin seçim barajının kaldırılmasından yana parmağını kıpırdatmayarak “milli iradeye engel oluşturduğu”nu, bu nedenle de “demokrasi karşıtı” olduğunu ya da “demokrasi”den anladığının farklı bir “şey” olduğunu ileri sürecek olanlar “haklı” olacaklardır.
Parlamento içinde ve dışında bulunan “muhalefet”in gerek Davutoğlu’nu, gerek AKP’yi böyle bir “demokrasi sınavı” vermeye çağırması/zorlaması için elinden geleni yapması gerektiği de açıktır.  

TUNÇ TAYANÇ Araştırmacı-Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları