Adnan Binyazar

Kâğıt Kokusu

10 Aralık 2008 Çarşamba

Anam benzin kokusundan hoşlanırdı. Benzin kokusu onda, belki de bir yerden bir yere gitmek, böylece, babamın sarhoşluğundan, evde eline geçirdiği her şeyi kırıp parçalamasından bir süre kurtulma umuduydu.

Benzin kokulu bu kurtuluşlarsırasında yirmi iki yaşındaki anamın sesinden yansıyan mutluluk, itilen kakılan beş yaşındaki oğlunu da etkilerdi.

***

Çocukluk yıllarımdan bu yana, matbaadan yeni çıkmış kitap kokusunu anamın benzinden aldığı kokuya benzetirim. Nedendir bilmem, o sırada, becerikli parmaklarıyla kasadan harf toplayan eski matbaacılar da dizilir gözümün önüne.

Onlar arasında bugüne kadar hoyrat, saygısız, kaba, sevgiden yoksun tek insana rastlamadım.

Hele matbaa ustalarının bir kâğıt tomarını iki elleri arasında hışşş diye toparlayıp makineye vermeleri ne güzeldir!

Hışırtı, benzin gibi uçup gitmez, baskı sırasında kâğıdın dokusuna işleyen mürekkep kokusu adamın kanına işler.

Kişi o kokuyu almasın; duyarlığı mayalanır, yaşamı boyunca kitabın ardına düşer.

***

Okuma tutkunları, kitap alamıyorum, okumaya vaktim olmuyor diyenin sudan bahanelere sığındığını bilir.

Yine bilir ki, beyni kitap kokusu alan adam, onu şeytanın elinden kaçırır.

Nice insan yaşamı boyunca bu kokudan yoksun yaşıyor. Oysa düşüncelerin, duyarlıkların besini kitaptır. Kitabın aşıladığı okuma tutkusu, insana beyinsel varlığını duyumsatıp özgüven kazandırır, ona umudun yollarını açık tutar.

***

Okumayan bir kişi, Mustafa Kemal Atatürkün yöneticilere yönelik şu sözünü kavrayıp toplumsal bir yorum yapamaz:

Bir millette, özellikle bir milletin işbaşında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.

Üzerinden kaç yıl geçti; her alanda karşımıza böyle yöneticiler dikiliyor...

Gerçeği görenlerin düşünceleri zamanla sınırlandırılamaz. Batının, Shakespeare, Goethe, Tolstoy, Dostoyevski, Flaubert, Márquez gibi yazarları zamansızsıfatıyla onurlandırmasının nedeni bu.

Sanatçının açtığı uygarlık dünyasında yüreğini insan sevgisiyle doldurmayan kişiye Garcia Márquezin şu sözü ne anlatabilir ki?..

Ey insanlar sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun, gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim.

Okuyun büyük yazarları; onların yazdıklarında insan soyuna karşı kin, nefret, düşmanlık bulamazsınız.

Çünkü yazarın işi insanı kötülemek değildir, onu kötülüklerden arındırıp erdemlerini ortaya çıkarmaktır.

***

Beynime güzellik kavramı,Binbir Gece Masallarında rastladığım Güzellik onu arayana görünür,sözüyle yerleşmiştir. George Orwellın, “İnsanın en büyük düşmanı kendi sinir sistemidir, saptamasıyla da benliğe egemen olmanın gereğine inandım.

İyi bir müze gezicisi değilim. Şu var ki, yıkıntılar arasında da dolaşsam, kanıma sinmiş o kâğıt kokusunun çağrışımlarıyla, orada önce yaşamış olanların hayatını düşleyerek, düşte gerçeği yaşıyorum.

Artık orası cansız bir müze değildir, benim dünyamdır.

Öyle bir dünyadan yoksun olanlar, yaşamları boyunca insana da, insanlığın değerlerine de yabancı kalacaklarını bilmelidirler.

[email protected]


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları